‘İslamcıyken Turancı mı oldun?’ diye soranlara

Hakan Albayrak

Azerbaycan’ın zafer sevincini paylaşmamı nedense yadırgayıp ‘İslamcıyken Turancı mı oldun?’ diye soranlar var. 

Her biri İslam ülkesi olan Turan ülkelerinin birliği davasını İslam birliği davasının bir cüzü olarak görüyorum ve bu bakımdan zaten hep Turancıydım.  

Hatta Diriliş Postası’nda “Turan Yıldızı” diye bir bölüm açmıştım, başka coğrafyalara mahsus bölümlerle beraber. 

Geçen sene bu köşede, Azerbaycan’ın Türkiye’ye vizeyi kaldırması münasebetiyle, Türkiye ile Azerbaycan’ın bütünleşmesini savunan bir yazı yazdığımı da hatırlatayım. (“Nihayet”, 25 Temmuz 2019) 

“Bu adımın, ‘hər zaman real’ olan Türkiye-Azerbaycan entegrasyonuna hizmet etmesini diliyoruz” dediğim o yazıda, Azerbaycanlı diplomat ve siyaset bilimcisi Vefa Guluzade’nin şu sözünü nakletmiştim: 

“Eyni millət, eyni din, eyni tarix və nəhayət eyni siyasi maraqları olan iki dövlətin konfederasiyada birləşməsi hər zaman realdır.”  

Yani: “Aynı millet, aynı din, aynı tarih ve nihayet aynı siyasi menfaatleri olan iki devletin konfederasyonda birleşmesi her zaman gerçekçidir.” 

Guluzade’ye göre Azerbaycan Cumhuriyeti, varlığını Kafkas İslam Ordusu’nun 1918’deki müdahalesine borçlu; aslında Azerbaycan için daha düşük bir statü öngören Bolşevikler, Osmanlı Devleti’nin bu müdahalesi üzerine çıtayı muhtar cumhuriyete kadar yükseltmek zorunda kaldılar ve o sayede bugünkü müstakil Azerbaycan devleti kurulabildi; etrafı düşmanla çevrili olan Azerbaycan’ın, istiklâlini korumak için de Türkiye’ye ihtiyacı var; evvelâ Azerbaycan-Türkiye askerî birliği ve bilahare Azerbaycan-Türkiye konfederasyonu kurulmalı; Türkiye de bundan jeopolitik kazançlar elde edecektir. 

27 Eylül-10 Kasım savaşında iki devletin askerî birliğine şahit olduk. 

Adı ister konfederasyon olsun ister başka bir şey; Türkiye ile Azerbaycan’ın siyasi birliğini de görürüz inşaallah. 

İslamcılık bu dileğe niye mani olsun ki? 

*** 

Siyasi birliğin bugünden yarına kurulmasını tabii ki beklemiyorum ve bu sağlıklı da olmaz; ama sağlıklı bir siyasi birliğin en önemli şartlarından biri olan halklar arası birlik şuurunun varlığı, hem de güçlü bir şekilde varlığı, ilerisi için fevkalâde ümit verici. 

Türkiye’de halk, Azerbaycan’ın zaferini kendi zaferi gibi kutluyor. 

Zaten bu zafer bizim de zaferimiz; sadece Azerbaycan Türkleriyle din kardeşi ve akraba olmamız bakımından değil, aynı zamanda Türkiye’nin bu zafere somut katkıları bakımından. 

Azerbaycanlı kardeşlerimiz o somut katkıları öpüp başlarının üstüne koyuyor ve zaferi kutlarken Azerbaycan’la beraber muhakkak Türkiye de diyorlar. 

Evvelce belki biraz formalite icabı verilen birlik mesajları alabildiğine sahicileşti ve kalbin derinliklerinden geliyor; aşkla, şevkle, coşkuyla. 

Dahası, Pakistan Başbakanı İmran Han’ın 27 Eylül’de attığı destek Tweet’i, o tarihî günde atılan o bir tanecik Tweet, Pakistan’ı da kutlama listesine eklettirdi; Pakistan’la da kalbî bir bağ kurdu Azerbaycanlılar. (Bu kadar kolaydır kalp kazanmak.) 

Altı köyün Ermenistan işgalinden kurtarıldığı 27 Eylül’de Bakü sokaklarında çekilen bir videoda bir kardeşimiz diyor ki: 

“Aşk olsun Azerbaycan, Türkiye, Pakistan.” 

Ve işgalden kurtarılan Ağdam’da çekilen bir videoda, neredeyse 30 yıllık bir ayrılıktan sonra memleketine dönen Ağdamlı yaşlı bir teyzemiz diyor ki:  

“Allah ülkemizi korusun, Azerbaycan halkını korusun…bütün Türk halkını korusun, Pakistan halkını korusun.” 

Amin. 

Bu muhabbeti, bu birlik şuurunu daim eylemesini ve bereketlendirmesini de niyaz ederiz Rabbimizden. 

Azerbaycan’ın savaşta elde ettiği en önemli kazanımlardan birinin Nahçıvan-Azerbaycan koridoru olduğuna dikkat çeken Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Tanrıver’ın bu koridor hakkındaki şu beyanatını da dua niyetine okuyor ve amin diyorum: 

“Ülkemizin Türk devletleriyle bugüne kadar kurmuş olduğu bütün girişimler bu tarihten sonra yeni bir anlam kazanacak ve…siyasi avantajlarının yanında tamamen sınır olduğumuz bu büyük coğrafyayla ekonomik faaliyetlerimizde ve ticari iş birliklerimizde de büyük bir canlanma yaşanacaktır. Zira bu koridor Orta Asya’dan Hazar üzerinden direkt Türkiye’ye ulaşımı açarak Türk dünyasının haritada da bütünleşmesini sağlayacak ve…ülkemiz ve bölgemiz açısından birçok avantajı içinde barındıran yeni bir dönemi başlatacaktır.” 

*** 

ABD yahut Avrupa devletlerinin değil ama Katar’ın Türkiye ile askerî/stratejik ilişkilerinden ve Türkiye’deki iktisadi varlığından rahatsız olanların tavrını tabii ki paylaşmadığımı; Ankara-Doha işbirliği ve dayanışmasını bir “İttihad-ı İslam”cı olarak fevkalade kıymetli bulduğumu da bilvesile belirtmek isterim.