Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Yahudi lobileri, İHH İnsani Yardım Vakfı'nı terörist örgüt ilan ettirmek için harıl harıl çalışıyorlar.
Neymiş?
İHH İnsani Yardım Vakfı'nın HAMAS'la münasebeti varmış ve HAMAS bir terör örgütü olduğuna göre onunla münasebet kuran İHH İnsani Yardım Vakfı da terörist sayılmalıymış!
Ambargo ve abluka mağduru Gazzelilerin hayatlarına metelik vermeyenler, "HAMAS'la münasebet kurmadan Gazzelilere yardım ulaştırmanın bir yolu var mı?" gibi sorular da sormuyorlar tabii.
"Filistinlilerin topraklarını gasp eden, onları yerlerinden-yurtlarından eden, 62 yıldır katliam üstüne katliam yapan İsrail'in 'devlet terörü'ne hiç ses çıkarmayıp, bu teröre karşı direnişi ifade eden HAMAS'ı suçlamak reva mıdır?" gibi sorular sormak zaten aklarlının ucundan bile geçmiyor.
Buyursunlar, Türkiye Cumhuriyeti'ni de terörist ilan etsinler.
Türkiye Cumhuriyeti yıllardır HAMAS'la temasta.
Üstelik Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki:
"Hamas kendi topraklarını koruma mücadelesini veren direnişçilerdir. Seçim kazandıkları halde İsrail cezaevlerinde yatmaktadırlar. ABD'ye de söyledim: Ben Hamas'ı terör örgütü olarak kabul etmiyorum, tanımıyorum..." (Erdoğan'ın 5 Haziran 2010'da Konya'da yaptığı konuşmadan).
Sadece Türkiye değil, aralarında Rusya Federasyonu'nun ve ABD müttefiki Katar'ın da bulunduğu birçok devlet HAMAS'la iyi ilişkiler içinde; haydi, hepsini terörist ilan etsinler!
ABD Kongresi'ndeki "Terörist İHH" tezviratı inanılmaz bir rezalettir.
Türkiye'nin bu rezalete seyirci kalması, HAMAS'a bile sahip çıkarken İHH'ya sahip çıkmaktan geri durması düşünülemezdi.
Nitekim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçen ay ABD ziyareti sırasında HABERTÜRK'ten Serdar Turgut'a şöyle bir beyanat verdi:
"Eğer böyle bir karar alırlarsa bu, Türkiye'ye de 'Siz bir terörist örgütü korudunuz' demek olur ki biz bunu kabul etmeyiz ve bu kararı aldıranlara karşı hükümet gereğini yapar... yeri geldiğinde ne gerekiyorsa o yapılır. Hiçbir ülke, terörist diye kınayacağı örgütleri seçme, bazılarını koruyup bazılarına yüklenme hakkına sahip değildir." (Habertürk, 21 Eylül 2010)
Kulislerde bu konunun Amerikalılarla enine boyuna konuşulduğunu biliyorum ve süreç içinde gereken yeni açıklamaların Cumhurbaşkanı ve Hükümet tarafından yapılacağına eminim.
Fakat, bu mesele Türkiye ile beraber bütün İslam dünyasının meselesidir...
İHH, bütün İslam dünyasına (ayrıca Batı dünyasının vicdanlı, adaletli evlatlarına) mal olmuş bir insani yardım kuruluşudur...
Dolayısıyla İslam Konferansı Teşkilatı'nın da bu konuda ses vermesini bekliyoruz.
Bilhassa Mavi Marmara hadisesi üzerine İslam dünyasının medar-ı iftiharı haline gelen İHH'yı lekeleme gayretlerine karşı söyleyecek bir sözü olmalıdır İslam Konferansı'nın.
ERTUĞRUL GÜNAY'IN KOYDUĞU NOKTA
İsrailliler, OECD Turizm Konferansı'nın Kudüs'te düzenlenecek olmasını "Kudüs bizim başkentimiz olarak tanınıyor" şeklinde yorumluyorlardı.
İsrail Turizm Bakanı'nın alenen dile getirdiği bu yorum üzerine ortalık karıştı; OECD Genel Sekreteri toplantının iptal edilebileceğini duyurdu.
İngiltere ve İspanya zaten toplantıya temsilci göndermeyeceklerini bildirmişlerdi.
Türkiye'nin tavrı ise merakla bekleniyordu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, geçen Salı günü, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştükten sonra, bu meraklı bekleyişe güzel bir nokta koydu; "yanlış açıklamalar"ın yapıldığını hatırlatarak, toplantıya temsilci gönderilmeyeceğini ilan etti.
Günay'ı ve Hükümet'i bu asil tavırdan ötürü tebrik ediyorum.
Şahsiyetli dış politikaya devam!
yenişafak