İsrail MİT Başkanı'nı neden hedef alıyor?

İbrahim Karagül

 

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın; MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik sözleri nasıl anlaşılmalı? Bir ülkenin en üst siyasi makamları neden bir başka ülkenin istihbaratının başındaki kişiyi bu kadar açık ve sorumsuzca hedef alır? Üstelik bu sözler, Avigdor Lieberman gibi aşırı sağcı isimlerden değil, Türkiye'nin Benjamin Netanyahu kabinesinde diyalog kurabildiği az sayıda kişiden biri olan Barak tarafından dile getirilebilir?

Barak'a göre Fidan İran yanlısı, Türkiye'nin elinde İsrail'e ait önemli sırlar var ve bu sırlar İran'a verilebilir... Bundan endişe ettiklerini söylüyor kapalı bir toplantıda ve bu bilgi dışarı sızdırılıyor! Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi'ne gerekli tepkiyi göstermesi üzerine de "Sözlerimde haklıyım. Bizi rahatsız eden şeyi ortaya koydum. Bizim haklılığımız endişelerimizin doğru olmasından kaynaklanıyor" diyebiliyor. Bunun üzerine İsrail Müsteşarlık düzeyinde bir kez daha uyarılıyor.

Biraz geriye gidelim:

Mavi Marmara olayı patladığı sırada da İsrail, doğrudan MİT Müsteşarını hedef aldı... O günlerde Haaretz gazetesi; İsrail istihbaratının yardım filosunun arkasında Hakan Fidan'ın olduğuna inandığını yazdı. Öyle ki, Türk istihbaratının başındaki isimle Türkiye'nin başbakanı arasındaki ilişkiyi bile sorgulayacak cümleler kullanıldı. Bu kadarla da kalmadı; doğrudan Türkiye'de bazı adreslere duyurmak istercesine hemen hep kullanılan kışkırtıcı cümleler sıralandı. Fidan'ın MİT Müsteşarlığı'na atanmasının, Erdoğan'ın Türkiye'deki sivil istihbarat unsurları üzerindeki kontrolünü, hem dış politika hem de savunma politikaları açısından artıracağı ve "hükümetin iktidarına karşı tehdit oluşturan" "ordu" istihbaratına karşı elini güçlendireceği söylendi.

Hatırlayınız; Türkiye'de darbe kışkırtıcılığı yapanların da, ABD'deki şahinlerin de, İsrail sağının da yıllardır bu ayrışmaya yatırım yaptığını.. Sivil iktidara karşı derin unsurları tahrik ettiğini, sivilleri ısrarla askere şikayet ettiğini, onlarca yıldır bu yöntemle Türkiye içindeki nüfuz alanlarını koruduklarını...

Yöntem aynı... Ama bu yöntemin artık para etmediğini hala anlamış görünmüyorlar. Çünkü Türkiye bir normalleşme süreci yaşıyor, kendine geliyor, İsrail'in nüfuz alanları daralıyor... Bunu hazmetmeleri mümkün olmayacak...

Güya; MİT Müsteşarı'nın Türk-İran yakınlaşmasında ve özellikle de nükleer faaliyet konusunda merkezi rol oynadığı düşünülerek; Türkiye, İran, Brezilya arasındaki nükleer takas anlaşmasını Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile birlikte organize ettiği düşünülerek, Türkiye'ye verilen bilgilerin İsrail karşıtı ülke ve örgütlere aktarılacağı hesaplanmış...

Kendisi devlet değil örgüt gibi düşünen bir ülkenin başka ülkeleri de böyle algılama sorunu elbette var. İsrail bunun en iyi örneğini oluşturuyor.

Birkaç yıl önce onlara yakın çevreler doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan'ı hedef alıyordu. Sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail'in hoşlanmadığı her şeyden sorumlu tutuldu. Şimdi de MİT Müsteşarı açık hedef haline getirildi. İyi düşünülmüş, nokta atışlar olarak planlanmış açıklamalar bunlar. Fidan'a "İran yanlısı" demelerini yadırgamıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yazdırdıklarını hatırladığım için... Başbakan Erdoğan'la ilgili bu ülkede kimsenin hazmedemeyeceği hakaretleri yazdırdıklarını bildiğim için.

"Bizden değilseniz düşmansınız" bakışı bir devlet siyaseti haline gelirse başka türlü söz söylenemez zaten. Fidan "İran yanlısı" ise ve bundan önce hiçbir MİT Müsteşarına böyle suçlamalar yöneltilmemişse ne düşünmeliyiz. Hepsi İsrail yanlısı mı idi? Öyle mi inanalım?

Ya, "Türkiye'nin elinde sırlarımız var, İran'la, Suriye ile, bazı örgütlerle paylaşır" saçmalığına ne diyelim? Şunu diyelim: İsrail'in elinde Türkiye'ye ait çok daha fazla sır var. Biz ne yapacağız? Özellikle 28 Şubat'tan bu yana, bu ülkeye ait en mahrem bilgiler İsrail istihbaratına servis edildi. Bir görev aşkıyla hem de. Şimdi biz ne yapalım!

Rejim için tehlikeli görünenler aslında İsrail için tehlikeli görünenlerdi ve bu ülkenin vatandaşları İsrail'i şikayet edildi. Askeri sırlardan vatandaşlık bilgilerine, ticari sırlara, iç güvenlikle alakalı bilgilere, terörle mücadele alanındaki sırlar Ankara'dan önce İsrail'e ulaştırıldı. Sadece; askeri ihalelerle bu ülkenin milyar dolarlarını vermediler İsrail'e yani. Yarın bir gün, o dönemle ilgili kapsamlı soruşturmalar açıldığında, anlı şanlı adamların ne haltlar karıştırdığını bütün Türkiye öğrenecek...

Daha dün İskenderun'daki terör saldırısında İsrail rolü tartışılıyordu. Yıllardır Kuzey Irak'taki İsrail faaliyetleri, terör bağlantılarıyla ilgili bilgiler bu ülkenin istihbaratının elinde.

Peki;

Ya Türkiye konuşursa?

İsrail PKK bağlantılarını ortaya sererse?

Mossad'ın Türkiye içindeki örtülü operasyonları, kimlerle iş tuttuğunu deşifre edilirse?

İsrail'den K. Irak'a, oradan da Anadolu içlerine yapılan silah ve patlayıcı sevkiyatlarıyla ilgili bilgi sızdırırsa?

İsrail istihbaratının İran ve Suriye'ye yönelik operasyonlarını medyaya sızdırırsa?

28 Şubat döneminin karanlık dosyalarını açarsa?

Bir "kaza" olur ve İsrail'in Ortadoğu'daki suikastlerine ilişkin bilgiler ortaya saçılırsa?

Ne olur o zaman?

Barak susmalı. İsrail susmalı. Çünkü bu bölgede hatta dünyada onlar kadar kirli dosyası olan bir ülke yok. Bu dosyalardan bir çoğu bizzat Barak'la ilgili de olabilir.

Kim bilir; belki de yakında Barak'a; "Yas sus, ya da biz konuşuruz" derler!

Belki de İsrail'in ve Barak'ın korkusu budur, ne dersiniz?

yenişafak