Dünkü yazıya "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" şeklinde başlık koyarken bir endişem vardı. Dünya Türkiye'yi tartışırken, "Türkiye oyunun kurallarını yeniden yazıyor" ya da "Türkiye Batı'ya sırtını dönüyor" şeklinde iki farklı yaklaşımla hararetli bir tartışma başlatılırken, Pakistan'dan Orta Afrika'ya kadar Türkiye'ye yönelik ilgi hızla yükselirken, bölgesel ortaklıklar ileriye dönük daha kapsamlı birlikteliklere dönüşme eğilimine girerken, barış ve diyalog üzerinden oyun kuranlara karşı, çatışma ve kaos üzerinden oyun kuranların harekete geçtiğini, önümüzdeki günlerde bu yönde endişe verici gelişmelerin olabileceğine dikkat çektim.
"Oyun kuranlar"a karşı "oyun bozanlar" bir senaryo uyguluyorlar.
Yazının yayınlandığı gün Akdeniz'de bir İsrail operasyonu gerçekleşti. Daha önce Kuzey Denizi'nde bir Rus gemisini kaçırarak Afrika açıklarında terkeden, geminin İran'a ya da Cezayir'e nükleer silah kaçırdığı iddiasını ortaya atan, Avrupa Birliği ülkeleri istihbarat teşkilatlarıyla birlikte gemiyi günlerce dünyadan gizleyen, Rusya'nın şiddetli tepkisi üzerine Başbakan'ı Benjamin Netanyahu'yu 14 saatliğine gizlice Rusya'ya gönderen İsrail, kıyılarından yüz elli kilometre açıkta seyreden bir gemiye el koydu.
Süveyş Kanalı ve Doğu Akdeniz'de kafasına göre "denetim" uygulayan, Kuzey Denizi'nde bile gemi kaçırabilen İsrail, Francop adlı gemideki dört yüze yakın konteynerdan kırkında silah bulunduğunu açıkladı. Gemi Aşhod limanına çekildi, silahlar dünyaya gösterildi. Roketler, Kalaşnikof mermileri, havan mermileri, el bombaları İsrail televizyonlarında yayınladı. İlk akla gelen İran ve Suriye oldu. Silahların gideceği adres ise Hizbullah. İsrail de zaten bu iddiaları dile getirerek, İran'a karşı uluslararası kamuoyu oluşturma fırsatını çok iyi kullandı. Geminin hareket ettiği limanın Bender Abbas olduğu, Mısır'da yükünü değiştirdiği, Kıbrıs Rum Kesimi ve Lübnan'a uğradığı, oradan "Türkiye'ye yöneldiği" iddia edildi. Amerikan AP ajansının, bir tayfanın ifadelerine dayanarak, geminin son durağının Türkiye olduğu iddiasını ortaya atması son derece dikkat çekici.
Operasyon, Ortadoğu denkleminde hemen her ülkeyi ilgilendiren bir senaryonun parçası oldu. Bir gemi üzerinden Ortadoğu'da ilişkiler ağını, çatışma alanlarını bir kez daha net bir şekilde gördük. İsrail için bulunmaz fırsattı ve en etkin şekilde kullanıldı. İsrail resmi dış politikası ve güvenlik politikaları bir kez daha dünyaya bu olay üzerinden anlatıldı. Nedense her şey tamamen örtüşüyordu. Onlara göre silahlar İran'dan geliyordu ve Hizbullah'a gidiyordu. Suriye işin içindeydi. İran ve Suriye hemen yalanladı. Hizbullah da kesin bir dille yalanladı. İsrail, daha önce Hamas'a İran'dan roketler geldiğini, bu roketlerin Gazze'den Tel Aviv'i vuracak menzilde olduğunu iddia etti. Hamas hemen iddiayı yalanladı.
Birileri bir şeyler karıştırıyor! Bu şekilde silah transferi yapanlar, İsrail'in operasyon ihtimalini gözardı etmemişler miydi? Etmemişlerse büyük bir aptallık yapmış olmalılar. Sanki bütün senaryo İsrail'in anlatmak isteyip de anlatamadığı şeyleri ispatlamak için kurgulanmış gibi. Bu işte tuhaflıklar var.
Dünkü "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" başlıklı yazıda endişelerimi şöyle açıklamıştım: "Yaşadığımız bölgede çatışmaya yatırım yapanların, bölge dışı aktörlerin müdahalelerini her zamanki gibi devam ettiğini ve "oyun bozma"ya dönük ciddi bir çaba olduğunu biliyoruz. Mesela; Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Lübnan'a saldırı hazırlıkları içinde olduğunu dünyaya duyurdu. İsrail-Hizbullah savaşının devamı her an gelebilir. Bu ciddi bir endişe. İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkinazi, açık bir şekilde, İsrail ordusunun Filistinli direnişçilerin füze rampalarına karşı mücadele etmek için Gazze'ye saldıracakları tehdidinde bulundu."
"Bundan sonraki saldırının sebebi Hizbullah ya da Hamas olmayacak. Siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail, 'oyun bozucu bir senaryo' ile şaşırtıcı hareketlerde bulunabilir. Kim bilir, belki de Türkiye'yi bu şekilde durdurmaya çalışacaklar!"
Ekleyelim: İsrail askeri istihbaratını yöneten General Amos Yadin; Salı günü, Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu'na yaptığı konuşmada, Hamas'ın altmış kilometre menzilli füzelerine dikkat çekti. Yadin de, Genelkurmay Başkanı Eşkinazi gibi Gazze'ye yeni saldırı istiyordu. Birkaç gün önce Lübnan-İsrail sınırında karşılıklı füzeler atıldığını da hatırlayalım. Yadin'in açıklamaları İsrail'in Gazze saldırısı için kamuoyunu hazırladığı şeklinde yorumlandı. Akdeniz'deki silah yüklü gemi operasyonu da aynı kamuoyu çalışması için kullanılıyor.
Türkiye, İran, Irak, Suriye, Lübnan arasında yakınlaşma, ortak alanların genişletilmesi, hiç olmadığı kadar diyalog ve işbirliği kapılarının aralanması, yerel dinamiklerin yönettiği bir güç merkezinin oluşturulması en çok kimleri rahatsız edi-yor dersiniz" Elbette, kendini kenara itilmiş hisseden, Türkiye'nin etki alanını genişletmesi oranında dar bir alana sıkışan İsrail'in. Türkiye-İsrail krizi şeklinde görülen son gelişmelerin temelinde bu gerçek var. İsrail yalnızlaşıyor, izole ediliyor. Akdeniz'de el konan geminin gideceği adresin Türkiye olduğunun iddia edilmesini bir de bu yönden görelim. Türkiye'ye ne anlatılmaya çalışılıyor?
Oyun kuran ülkeye karşı "oyun bozucu ülke" harekete geçti. Ama bu hesapta yanlışlık var. Türkiye'yi bu şekilde durdurmak mümkün olmayacak. Tam tersine; önümüzdeki günlerde Gazze ve Lübnan'a saldırması durumunda İsrail, daha da yalnızlaşacak, çaresiz kalacak. Hırçınlık ve şımarıklığın her zaman para etmediğini görecek.