İslam'a meftun bir Pan-Afrikanist

Hakan Albayrak

Hükümetin / devletin Afrika açılımı sayesinde basınımızda bir Afrika literatürü oluşuyor. Bu literatürde Edward Wilmot Blyden eksik kalmasın"

***

Mütefekkir, siyasetçi, eğitimci Edward Wilmot Blyden (1832-1912), Pan-Afrikanizm diye anılan fikri-siyasi akımın öncüsü ve Afrika Birliği'nin fikir babası kabul edilir. Marcus Garvey'den Kwame Nkrumah'a, Patrice Lumumba'dan günümüz Afrika Birliği liderlerine kadar bütün Pan-Afrikanistlerin ilham kaynağı olan Blyden, ölümünün üzerinden 97 yıl geçmiş olmasına rağmen, hem siyasi vasiyeti hem de İslam'ın önemli bir yer tuttuğu entelektüel mirası ile, Afrika'nın önünde muazzam bir ufuk açmaya devam ediyor.

Üstadın hayat hikâyesine bakalım:

3 Ağustos 1832'de, İngilizlerin köleleştirdiği Afrikalıların soyundan gelen bir ailenin çocuğu olarak Virgin Adaları'nda (St. Thomas) doğdu.

18 yaşındayken ABD'ye göç etti, fakat orada sadece yedi ay kaldı. Ata yurdunun dışında yaşamayı kendine yakıştıramadığı için Afrika'ya geçti. Azat edilen kölelerin bazı ABD'li devlet adamlarının himayesinde Batı Afrika'da kurdukları bir devlet olan Liberya'ya yerleşti.

Afrika'nın kurtuluşunu Hıristiyan misyonerliğinde gören genç Blyden, 1851'de, Presbiteryen Kilisesi'ne bağlı Monrovia Alexander Lisesi'ne kaydoldu. 1855-1856 yıllarında Liberia Herald gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Yine 1856'da, ilk kitabı A Voice From Bleeding Africa'yı (Kanayan Afrika'dan Bir Ses) neşretti. İki yıl sonra Pesbiteryen rahibi olarak Monrovia Alexander Lisesi'nin müdürlüğüne getirildi.

Blyden'ın siyasi kariyeri, 1861'de, Liberya Hükümeti'nin Britanya ve ABD ile münasebetlerden sorumlu temsilciliğine getirilmesiyle başladı. 1862'de ABD'de Liberya Hükümeti adına "Zencileri Ata Yurduna Dönüşe Davet" kampanyasını yürüttü. İki yıl sonra dışişleri bakanı oldu ve 1866'ya kadar süren bakanlığı döneminde Mısır, Lübnan ve Suriye'yi ziyaret ederek Liberya ile Osmanlı Devleti arasında yakınlık kurmaya çalıştı.

Afrikalıların kolektif yükselişini murad eden Blyden, Liberya'nın komşusu Sierra Leone'ye de hizmet verdi. 1872-1873 yıllarında, o zamanlar İngiltere'ye bağlı olan Sierra Leone'nin başkenti Freetown'da The Negro (Zenci) gazetesini neşretti ve Sierra Leone Hükümeti İçişleri Sorumlusu olarak görev yaptı.

1885'de Liberya Devlet Başkanlığı'na aday oldu, fakat seçilemedi. Siyasete ara verip tefekküre daldı. 1886'da Presbiteryen Kilisesi'nden ayrılarak bağımsız bir "hakikat vaizi" olduğunu ilan etti. Müslüman alimlerle girdiği tartışmalarda aldığı dersler ve Afrika'daki sosyal yapılanmaların bütün müsbet unsurlarında İslam'ın derin izlerini fark etmesi, kiliseden uzaklaşmasına yol açmıştı (Blyen'in Arapça öğrenerek temel İslami kaynakları layıkıyla okuduğu biliniyor).

1887'de Christianity, İslam And The Negro Race (Hıristiyanlık, İslam ve Zenci Irkı) adlı abidevi eserini neşretti. Bu kitabında ve daha birçok makalesinde, Hıristiyanlığın Afrikalıları aşağılık kompleksine ittiğini ileri sürdü.

Blyden'e göre Hz. Meryem'i, Hz. İsa'yı (Hıristiyanların itikadında tanrı) ve bütün "aziz"leri beyaz tenli olarak tasvir eden Hıristiyanlar, Afrikalılara, siyah ırkın değersiz bir ırk olduğu fikrini aşılıyorlardı. Din büyüklerini resmetmenin yasak olduğu İslam kültürü ise böyle menfi bir tesirde bulunmadığı gibi, siyahları onore eden bir özelliğe de sahipti: İslam'ın doğuşu anlatılırken kaçınılmaz olarak Bilal-i Habeşi'den de bahsediliyor, bu dinin sembolü olan ezanı okuyan ilk kişinin bir Afrikalı olduğu anlatılıyordu. İslam'ın siyasi-iktisadi-içtimai prensipleri ve alimlerle sanatkarların İslam Medeniyeti'ndeki itibarlı konumları da takdire şayandı. Öte yandan, paganizmin en etkili panzehiri İslam'ın tevhid anlayışıydı. (Eserlerinde bunları heyecanla anlatan Blyden'in ihtida edip etmediğine dair bir kayıt bulamadım.)

Hıristiyanlık, İslam ve Zenci Irkı'nın Amerikalı entelektüellerden büyük ilgi görmesi üzerine, Blyden, 1889-1890 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri'nde bir dizi konferans verdi. Bunlardan ikisi hakkında bilgi sahibiyiz: Chicago'daki konferansında, Afrikalıların İslam'a gösterdikleri büyük ilgiyi, "Kur'an'ın Afrikalıları egemen kültür sahibi Araplar ve Avrupalılar karşısında aşağılık kompleksine girmekten alıkoymasına" bağladı. Washington DC'deki konferansında ise medeniyetin ve edebiyatın Ren yahut Thames'te değil Nil nehrinde doğduğuna dikkat çekerek, Afrikalıların, Batılılar tarafından ruhsuzlaştırılan medeniyeti yeniden ruh sahibi kılacaklarını ileri sürdü. "Afrika, dünyanın bugüne kadar şahit olmadığı bir medeniyet hamlesi yapacak"tı. "Dillere destan acayipliği, diriltici potansiyelinin en önemli unsuru"ydu.

1901'den 1906'ya kadar, Sierra Leone Muhammedi Eğitim Müdürü (Director of Muhammedan Education) sıfatıyla, İslam dünyası ile iyi ilişkilerin geliştirilmesine hizmet edecek kadrolar yetiştirmeye çalıştı. Bu gayretinden haberdar olan Sultan 2. Abdülhamit, onu Mecidi Nişanı ile taltif etti.