Allah'ın adıyla
Dünyada genelde dinlere özelde İslam'a yönelişlerin olduğu bir zamandayız. Arap baharı olarak değerlendirilen gelişmelerde, İslam'a yönelişin yansımaları olarak değerlendirilebilir.
İçerisinde bulunduğumuz çeyrek yüzyılda, özgürlük mücadelelerini verdiren din, İslam olmaktadır. Marksizm, otuz yıldır dünya yiyicilerine karşı mücadele edenlerin adresi olma işlevini İslam'a terk etmiş bulunuyor. İslam dünyasında başta büyük Şeytan Amerika olmak üzere işbirlikçilerine karşı mücadeleyi Müslümanlar vermekteler.
Dünyada işler böyle giderken, ülkemizde işler tersine gitmektedir. Özellikle on beş yirmi yıldan bu yana var olan İslamcılar, İslami taleplerini bir tarafa bırakır oldular. Genel olarak İslamcı kesimde, İslamcılık bitme noktasına geliyor. İslamcılar tarafından ülkemizde ve dünyadaki sorunların çözümüne adres olarak İslam gösterilmiyor.
İslam'dan, Allah'ın kanunlarından, vahye dayanmaktan, sosyal hayatta yaşanan tüm sorunların çözümünün İslam'da olduğundan bahsedenler yok denecek durumda görülmektedir. Uygulanacak kanunların vahye dayanmasının önemi, İslamcıların ilgilenmedikleri bir konu haline gelmiştir.
İslam'ın ideolojik yapısıyla ilgili yazılan eserlere karşı ilginin azaldığına şahit olmaktayız. Sanki hangi ideolojiyi istediğimiz önemli değilmiş gibi. Ne ideolojik yaklaşımlar nede dünya görüşü temelindeki tartışmalar önem arz edememektedir.
İslamcılar, demokrasiyle yatıp laiklikle kalkar duruma geldiler. Sanki en gelişmiş haliyle demokratik ve laik ülke olsak sorunlarımız çözülecek. Demokrasinin en gelişmiş olduğu ülkeler insaniyet adına en olumsuz ülkelere örnek gösterilebilir. Laiklik, insanlığı ilahi değerlerden koparma projesidir. Dünya insanlığı, ilahi değerlerden kopmanın sıkıntılarını yaşamaktadır.
İslamcılar, işi kadar ileriye götürmüş bulunuyorlar ki, İslam inkılâbını dine karşı olan çevrelerden daha fazla eleştirir oldular. Eleştirilerini İslami bir gerekçeye dayandıranlar yok gibidir. Yazı yazmaya çalışan ya da konuşma fırsatı elde eden birçok İslamcı, öncelikle ve özellikle İslam inkılâbı aleyhinde olmayı vazife biliyorlar. Hâlbuki dünya Müslümanlarının tek örneği de İslam inkılâbıdır. Dünyadaki tüm İslamcılar bir araya gelseler ve hayal kursalar İmam Humeyni ( r.a.) ve İmam Hameney'e hayalleri bile ulaşamaz. Hayallerinde bu vasıflarda liderliği düşünmeleri bile mümkün değilken, bu İslami ve akli gerekçelerden uzak eleştirmelerin altında İslam'dan uzaklık yatmaktadır. İslami değerler konusunda savrulanlar, İslam'ı zamanımızda yaşatan İslam inkılâbına karşı söz söylemeyi beraberinde getiriyor.
Birçok İslamcı, İslam inkılâbını eleştirirken, "Ben İslam'a dayanarak zorla kadınların kapatılmasını da, açılmasını da aynı oranda yanlış buluyorum" diyerek değerlendirme yapabildiklerine şahit olmuşuzdur. Belki en çok bu konuda eleştiriler yapılmaktadır. Hâlbuki kapanmayla açılma birbirinin zıddında olan tutumlardır. Kapanmak Allah'ın emriyken, açılmak nehyidir. Toplumun kılık kıyafette belli bir şekilde örtünmeyi istemekle istedikleri, gibi açık olabilmelerini istemek aynı şeyler değildir. Bu eleştirenler acaba inancına göre acaba İslam'ın hâkim olduğu yerde insanlar isterlerse çıplak gezebilecekler mi? Beklide bir sınır koymaya çalışacaklardır ama ulama önderliğindeki inkılâbın sınır koymasını uygun bulmayabiliyorlar.
İslamcılar, İslam'ın toplumsal hayatı düzenlemesine tahammül edemiyorlar. İslam inkılâbına itiraz, aslında İslam'ın topluma vaziyet etmesine itirazdır. Batı, kendi ideolojik yaklaşımı gereği daha özgür olmayı isteyebilmektedir. Batının insan yetiştirmesinde ahlaki ilkeleri gözetme ihtiyacı görülmemektedir. Birçok İslamcıda bizde batılıların istediği özgürlüğü isteriz der durumdalar.
Türkiye'de İslamcılığın İslam'a razı olamamasının göstergelerinden biri de laik bir devlet anlayışını İslam'la izah etmeye çalışanlar rahatlıkla olabiliyor. Laikliği bir çıkış yolu gibi görmek İslam'a razı olamamak değil midir? Bunların içerisinde İslamcıların ciddi yekûn tutması üzerinde düşünülecek bir konudur.
İslamcıların değim yerindeyse İslam'dan yüz çevirmelerinin birçok nedeni vardır. Bu nedenler tabii ki kimseyi temize çıkarmaz. Ama bu nedenlerin neler olduğunun iyi anlaşılması gerekir. Bu nedenler araştırılırken belki de üzerinde durulacak en önemli bir meselede, yerel dinamiklerimizin gözden geçirilmesidir.
Görünen o ki bu ülkede birçok şeyler yanlış işlemektedir. Eğer bunun nedenlerini anlayamazsak olumsuz yöndeki gelişmenin önüne geçemeyiz. İslam adına tutunduğumuz birçok şahsiyet beklide bu ülkede yaşayan Müslümanların en büyük dezavantajı olabilmektedir. Başımızın tacı yaptığımız birçok kişi belki de İslamcıların İslami taleplerden vazgeçmelerinin nedenleri olabilmektedirler.
Allah'ım, İslamcılarımıza İslam, Müslümanlarımıza Kuran ve Resulü Ekrem'in sünnetini, müminlerimize ümmet olma şuurunu nasip eyle.
Hüseyin Taş