Bir süredir İslami camiada böyle bir oluşum var.
Çook eskilerde "İslam sosyalizmi" diye gündem olmuş, tartışılmıştı.
Yakın zamanda da "İslami sol" gibi bir siyasi çıkış vuku buldu.
Bir ara, Has Parti'den de, bünyesinde yer alan bazı kişilerden dolayı "İslami sol" tanımlamasıyla söz edildi.
Ve nihayet, 1 Mayıs mecrasında, İslamcı gençlerin "antikapitalist" söylemi ilgi odağı oldu.
Bu konuda neler söylenebilir?
Bir kere İslam'ın kendi içinde bütüncül bir sistem olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Bu niteliği ile İslam'ı sosyalizm veya kapitalizmle iç içe tanımlamaya yönelmek, İslam'ı, moda akımların marjinal bir uzantısı halinde algılamak olur ki, bunu sağlıklı hiçbir İslami düşünce kabul edemez.
İslam'ın kapitalizme de itirazları vardır, sosyalizme de...
İslam'ı, özel mülke izin vermesinden dolayı kapitalizmle bütünleştirmek ne kadar yanlışsa, işçi hakları ve ezilmişlere gösterdiği duyarlılıktan yola çıkarak, sosyalizmle bütünleştirmek de o kadar yanlıştır.
Benzeri biçimde, liberalizm modası yükseldiğinde, İslam ve liberalizmi buluşturmak da, aynı zihni sapmanın uzantısı olarak görülmelidir.
İslam ve farklar
Kanaatimce şunu net olarak vurgulamak gerekiyor:
Yakınlık-uzaklık kıyaslaması yapıp, İslam'ın şuna veya buna daha yakın olduğunu söylemek, hatta bu ideolojilere İslam aidiyeti eklemek, İslam'ın bütüncüllüğüne gölge düşürür.
Evet, İslam özel mülkiyete müsamaha gösterir ama hem o mülke sahip oluş hem de sarf ediş itibariyle bu malikiyet mutlak değildir. Ayrıca mülkün gerçek sahibinin Allah olması da, insanların malikiyeti açısından mutlak bir sınırı devreye sokar.
Öte yandan İslam, "kul hakkı" kavramı çerçevesinde işçi haklarına itina eder, yoksullara kol kanat gerer, daha açıkçası haksızlıklara net biçimde karşı çıkar. Zulüm, ezme, istismar, sömürü İslam'ın asla cevaz vermediği davranışlardır.
Ama tüm bunlar, İslam'ın kendi iç tutarlılığı ile bütünleşen ilkelerdir.
İslam'ın bütüncül biçimde devreye sokulamadığı bir dönem yaşandı. Ve bu dönemde Müslümanlar, kendilerini, başat, hakim ideolojilerin gölgesinde kalmış hissetti. Kapitalizmi meşrulaştıranlar oldu, sosyalizmi kutsayanlar oldu, liberalizme kanat çırpanlar oldu.
İslam'ın bütüncül karakteri göz ardı edildi.
Dünyada sosyalizmin önemli ölçüde devreden çıktığı, kapitalizmin küresel düzen haline geldiği bir zamanda küresel ezilişe karşı İslam'ın sesini yükseltmek önemli.
Ama kanaatimce bunu, İslam'ın kendi özgün bütüncüllüğü içinde yapmak gerekiyor.
İslam'ın Ebubekir'i Ebu Zerr'i
Daha açık söyleyeyim:
Taksim'de, işçi haklarından yola çıktığı çok şüpheli olan, başka ideolojik-siyasi hesaplar peşinde gelişen 1 Mayıs gösterilerine monte olarak değil.
Ben şunu söylüyorum:
İslam'ın Ebubekir'i de var, Ebu Zerr'i de...
Bu her iki sahabi de, Rasulullah Efendimiz'in etrafında oldular ve İslam'ın iki mümtaz siması olarak tarihe geçtiler.
Ebu Bekir, Allah Rasulü'nün hizmetine sunduğu bütün can ve mal varlığı ile asla kapitalist olmadığı gibi...
Ebu Zerr de, fakirliği, mülkiyet karşısındaki mesafeli duruşu ile asla sol veya sosyalist olmadı.
Her iki güzel Müslüman da, kendilerini Müslümanlık'tan başka bir şeyle tanımlamaya yönelmedi. Müslüman olmak kafi geldi onlar için.
Bugün, moda tanımlamalara gidip, kendi kavramlarımızı ya da insanlarımızı, bize ait olmayan renklere bulandırmak, İslam'a karşı da, bu nezih şahsiyetlere karşı da haksızlıktır.
Güncel modalarla savrulmamak gerekir diye düşünüyorum, ezcümle.
bugün