Haber7 yazarı Ahmet Anapalı Cumhuriyet tarihinin ilk Anayasası'nın taslak görüşmelerinde Kâzım Karabekir Paşa ile Türkçü Millî Eğitim Bakanı Mahmut Esat Bey arasında geçen 'Din' diyaloğunu köşesine taşıdı...
İşte Ahmet Anapalı'nın o yazısı;
“Bizim Peygamberimiz Gazi’dir. Arabistan’lı zatla artık işimiz bitti”
13-16 Kasım 1970 tarihli Yeni İstanbul gazetesindeki neşredilen belgesel haberde Kâzım Karabekir Paşa diyor ki;
“18 Temmuz 1923’te Ankara İstasyonundaki binada Teşkilat-ı Esasiye’nin “1924’te kabul edilen Cumhuriyet tarihinin ilk Anayasası” taslak görüşmelerinde Anayasada zikredilecek olan din maddesi üzerine konuşuyorduk. Ben içeriye girdiğim sırada Tevfik Rüştü Bey konuşuyordu;
“… Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım… Kimseden korkmam… Teşkilat-ı Esasiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır…” diyordu.
Bu sözleri duyunca şaşırdım ve söz aldım ve dedim ki;
“… Teşkilat-ı Esasiye’de dinimizin İslam olduğu apaçık yazılıdır. Rüştü Bey hangi kanaati haykıracaksın? Hangi dini yazdıracaksın?... Hıristiyanlığı mı?...
Soyadı Kanunu'ndan sonra "BOZKURT" lakabını alacak olan meşhur Türkçü Millî Eğitim Bakanı Mahmut Esat Bey söz aldı ve sert bir biçimde bana cevap verdi:
“… Evet Hıristiyanlığı… Çünkü İslam ilerlememize engeldir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve dünyada bize kimse ehemmiyet vermez…” dedi.
Fethi Bey söz alarak, bana gayet katı ve sert bir biçimde şunları söyledi;
“…Evet Karabekir, biz Türkler İslamlığı kabul ettiğimiz için böyle geride kaldık. Bunun için artık İslam’da kalmamamız lazım…”
Ben de bu sözleri sarf edenlere karşı aynı sertlikte cevap verip islamı savunurken oturumu idare eden Mustafa Kemal Paşa sözümü kesti ve dedi ki;
“…Müzakereler çok hararetlendi… Burada kesiyorum.”
Bu memlekette bir vakitler ne konular hangi ehliyetsiz ağızlara konu olmuş ve ne pervasız sözler söylenmiş böyle. Acı bir gerçek gibi tarihin en hazin ve hüzün dolu sayfası olarak kalacak olan bu dönem, ne yazık ki bu milletin hiç hak etmediği bir depresyonik dönemdi. Türkiye’nin ilerlemek istiyorsa dininin İslam değil Hıristiyanlığı seçmesi gerektiğini söyleyen ve sonraki senelerde bu ülkenin Dış İşleri Bakanlığı’nı yürütecek olan Tevfik Rüştü Aras’tır.
Allah’ın bir hikmeti olarak o an yani bu tür vahim bir mesele mecliste görüşülürken orada, milli mücadele zamanlarında Sultan Vahideddin Han’dan izin alarak ve ona projelerinden bahsederek vatanın kurtulması noktasında milli mücadeleyi başlatmak için Anadolu’ya ilk defa çıkmış ve bu hareketi ile İstanbul’da hareketsiz halde bulunan diğer paşalara da örnek olmuş, savaş zamanlarında aldığı tüm vazifeleri alnının akıyla halletmiş, tüm cephelerde düşmana mağlubiyet duygusunu tattırmış bu vatanı gerçekten seven ve bu vatan için ömrünü hiç düşünmeden harcayan kudretli ve muhteşem paşa Kâzım Karabekir bulunmaktaymış ki şiddetli muhalefeti ile böyle bir vahşetin mecliste konuşulmasını bile engellemiş.
Allah yoktur ve Muhammed “hâşâ” filozoftur diyen milletvekilinden, Hıristiyanlık İslam’a göre daha iyidir diyene, ruh yoktur sadece bir kuruntudur diyenden, din afyondur ve ilkel kavimler için gereklidir diyene, insanlık bir gün Allah’ı “haşa” yenecektir diyenden, asıl Allah değil, ben olmasaydım Allah olmazdı diyene, ezanın ne dediğini anlamıyoruz o yüzden çağrı Türkçe olmalı diyenden, Adem denilen safsata din denilen uydurmalar bütününün uydurduğu ve modern insanın asla Adem ve Havva yalanına inanmamalıdır diyenden insan maymundan türemiştir diyene kadar pek çok zihniyette bakan, başbakan, milletvekili, siyasetçi, sanatçı, filozof cinsinden zavallı gördü bu Millet ve bu vatan. Fakat özünden, doğru bildiği hakikat gördüğü gerçeklerden santim şaşmadı ve bundan sonra da şaşmayacak inşallah. Zira bu millet hata yapabilir, yanlışa düşebilir, peşinden gitmemesi gereken kişilerin peşinden gidebilir ancak asla dininden diyanetinden tamamen vazgeçmez. Geçmişte vazgeçmedi, hali hazırda vazgeçmiyor ve yarın da vazgeçmeyecek inşallah…
Son olarak bir yabancı gözüyle Türkiyede’ki bu ışık hızıyla süren kabuk değişimine bizzat şahit olan ve o günlerle ilgili kitap yazan İngiliz yazar Grace Ellison Konya’dan Adana’ya giderken bir okul müfettişinin kendisine şunları söylediğini anlatıyor;
“Bizim Peygamberimiz Gazi’dir. Arabistan’lı zatla artık işimiz bitti. Muhammed’in dini Arabistan için gayet iyiydi, ama bize göre değil” dedi. Ben de ona;
Fakat sizin hiçbir inancınız yok mu diye sordum. Var dedi. Gazi’ye, ilme, ülkemin geleceğine ve kendime inanıyorum dedi. Ya Tanrı dedim. Tanrı hakkında kim ne bilebilir ki diye cevap verdi.
Başka söze hacet var mı?...
MUHABBETLE