İsrail Savaşmaktan Aciz mi?

Seyyid Nasrallah uzun uzadıya anlatmadı ama bu kanaat sadece onun değil hem Suriye’nin hem de İran’ın kanaati.

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Menar televizyonunda gerçekleştirdiği konuşmada İsrail'in çok yakın bir tarihte ne Lübnan'a ne de Gazze'ye karşı savaş açma olasılığının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti. Aslında Gazze ve Lübnan'a saldırı olasılığını uzak bulmakla aynı zamanda İsrail'in Suriye ve İran'a karşı çok yakın bir tarihta saldırıda bulunma ihtimalini de uzak bulmaktaydı. Nasrallah aynı zamanda Amerika'nın İran'a karşı gerçekleştireceği olası saldırı ihtimalini geçmiş seneler nispeten artık daha az olduğunu belirtti. Ve

her zamanki gibi tedbir kanunu gereği de düşman saldırısının gerçekleşmeyeceği noktasında net bir şey söyleyemeyeceğini de vurguladı. Bunların hepsini Hizbullah Genel Sekreteri geçtiğimizi iki hafta boyunca görüşmelerde bulunduğu binlerce Hizbullah kadrolarına belirmişti. Özellikle gece gündüz herhangi bir saldırıya karşı hazır duruşta bekleyen cihadi kadroyla yaptığı görüşmelerde bu siyasi tahminlerin asla rahatlama ve gevşeme manasına gelmeyeceğini vurguladı.

Seyyid Nasrallah uzun uzadıya anlatmadı ama bu kanaat sadece onun değil hem Suriye'nin hem de İran'ın kanaati. Çünkü veriler ve tahminler düşmanın çok yakın bir zamanda saldırı olasılığını uzak bir ihtimal olarak gösteriyor.

Nasrallah'ın duruşundan aslında ne çok yakın ne de yakın bir zamnda düşman tarafından gerçekleşecek saldırılar ilgilendirmiyor. Yakın ve çok yakın arasındaki zaman aralığı gün ve hafta değil ay farkıdır. Nasrallah'ın elindeki veriler sadece bölgedeki siyasi realiteyle alakalı veriler bulunmamakta.. Aynı zamanda elinde, düşmanın lojistik, maddi, manevi, pragmatik, istihbari, taraftar kapasitesi ve potansiyeliyle alakalı veriler de bulunmakta.

Bu durumda, Seyyid Nasrallah'ın düşmanın savaş için yeterli donanıma sahip olmadığını inkar etmiyor. Ama açıkça şunu söylemek istiyor: düşman sadece şu an için savaş kararı alabilecek durumda değil. Siyasi veriler, direnişin Amerika'nın Arap alemi üzerindeki resmi ve siyasi etkisinin gerilediği kanaatinde olduğununu gösteriyor. Arap devrimleri tam anlamıyla yönetim mekanizmaları seviyesinde tam bir değişim sağlamasa da bölgede yeni bir siyasi hava oluşturdu. En azından Araplar Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Suriye, Lübnan, Irak ve başka ülkelerde elleri kolları bağlı oturmayı bıraktılar. Bundan önceki Amerika müttefiği hükümetler olsa da artık direnişin desteği ve düşmanın devre dışı bırakılmasıyla artık bu söz konusu değildir. Bununla birlikte Amerika'nın kuvveti artık İsrail'in menfaatini destekleyen siyasi, güvenlik, diplomatik adımları ve tutumları bölge ülkelerine yaptırmaya gücü yetmiyor. Halbuki biz 30 yıldır süre gelen bu duruma artık alıştırılmıştık.

Ayrıca İsrail ve beraberinde Amerika iyi bilmelidir ki; Arap devrimlerinin İsrail tarafından herhangi bir Arap coğrafyasına yapacağı saldırı da artık gösterecekleri tutum ve davranış çok daha farklı olacaktır.

Diğer bir konu ise Amerika ve Avrupa hesaplarıyla alakalıdır. Orta Doğu bölgesine has projelerinin başarısızlığı ile alakalı sıkıntılar söz konusu. Ve tabi ki bu başarısızlığın getirisi olan askeri, güvenlik ve maddi zorlukları da unutmamak lazım.

Olası bir İsrail savaşı Amerika ve Avrupa maslahatlarını gerçek anlamda tehdit edecektir. Böyle bir maceraya atılmak belkide onu tahmin edilende daha yakın bir zamanda gerçekleşmesine sebep olacak bir imtihanın içine sokacak. Yine böyle bir olası savaşın direnişin bu alandaki diğer sıkıntılarını da çözeceğini söyleyebiliriz. Bunun özellikle Suriye için söz konusu olabileceğini söyleyebiliriz.

Üçüncüsü ise; meydansal hesaplarla alakalı. Direniş ekseninin büyük bir özgüven sergilediğini görüyoruz. Tüm İsrail'e kendi direniş kuvveti yanında Suriye ve İran direnişi desteğiyle zarar verebilmeye kadir olduğunu ve İsrail'i böyle bir durumda çok büyük bir yenilginin beklediğini hissettiriyor.

Direniş şu noktaların üzerinde çok duruyor. Düşman şu an hızlı, iyi ve başarıyı garantileyen bir savaşa hazır değil. Bu kanaat benzersiz olmakla birlikte Amerika ve Avrupa ile sağlam aktif bağları olan İsrail istihbaratı hala istenilen ölçüde direnişin kapasitesini keşfedememiş olduğuna delalet ediyor. Bundan dolayı düşman olası bir savaşta düşmanın donanımı ve projeleri hakkında bilgisi olmadığı direnişle savaşması onun için tehlike oluşturabilir. Ayrıca düşman daha önemli olanın ne olduğunu, savaşacağı cephenin boyutunu, çatışmanın nasıl olacağını ,zamanını ve işgal altındaki topraklarda ki alanını bilmemektedir.

Burada zor bir soru karşımıza çıkıyor; Eğer düşman şu an savaş açabilecek konumda ve durumda değilse, o halde ne yapacak? Ellerini ovuşturup yüzünü mü tokatlayacak? Olayları akışına mı bırakacak? İran'da Gazze'ye uzanan düşmanın günbegün nasıl güçlendiğini ve Ona karşı düşmanlıklarının nasılda arttığını, etki alanlarının nasılda çoğaldığını, siyasi ve kitlesel varlıklarını ilerlettiklerini eli kolu bağlı bir izleyemekle mi yetinecek?

Kişi bu apaçık ve etkileyici çıkarıma kolaylıkla varabilir. Eğer İsrail önümüzdeki altı ay boyunca savaş açmayacak duruma düşmüşse; o halde Araplar, savaşa atılmayı, savunmayı ve deliliğini yitiren düşmanının sonunu getirebilirler.

Bunların hepsi gerçek mi? Yoksa bir rüya mı?

el Ahbar Gazetesi yazarı İbrahim Emin'in analizi, Ümit Yıldırım tarafından israhaber için tercüme edildi.

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı
Abdurrahman Dilipak: Gelin yeniden iman edelim