IŞİD, nereden nereye!

Abdurrahman Dilipak

Sormak gerek, nasıl oluyor da, daha dün ortaya çıkan bir örgüt, iki ülkenin topraklarında savaş verebiliyor ve 44 ülkeden oluşan bir koalisyona kafa tutabiliyor, dünyaya meydan okuyabiliyor. Bölgedeki diğer örgütlerle hesaplaşmaya girebiliyor...

Madem bu kadar güçlüydüler, neden bu güçlerini Suriye ya da İsrail’e karşı göstermediler..

Madem Hilafet devleti ilan edeceklerdi, neden mesela Ürdün gibi kolay lokma olan Hicaz yolu üzerindeki bir noktadan yükseltmediler hilafet bayraklarını..

Cevabını arayan bir çok soru var..

Mehdiyet, Mesihiyet ve Hilafetten söz ediyorsanız, bunun ana coğrafyası Şam-Kudüs.. Hilafet kültürü Hizbuttahrir sebebi ile Suriye’de çok güçlü.

Şerif Hüseyin İngilizlerin Vahdettin sonrası halife ilan etmedikleri isim değil mi idi..

IŞİD Ebu Gureyb’de doğdu diyorlar.. ABD Irak’tan çekilince, serbest kalan bir grub El Kaide üyesi, Suriye’ye geçip El Nusra ve diğer selefi örgütler içinde yer alıyor, daha sonra bulundukları yerlerden, yanlarına aldıkları arkadaşları ile ayrılıp ayrı bir çok uluslu cephe kuruyorlar..

Selefi ağırlıklı ama, her ırktan insan var. Avrupa’dan, Asya’dan, Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan, Arap yarımadasından, Türkiye’den, her yerden.. Suudiler bu işi yakından takip ediyorlar.. Eş zamanlı olarak tabi ki, Fransa, İngiltere, ABD, İsrail ve Rusya, Vatikan da.. İran istihbaratı da izliyor, Türk istihbaratı da..

Suudilerle İran arasında gizliden gizliye yürütülen bir temas yanında güçlü bir rekabet ve örtülü bir savaş da var.. İran, Irak ve Suriye üzerinden Arabistan’ın kuzey yakasını kontrol altına almaya çalışırken, güneyden de Husi ayaklanması ile Suudi Arabistan’ı kuşatmaya alıyor..

Suudiler onun için bölgedeki Selefi savaşçıları destekliyor ve bunları İran’a, Şiilere karşı kışkırtıyor..

IŞİD kısa sürede, bölgedeki marka olamamış örgütleri de bir araya getirerek Irak’a yöneldi.. Hedef Musul ve Bağdat..

Irak’ta Şii yönetimden intikam almak için fırsat kollayan, Saddam’a yakın aşiretler, Cumhuriyet ordusunun asker ve subayları ve Cumhuriyet ordusunun gizli silah depolarını verecekleri, birlikte Bağdat’a yürüyecekleri bir örgüt arıyorlardı. IŞİD bu rolü üslendi.. Arap aşiretlerinin cepheye katılmaları ile sayıları 10.000’leri buldu.. Musul’da, Arap aşiretlerinin temsilcileri, ellerine IŞİD bayrağını alıp sokağa çıkınca Irak askerleri silahlarını bırakıp kaçtılar.. IŞİD de yönetimi ele geçirdi.. Musul’daki askeri birlikler ve hava alanında uçak savaşlar, hatta uçak, helikopter, zırhlı taşıyıcılar, radarlar, kısa ve orta menzilli füzeler.. Artık silah bakımından, mühimmat bakımından eksiklikleri yok. Hatta gizli Cumhuriyet Ordusunun kimyasal silah stoklarının da IŞİD’in elinde olduğu söyleniyor..

Dahası Musul Merkez Bankası’ndaki milyarlarca dolar petrol parası da IŞİD’in eline geçti.. Sahip olduğu para ve silah gücü ile IŞİD bir anda marka oldu ve diğer bölgedeki küçük gruplar bir anda IŞİD’in saflarına katıldılar..

IŞİD öyle bir marka oldu ki, halen dünyanın bir çok yerinden yeni insanlar katılıyor.. Çoğu tekbir sesleri ile bir şehre girip zirveye Kelime-i Tevhid bayrağı dikmeyi, putları devirmeyi, dünyaya kafa tutmayı büyük bir zafer olarak görüyor..  

Aslında Özbekistan’da ya da diktatörlükle yönetilen bir çok ülkedeki devrim hayali kuran gençler, eğitim almak, insan toplamak, silah temini için Suriye’yi iyi bir eğitim alanı olarak grup bu örgütlere katılıyorlar..

Şimdi bölgede IŞİD’in paralelinde yeni örgütler ortaya çıkmaya başladı. Onlar cephe savaşlarına girmek yerine tek hedeflere yöneliyorlar. Keskin nişancılar, önlerinde tehlike gördükleri kişileri infaz ediyorlar..

Kan davası güden bir başka grub da, IŞİD elemanlarını infaz için onların çevresinde dolaşıyor.. Ailesini kaybeden, yurtlarından çıkartılanların çocuklarını bir başka grub örgütleyip onları da IŞİD’çilerin peşine takıyor..

Batılılar, bu vesile ile bölgedeki militanları belli lokasyonlara toplayıp çatışma içinde, imha etme peşinde. Yani toplu terörist imha operasyonu yapılıyor.. Bir takım kelle kesme görüntüleri ile onlara karşı yapılacak operasyon meşrulaştırılmaya çalışılıyor.. Bu şekilde IŞİD eliyle Şiilerin silah stokları eritiliyor, Şiiler ve Kürtler eliyle de Saddam’ın gizli ordusu ve onların silah depoları imha ediliyor..

Bu arada başka bir şey daha yapılıyor. İsrail ve batılı ülkelerin paralı askerleri ile tek tek tesbit edilen, bölgedeki batının önünde sorun çıkartabilecek kanaat önderleri ve aşiret reisleri tek tek, nokta hedefler haline getirilip suikast timlerince infaz ediliyor..

IŞİD’in savaşçı sayısını bu gün IŞİD kendisi de bilmiyor olabilir.. Artık 10-20 binlerle ifade edilmiyor. İki ülkenin topraklarında, 44 ülkeden olan oluşan bir koalisyona ve İran’a, Irak yönetimine, Barzani’ye ve PKK’ya karşı savaşıyorlar..

Bu şiddet sarmalı yarın kontrolden çıktığında bu gücün ne zaman nereyi vuracağı belli olmaz. Şimdi Suudileri, Mısır cuntasını, İsrail’i, ABD yi, İngilizleri, Fransızları da asıl kaygılandıran bu.. Bu insanlar bu toprakların dışına çıktıklarında kendi çevrelerinde yeni örgütler oluşturarak ölümüne eylemler gerçekleştirebilirler.. 

Bu kişilerin çoğu, artık ülkelerinde döndüklerinde terörist olarak suçlanacaklarının farkındalar.. Onlara ya sığınacak-gidecek, savaşacak bir yer bulacaksınız ya da ne olacak göreceksiniz..

Bu iş “Kobani” meselesinden çok daha önemli.. Kibriti gözlerine çok yaklaştıranlar, arkasında bir ormanı kaybediyorlar..

Rüzgar ekenler fırtına biçecekler..

Selam ve dua ile.

yeniakit