Herkes İslam dünyası birlik olsun diye konuşuyor. Tamam da, buna karar verecek olan İslam ülkelerinin bu günki hükümetleri.
Bu günki hükümetlerden böyle bir karar çıkmaz. Çıkarsa da, o İslam ümmetini değil, kendi iktidarını ayakta tutan güçlerin oyuncağı olan bir birlik olur.
İngilizler Şerif Hüseyin’i halife seçtirmek istiyorlardı.. İngilizlerin himayesinde bir halife ve onun kontrolü altında bir İslam birliği!
İslam ümmetinin kendi arasında birlik oluşturmasına gelince, bu fiilen büyük oranda gerçekleşmiş gibi görünse de, temelde Sufi, Şii, Selşefi diye 3 büyük parçaya bölünmüş durumda.. Hepsi de kendi içinde bir çok parçaya ayrılmış parçalı bir yapı.
İslam Birliğinden söz ediyoruz da, hadi önce Afganistan’ı kendi içinde birleştirelim, Mali’yi birleştirelim. Suriye’yi, Mısır’ı, hadi uzağa gitmeye gerek yok, Türkiye’yi birleştirelim..
D8 gibi projeler, bir umudu canlı tutmak için iyi de bugünden yarına olacak şeyler değil bunlar.. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alanda daha bir çok şeyler yapmamız gerek. Bu ideale giden yolların parke taşlarını tek tek döşemek gerekiyor..
Slogan olmadan olmaz da, sadece sloganla da olmaz.. Herkes İslam birliğinden söz ediyor da, iki Müslümanı bir araya getirebiliyor musunuz? Kimse liderinden, örgütünden, şeyhinden taviz veriyor mu? Herkes kendi etrafında birlik olunsun istiyor ve zaten birliğin gerçekleşmemesinin en temel sebebi de bu değil mi?
İslam Birliği tefrikanın üstünü örten yaldızlı bir söze dönüşüyor..
Bir de BOP biliyoruz. “Gelecekler sınırlarımızı değiştirecekler, rejimlerimizi değiştirecekler, yöneticilerimizi değiştirecekler” Bu sloganın da içi boş.. Durmadan topluma korku pompalıyorsunuz. Gelecekler, şöyle şöyle yapacaklar. Peki siz ne yapacaksınız bunlar olurken.. Bu dayatmalara karşı ayaklananlara da Amerikan ajanı diyenler yine bizimkiler değil mi?
Hem zaten 1. ve 2. Dünya savaşı sonrasında bugünki İslam ülkelerinin sınırlarını çizen, rejimlerini ve iktidarlarını tayin edenler batılılar değil mi? 20’den fazla Arap devleti nasıl çıktı ortaya. Bu güne kadar da bu ülkelerin iktidar ve rejimlerini kendileri tayin etmediler mi? Darbeler bunun için yapılmadı mı? Savaşlar, Terör, bu iş için kullanılmadı mı? Şimdi de bu işleri yapmak isteyeceklerdir, daha sonra da, kıyamete kadar da bu böyle devam edecek.. Birileri insanlara İlahlık ve Rablik tasladığı sürece bu işler hep böyle olacak? Bunlar şeytanın yeryüzündeki askerleri değil mi? Başka ne bekleyeceksiniz onlardan. Bunlar her zaman, her yerde olacak. Şeytan, Hz. İbrahim’den, benden, senden vazgeçmedi. Vazgeçmeyecek de! O zaman şeytanın muradını tekrarlayıp durmanın ne faydası var.. Bu Şeytani oyunu nasıl bozarız ona bakalım..
Evet “Tefrika girmeden bir millet düşman giremez, toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” O zaman birbirimizle uğraşmaktan vazgeçelim. Topluma korku salmaktan vazgeçelim. Çözümü konuşalım. İçi boş ham sloganlarla dünyaya nizam verme iddiasından da vazgeçelim.. Laf ile aleme nizam verirken kendi içimize bakalım bir.. 3 kuruşluk mirasları için birbirleri ile uğraşanlarla dünyayı nasıl paylaşacaksınız? Dünyaya barış vadetmek kolay, önce karı-koca kavgasını nasıl bitireceksiniz ona bakın! Dünyaya refah vadetmeden önce, kendi şirketlerinizi iflastan kurtarın.. Büyük hedeflere küçük adımlarla gidilir.. Kocaman sözlerle değil, taşıyabileceğimiz yüklerle, karınca gibi taşıyarak, duaların bereketi ile ve Allah’ın yardımı ile başaracağız, eğer bir şeyleri başaracaksak..
Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Kurtarıcı kişi/lider ya da örgüt, tarikat, cemiyet, cemaat yok. Kurtuluşa çağıranlar var! Kurtuluş ise Allah’ın kitabında ve resulün önderliğinde..
Vahdet şarkıları söylerken en yakın arkadaşını düşman ilan ederek hedefe ulaşamazsınız.. Hem Allah (cc) Cahil, zalim, fasık, münafık, kafir bir topluluğa hidayet nasib etmez. Ve de biz kendimizi değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir..
Birbirini anlayıp dinlemeden, yarım yamalak birliklerle bir yere varamayız. Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder derler ya, siyaset bilmediği halde sloganlarla siyaset yaptıklarını sananlar da ülkelerinin başına bela olurlar, şikayet ettikleri şeyin sebebi haline gelirler. Kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşarlar. Bindikleri dalı keserler.. Cellatlarına aşık olur, düşmanlarının değirmenine su taşırlar..
Allah bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin demedi mi! Kavramlarını kurumlarını bilmediğimiz, tarihten habersiz, gelecek vizyonuna sahip olmayan kalabalıklarla nereye gidebiliriz ki!
Bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar birileri.. Tarih, onlar için sadece övgü ya da sövgü kitabı..
Keşke Hz. Ali dönemini, Abdulhamid dönemini daha iyi okusak! Çok radikal dinci gibi gözüken ama fitne ve fesadın tam merkezinde yer alan Haricileri daha iyi tanısak, belki yolumuz daha kolay olabilir ve sebeb olduğumuz belalardan kaçınmış oluruz..
Ama durmak yok, yola devam. Kimileri yolun sonunda cennete, kimileri cehenneme varacak.
Tek bir gerçek var bu süreçte: İmtihan oluyoruz.. Dikkat: Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.. Hadi çıkın işin içinden çıkabiliyorsanız.
Selam ve dua ile..
yeniakit