İsrail merkezli yeni, bölgesel boyutta ve çok ciddi bir kriz inşası söz konusu, farkında mıyız? Yakın bir zamanda, Lübnan'daki ve Gazze'deki İsrail saldırganlığının tekrarlanabileceğini, Suriye'ye yönelik bir "tesis" saldırısının gerçekleşebileceğini, İran ve İsrail'in Akdeniz kıyısında kapışabileceğini, Batı'nın ve Doğu'nun bir oldu-bittiye teslim olmak zorunda kalabileceğini bilelim. Bugünlerde olanlar, son bir aydır izlediğimiz eğilimler bu sonuçları doğurabilir.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD Başkanı Barack Obama'nın davetiyle Washington'da. Kritik bir ziyaret bu. Günlerdir, Batı Şeria ve Kudüs'te Yahudi yerleşim birimleri inşasına yönelik gürültülü gelişmelerden sonra, ABD ile İsrail arasındaki "danışıklı gerilim"i anlamaya çalışırken oynanan tiyatronun ne kadar farkındayız?
Netanyahu, Kongre üyelerinin de bulunduğu binlerce kişiye, aslında ABD'yi yönetenlere konuşurken, "Kudüs bir yerleşim yeri değil, bizim başkentimiz" dedi. Doğu Kudüs'te inşa ettiği mahallelerin kentin ayrılmaz parçası olduğunu, barış girişimlerinde pazarlık konusu yapılmayacağını, daha önceki hükümetlerin de aynı politikayı uyguladıklarını söyledi. 2001 yılında, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron Ankara'ya gelmiş, Başbakan Bülent Ecevit'in ve bütün Türkiye'nin gözlerine baka baka "Kudüs İsrail'in ezeli ve ebedi başkentidir" demişti. Bu sözün ardından Kudüs karıştı. Bakalım Netanyahu'nun ABD ziyaretinden sonra neler olacak?
İsrail Başbakanı doğru söylüyor, yerleşim politikaları hep ABD'nin bilgisi dahilinde yapıldı. Tartışmalara neden olan son yerleşim girişimlerine de yine ABD'nin yeşil ışık yaktığını biliyoruz. Bunu bizzat Netanyahu yönetimi açıkladı. ABD Başkan Yardımcısı kıyameti kopardı ama biliyoruz ki, bunların hepsi yalandı. Nitekim Dışişleri Bakanı Hillary Clinton; "Obama yönetiminin İsrail'in geleceğine ve güvenliğine bağlılığının sarsılmayacağı"nı açıkladı. Aynı konuşmada, İran'ın nükleer güç olmasına da izin verilmeyeceğini ekledi.
Washington'daki bu önemli ziyaret, İsrail'i yatıştırma ile mi sonuçlanacak yıksa daha da cesaretlendirecek mi? Bize ikinci seçenek ağır basacak gibi geliyor. Bu kanaati; başka gelişmelerle destekleyelim.
Netanyahu'ya göre Obama'nın iki büyük görevi var: Ekonomiyi düzeltmek ve İran'ı durdurmak. Ve bunlar çok acilen yapılmalı. ABD'ye; İran'ı siz durduramazsanız biz durduracağız mesajı veriliyor. Seçim sonrası yüzlerce nükleer savaş başlığına ait kodları teslim alan Netanhayu'nin ilk gündemi, Obama ile stratejik bir görüşme yapmak, sadece ABD'yi değil, bütün dünyayı İran'a karşı harekete geçirmekti. Son ziyaretin "barış görüşmeleri" palavrasıyla alakası olmadığını, bu "stratejik görüşmelerden" biri olduğunu düşünebiliriz. İsrail, İran konusunu o kadar büyütüyor ki, bunu bir tür "nihai hesaplaşma" olarak görüyor. Eğer ABD'yi İran'a karşı harekete geçirmezse ve bu kısa zaman içinde kesin kanaati dönüşürse İsrail'in İran ve bölgeye yönelik tahmin edemeyeceğimiz bir plan uygulayacağını iddia edebiliriz. Tam da bu dönemlerde, bazı çevreler İsrail'in nükleer silahlarına sürekli atıfta bulunuyor. Bu çevrelerin İsrail'e yakın olması daha da dikkat çekici. Birileri sanki bölgede bir tür nükleer kâbus senaryosunun alt yapısını hazırlıyor.
Ziyaretten önce, İsrail yönetimi ABD'den yeni sığınak delici "bunker-buster" bombaları istedi. Irak işgalinden hemen sonra bu ülkeye çok sayıda sığınak delici bomba nakledildiğini, adeta yığınak yapıldığını iyi biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde California'daki askeri üslerden Hint Okyanusu'ndaki Diago Garcia askeri üssüne gemilerle 387 sığınak delici bomba nakledildi. Bu silahların, yeraltındaki nükleer tesislere karşı kullanılmak için geliştirdiği biliniyor. İsrail, neden daha fazla sığınak delici bomba istiyor olabilir?
Yine Mart aylında İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, ABD Savunma Bakanı Robert Gates'e bir liste veriyor. Listede, olası bir savaşta İsrail'in ihtiyaç duyacağı mühimmat, elektronik aygıtlar, füzeler ve gereçlerin olduğu söyleniyor. İşaretler, Obama yönetiminin bu silahların İsrail'e verilmesine gönülsüz olduğuna, daha önce verilenlerin kullanımını engellemeye çalıştığına işaret ediyor.
Şu anki durumda, İsrail'in büyük bir savaşa hazırlandığı ve ABD'nin de onu durdurmaya çalıştığı gibi bir durum çıkıyor ortaya. Ama Washington'un İsrail'i durdurma konusunda ne kadar kararlı olduğu belirsiz. Şu sözü veriyorlar: "Sen İran'a saldırma, biz İran'ın nükleer güç olmasını engelleyeceğiz." Peki ABD İran'ı nasıl durduracak? İşte burası belirsiz.
Kudüs'te yerleşim birimleri inşa etme, Batı Şaria'yı karıştırma, Kudüs üzerinden Müslüman ülkeleri kışkırtma, İran konusunda nükleer silahlarını bile kullanmayı göze alacak kadar çıldırma, her geçen gün hazırlanan kriz stratejisinin yeni bir aşamasını uygulama iyi şeylerin habercisi olmasa gerek... İsrail gerçekten bir şeyler planlıyor, bakalım nasıl patlayacak. Türkiye'nin son yıllarda inşa etmeye çalıştığı bölgesel ortaklığa yönelik bütün çabaların da İsrail'in hedefinde olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Kudüs üzerinden patlayabilecek bölgesel bir felaketin habercisi gibi her şey...
yenişafak