Mayınlı arazi meselesine bugünlük ara verip, Şam'daki İslam Konferansı Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda yaşanan bir güzelliğe dikkat çekmek istiyorum"
***
Bir zamanlar Türkiye ile Suriye devletleri arasındaki en önemli mesele su meselesiydi.
Ankara, 'Dicle-Fırat suları üzerindeki tasarruf hakkı tümüyle bize aittir. Size su verip vermemek bizim bileceğimiz iştir. Canımız nasıl isterse öyle yaparız. İyisi mi ayağınızı denk alın, bizim dümen suyumuzda gidin. Yoksa susuz kalabilirisiniz' diye meydan okuyordu.
Şam ise, 'Madem öyle gel böyle: Ben de PKK'yı sonuna kadar destekleyip senin canını yakarım. Görelim bakalım, el mi yaman bey mi yaman!' diye rest çekiyordu.
Tartışma bu şekilde değil de 'diplomasi lisanı' ile yürütülüyordu, ama verilen sözlü ve fiilî mesajlar üç aşağı-beş yukarı bu anlamlara geliyordu.
Türkiye-Irak ilişkilerine de su meselesinin gölgesi düşmüştü.
Üstelik, Arap Birliği ve dahî İslam Konferansı toplantılarında daima gündeme gelen bu mesele, Türkiye'nin genel olarak Arap dünyasıyla ilişkilerini de geriyordu.
Allah'a çok şükür, Türkiye-Suriye yakınlaşmasıyla başlayan 'bölgesel entegrasyon' süreci sayesinde o gerginlik geride kaldı.
Dicle-Fırat suları Türkiye, Suriye ve Irak arasında tartışma konusu olmaktan çıkmaya ve muhabbet konusu olmaya başladı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçen hafta sonu Şam'da düzenlenen İslam Konferansı Teşkilatı Dışişleri Bakanları toplantısında "Şu bir gerçek ki, İslam dünyasında jeo stratejik, jeo politik ve jeo ekonomik bir kültür ortaya çıkıyor. Zamanımızın beklentilerine, geleneklerine ve değerlerimize göre, yeni vizyon belirlememiz gerekiyor" dedi ya"
O vizyon "hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için" vizyonudur.
Ve Davutoğlu'nun 'susuzluktan kırılıyoruz' diye feryat eden Iraklı / Suriyeli muhataplarına verdiği sıcacık dayanışma mesajı, bu vizyonun nefis bir ifadesidir:
"Basra'da pirinç tarlalarında çalışan insanların zorluklarını anlıyoruz. Onların sıkıntıları bizim sıkıntılarımızdır. Onların geleceği bizim geleceğimizdir. Gerek Irak'ta, gerekse Suriye'deki çiftçilerin beklentileri bizler için de aynı derecede önemlidir. Geçen iki yıl yağış miktarının yeterli olmaması nedeniyle Türkiye'deki barajların su miktarlarında ciddi miktarlarda azalma olmuştu. Bu sonbaharda güzel yağışlar aldık. Özellikle son 15 günde. Mümkün olduğu kadar ve verebildiğimiz kadar Suriye ve Iraklı dostlarımıza su vereceğiz."
Vurgulara dikkat!
"Onların sıkıntıları bizim sıkıntılarımızdır."
"Onların geleceği bizim geleceğimizdir."
"(Onların) beklentileri bizler için de aynı derecede önemlidir."
Elhak, öyledir.
İslam dünyası işte bu 'aynı gemide olmak' şuurunu hep birlikte kuşandığımız gün selamete çıkar.