Türkiye genelinde birçok STK’nın destek verdiği Dünya Kudüs Günü Platformu, Ramazan ayının son Cuması kutlanan Dünya Kudüs Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yayınladı.
İşte o açıklama:
MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİ VE ZAFERİ KUDÜS’TEN GEÇER
Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasının ardından İslam ümmeti açısından ikinci büyük musibet kuşkusuz ki, Filistin’in İngilizler tarafından işgali ve “İsrail” adı altında siyonist bir rejimin Filistin toprakları üzerinde kurulması olmuştur. İslam Ümmeti’nin karşılaştığı en büyük felaket (nekbe) bugün Filistin toprakları üzerinde bu siyonist yapının varlığının devam etmesi ve Kudüs’ümüzün bu siyonistlerin işgali altında olmasıdır.
Allah Subhanehu ve Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de “insanlar arasında müminlere karşı en şiddetli düşman” olarak tanımladığı siyonistler, tüm tarih boyunca hakkın sürekli düşmanı olmuşlar ve tarihsel açıdan da İslam’a ve müslümanlara karşı düşmanlığın hep planlayıcısı, uygulayıcısı ve tetikleyicisi rolünü üstlenmişlerdir.Dolayısıyla siyonizm; en küçük zerresi bile önlenemeyecek büyük felaket ve musibetlere yol açacak bir virüstür, İslam coğrafyasının kalbine saplanmış zehirli bir hançerdir. Bu kanser uru tamamen ortadan kalkmadıkça, denizden nehire bütün Filistin özgürleşmedikçe, dünya müslümanları özgür Kudüs’te namazlarını kılmaya başlamadıkça İslam ümmetinin izzete kavuşması ve başını doğrultması mümkün değildir.
Bundan dolayıdır ki, İslam ümmetinin odaklanması gereken asıl davanın Kudüs olduğuna inanan biz müslümanlar, siyonizmle mücadele bilincinin canlı tutulması, Kudüs davasının kararlılıkla sürdürülmesi ve Rabbimizin de müjdelediği üzere, bu “İsrail” adlı gayri meşru kanser uru tamamen sökülüp atılıncaya kadar cihad ve direniş yolunun devam ettirilmesi adına, Ramazan ayının son cuması olan Dünya Kudüs Günü’nde filistin'in direnişçi halkının ve İslami direnişin yanında durduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Dünya Kudüs günü, İslam ümmeti açısından vahdet ve kardeşlik günüdür; İslam’ın ve ümmetimizin azılı ve küstah düşmanlarına karşı yüreklerimizi ve bileklerimizi birleştirip Kudüs’ümüzle kucaklaşma günüdür. Kudüs günü, İslam’ın mübarek ve mukaddes kıldığı topraklar üzerinde hiç bir gayri meşru yapının duramayacağını, Filistin halkının vatanlarından, haklarından, özgürlüklerinden ve onurlarından mahrum bırakılmasının kesinlikle kabul edilmeyeceğini ve mukaddesatımızın siyonistlerin çizmeleri altında çiğnenmesine göz yumulmayacağını haykırmanın günüdür! Kudüs günü, özgür Kudüs için Allah Subhanehu ve Teala ile ahitleşme ve Kudüs’ümüzün özgürlüğü uğruna kurban sunduğumuz tüm şehitlerimizle misakımızı tazelemenin günüdür.
Bizler dünyanın hangi ülkesinden ve beldesinden olursak olalım, hangi kavme, hangi mezhebe ve hangi cemaate mensup olursak olalım; Kudüs’ü hepimizin atan bir kalbi olarak biliyor ve her zaman Kudüs’le birlikte doğruluyoruz. Zira Kudüs bizim için hem vahdet ve kardeşliğimizin, hem izzet ve zaferimizin teminatı, kurtuluşumuzun kapısı ve hak yolda yürüyüşümüzün pusulasıdır. Doğru yolda yürüyüp yüremediğimizin göstergesi Kudüs davasına olan bağlılığımızla ölçülür. Kudüs’le bağımız gevşedikçe, Kudüs’ü unutup başka konulara ve gündemlere boğulunca, Kudüs’ü özgürleştirme mücadelesini bir kenara bırakıp yapay kavgaların ve çatışmaların içine girdikçe, doğru yoldan saptığımızı rahatlıkla anlayabiliriz.
Bu cihetle, Hz. İbrahim’in Nemrud ile, Hz. Musa’nın Firavun ile ve Hz. Resul-i Ekrem’in Ebu Cehil ile savaşının günümüzdeki karşılığı emperyalizm ve siyonizme karşı mücadele eden Kudüs direniş cephesidir. Kudüs cephesi, sadece siyonist işgal altındaki Filistin topraklarını özgürleştirme mücadelesi değil, aynı zamanda ümmetin gönül cephesidir. Kudüs cephesi, kardeşlik ve vahdet cephesidir. Kudüs cephesi, bilinç ve basiret cephesidir.
Bunun içindir ki küresel emperyalizm ve siyonizmin İslam ümmeti üzerinde oynadığı oyunların da merkezinde hep Kudüs olmakta, müslümanları Kudüs’ten koparıp uzaklaştırmak için oyun üzerine oyunlar oynamakta, planlar üstüne plan yapmakta, Kudüs davasını ortadan kaldırmak için ittifaklar kurmakta, savaşlar çıkarmakta, kanlar dökmekte ve özellikle de müslümanlar arasındaki bağı koparmaya çalışmaktadırlar.
Bu oyunların ve ihanetlerin en büyüğü karşımızda “Yüzyılın Anlaşması” adı altında durmaktadır. Filistin’in tamamına yakınını siyonistlerin işgaline ve sultasına bırakan, Kudüs’ü siyonist rejimin bölünmez ebedi başkenti olarak gören ve Filistinlilerin vatanlarına dönme hakkını tamamen ortadan kaldıran bu plan ne yazık ki, ümmetin gereken tepkiyi ortaya koyamamasıyla adım adım uygulanmaya devam etmektedir. Öyle ki, siyonist rejimin Golan tepeleri ve Kudüs’ü ilhak kararının ardından şimdi de Batı Şeria’yı ilhak etme planı gündeme gelmiş ve bu konuda Amerika ile ortak çalışmalar başlatılmıştır.
Filistin toprakları üzerinde siyonist işgalin varlığı İslam ümmeti açısından ne kadar büyük bir felaketse, İslam dünyasında, Filistin topraklarını siyonist işgalcilere satan ve pazarlayan hain rejimlerin ve yöneticilerin varlığı da en az o kadar büyük bir musibettir. Nitekim, Camp David anlaşmasıyla başlayan ve her geçen zaman siyonist rejimle ilişkileri normalleştirme ve siyonist azgınlığa meşruiyet kazandırma yolunda adımlar atan bu işbirlikçi rejimler, “Yüzyılın Anlaşması” denilen utancın ve ihanetin en büyük parçası da olmuşlardır.
Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesine “terör” damgasını vuracak kadar, Filistin’in kahraman mücahidlerini yakalayıp zindanlara atacak kadar ve Filistin halkını en ağır ve insanlık dışı şartlarda muhasara altında yapayalnız bırakıp siyonist saldırılara lojistik destek verecek kadar alçalan bu rejimlerin şimdi de bu terör rejimi ile askeri, siyasi ve ekonomik her alanda işbirliğine ve ittifaka yönelmeleri, bir paranın iki yüzü misali siyonist rejimle giderek özdeşleşmeleri, gerçekte kendilerinin emperyalizm ve siyonizmin ne kadar kölesi olduklarını göstermektedir. Şüphesiz ki Filistin toprakları bu siyonist rejimin işgalinden er geç kurtulacağı gibi, müslüman halklar da böylesi işbirlikçi rejimlerin ihanetlerinden de kurtulacaklardır.
Corana virüs salgını dolayısıyla, bütün dünyada alınan önlemler ve getirilen kısıtlamalar, doğal olarak her yıl düzenlenen Kudüs günü eylem ve etkinliklerinin bu sene daha farklı şekillerde düzenlenmesini beraberinde getirmiştir. Kamuoyunda Filistin davasını ve Kudüs mücadelesini canlı tutacak yol ve yöntemler inşallah bu Kudüs günün de tarihe farklı bir şekilde kaydedilecektir.
Bu vesileyle, Kudüs bilincini ümmetimizin zihinleri ve yüreklerine kazıyan tüm liderlerimize, alimlerimize, şehitlerimize şükran ve minnetlerimizi sunarken onların bize emanet bıraktığı Kudüs sancağını daha da yükseklere kaldırmak, bu kutlu mücadeleyi zaferlerden zaferlere ulaştırmak ve ümmet olarak tez zamanda özgür Kudüs’te buluşmak için Allah Tebareke ve Teala’dan yardım ve nusretini niyaz ediyoruz.
Yaşasın Ümmet kardeşliği ve yaşasın Kudüs dayanışmamız! Yaşasın Kudüs şehitleri ve yaşasın İntifadamız!
DÜNYA KUDÜS GÜNÜ PLATFORMU