Lübnan’ın Sayda şehrindeki Kudüs Camii imamı Şeyh Mahir Hammud, 14 Mart tarihli hutbesinde, İsrail’in Gazze saldırısını ve Gazzeli mücahitlerin direnişinden çıkarılacak dersleri gündeme getirdi.
İşte 14 Mart tarihli o hutbe:
“Andolsun, size zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?” (Enbiya: 10)
Milletler ve medeniyetlerin tamamı beşeri ya da askeri bir gücün ya da bilimin gölgesinde neşet etmişken İslam medeniyeti Kur’an-ı Kerim ve İslam’ın ışığında doğmuştur. Kur’an çölde yaşayan bedevi ve cahil ümmi Araplara ruh üflemiş, onları eskiden koyun otlatan bir çoban iken milletlere öncü kılmıştır. İslam’ın ve Kur’an’ın üflediği bu ruha rağmen bugün bir tarafta Libya’dan Suriye’ye kadar uzanan bölgelerde bulunan bazı Müslümanları eski cahiliye adetlerine geri dönmüş olarak görebiliyoruz. Fakat bir diğer tarafta da karşımıza Gazze’deki kahraman mücahitler çıkıyor. Bu mücahit direnişçiler herkesin tutumuna rağmen İslam’ın öğretilerini cihad, sabır ve mücadele üzerinden tatbik etmeye devam ediyorlar.
Keşke tüm Müslümanlar Gazze’nin onurlu savaşçılarından, onların direnişinden ve İsrail zulmü karşısında yekvücut olmalarından kendilerine ders çıkarabilseler… Keşke tüm Müslüman ve Arap devletlerin dengeleri Filistin’deki dengeler gibi kurulsa… Korku dengesi… Eğer düşman silahlanır, düşmanlığını artırır, Amerika desteğini alırsa; buna karşılık Arap devletler de suskun kalmaya devam ederlerse bu noktada halkların en küçük ortak değerler üzerinde birlik kurmaları gerekmez mi? Bu sefer Gazze’de sergilenen tavır, kendi imkânlarıyla oluşturulmuş sağlam ve mütevazı, ama bir o kadar da güçlü bir irade ve sabra talip bir tavır oldu. Öyle bir araya gelindi ki, İsrail arabulucuları üzerinden gerilimin son bulmasını talep etti. Üstelik İsrail hâlâ 2012 senesinde işgal altındaki Kudüs’ün ve Telaviv’in sınırlarına ulaşan füzeleri unutamamışken…
Mesaj İsrail’e ulaştı ve İsrail durumu gayet güzel idrak etti. Peki, bize ulaştı mı? Mahmud Abbas’ın füze fırlatılması hakkında düşmanlıktan ve gerilimden uzak durma çağrısı yaptığını duymadık mı? Olayın vahametini idrak edememiş olan Abbas, daha önceden de şunları söyleyebilmişti: “İslami Cihad mensuplarına kendi bakış açısı üzerinden bile olsa herhangi bir mantıklı gerekçe belirtmeksizin düşmanlık yürüten İsrail bizzat bu düşmanlığı başlatandır” demişti.
Evet, mesaj İsrail’e ulaştı. Filistin’de farklı yaklaşımlara sahip olan herkes de meseleden alması gereken mesajı aldılar.
Peki, mesaj Lübnan’da her gün Hizbullah aleyhtarlığı yaparak yeni sorunlar üretenlere de ulaşabildi mi? Hizbullah’ın çabalarını durdurmak için devletin kontrolüne geçirmek ve hareketsiz bırakmak için çalışıyor bazıları. Devletin ve direnişin tek bir çatı altında toplanmasına imkân yok. Her ikisinin de ayrı ayrı görevleri var. Direnişin de devlet çatısı altında olduğunda gücünden güç kaybedeceğine hiç kimsenin şüphesi yok.
Yine soruyoruz, hangi devletten bahsediyorsunuz? Gasp edilmiş, yağmalanmış bir devletten mi? Hareketsiz bırakılmak istenen devletten mi? 10 aydan beri hükümet kurma çabasında olan halkını engelleyen devletten mi? Tüm bu şartlarda hangi devletin çatısı altında toplanmaktan söz edebiliyorsunuz? Biz görmemiz gerekeni gördük, duymamız gerekeni duyduk.
14 Mart Grubunun da hesaplarını yeninden gözden geçirmeleri gerektiği kanaatindeyiz. Direnişi yok etmek ya da sınırlamak için yürüttükleri çabaların her biri teker teker boşa gitti. Özellikle de Suriye meselesinde… Bu meselede de kazanan yalnızca ‘direniş’ oldu.
Bu durum karşısında bazılarının da birilerini suçlama yoluna gittiklerini gözlemliyoruz. Tam da burada Mütenebbi’nin sözlerini hatırlıyoruz:
“İşi kötü olanın zannı da kötü olur. Öyle ki kendisinin söylediği ithama yine kendisi inanacak hale gelir…”
Kesinlikle bugün İran’a yönelttikleri tam da bu… Ancak bizler biliyoruz ki bu kişiler emirlerini Suudi Arabistan ve Amerika’dan alıyorlar. Bu anlamda 2005 seçimlerinde Feltman’ın söylediklerini hatırlamamız yeterli olacaktır. Allah her şeyin en doğrusunu bilendir…
İslami Analiz