İsraili Yazar: Rejim AKP'ye Baskı Yapmalı

AKP'nin asıl gündemine dair şüpheler yersiz değil: Parti, İran'a ABD'den daha fazla sempati beslediği gibi, radikal İslamcılığın yenilmesini de istemiyor

AKP'nin asıl gündemine dair şüpheler yersiz değil: Parti, İran'a ABD'den daha fazla sempati beslediği gibi, radikal İslamcılığın yenilmesini de istemiyor. Üstelik, uzun süre iktidarda kalırsa yargı, ordu ve eğitim kurumlarında İslamcı bir gündemle hareket etme ihtimali yüksek

İstanbul'da siyasi yelpazenin her cenahından konuştuğum Türkler, durumlarını izah etmek için aynı hikâyeyi anlattı: Bir kurbağayı pişirmek için harlı ateş üzerinde bir tencereye koymazsınız. Soğuk suya koyup ısıyı çok yavaş artırırsınız. İslami eğilimli AKP'nin 22 Temmuz genel seçiminden zaferle çıkmasının ardından bunun yaşanıyor olmasından korkuyorlar.
Uluslararası medya organları AKP'nin artık gerçekten ılımlı bir hale geldiğine dair sonu gelmez yazılar ve haberler yayımlıyor. İslamcı köklerine karşın AKP'nin bugün esasen, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılması ve müreffeh bir ekonomiye sahip olmasıyla ilgilenen merkezci bir partiye dönüştüğünü söylüyorlar.

Ekonomik çöküş kaçınılmaz
Partinin iktidarda geçirdiği beş yıl boyunca sergilediği imajın bu olduğuna ve söz konusu sonuca varmak için bazı kanıtlar bulunduğuna kuşku yok. Türkiye'deki seçmenlerin yarısı tam da İslamcı niyetler taşımadığına ikna oldukları için AKP'yi destekledi. Ekonomi iyi gidiyor. Türkiye din açısından daha dengeli bir sistemden fayda sağlayabilir.
Ancak AKP'nin burnunun fazla kalkacağından kuşkulanmak için de nedenler var. Parti nispeten ılımlı olsa bile, sevinç çığlıkları attıracak hiçbir şeyi de yok hâlâ. AKP iktidarının uzun vadeli amaçları rahatsız edici. Kimse ne olacağını bilmiyor, fakat Türkiye'nin ılımlı hale gelen İslamcıların faziletlerini kanıtlayacağı sonucuna varmak da ham ve safça bir tavır.
Dünya tehlikenin farkında değilse, bir kötü durum senaryosunun gerçekleşmesi çok daha muhtemel. Meseleyi abartmayalım, fakat gözümüzü de kapatmayalım. Örneğin dış politikayı ele alın. AKP hükümetinin İslami İran'a ABD'den daha çok sempati beslediğini söylemek abartı mıdır? Hiç değil. Eğer Ortadoğu'daki, hatta belki de dünyadaki ana mesele radikal İslamcılığın yayılmasıysa, AKP hükümeti bu hareketin Irak, Lübnan, Mısır veya Filistinliler arasında yenildiğini görmeyi istiyor mu? Hayır.
AKP hükümeti ülke içinde radikal İslamcılığı dayatmak istemese bile,
ülke dışındaki radikal İslamcılığın düşmanı olmadığı da belli. Vaktiyle
Batı yanlısı olan Türkiye, bugün geldiği noktada en iyi ihtimalle tarafsız sayılır. 1946'dan bu yana demirbaş sayılan ABD-Türkiye ittifakı öldü.
Bu durum iki ülkenin birbirlerine düşman olduğu anlamına gelmiyor. Hâlâ iyi ilişkileri var. Silahlı kuvvetlerin yaklaşımı geçmiştekinden farksız olabilir hâlâ. Fakat iki ülkenin yönetimi artık gerçek müttefikler değil.
Türkler sorunları Irak savaşına ve Amerika'nın PKK'ya müsasahası olarak gördükleri duruma dayandırma eğiliminde. Fakat bu sorunun sadece bir kısmı. Asıl mesele şu ki, iki yönetim bugünün en önemli mücadelesi konusunda farklı safta yer alıyor.
Aynı ölçüde kaygı verici bir mesele de uzun dönemdeki eğilimler. AKP'nin gelecek birkaç yıl içinde bölünme, skandallar veya ekonomik gerileme gibi nedenlerle iktidardan düşmesi pekâlâ mümkün. En azından ekonomideki iyi gidişat kısmen hükümet manipülasyonuna dayanıyor. Aşırı derecede yüksek faiz oranları yabancı yatırımcılara para olarak akıyor. Bu şekilde daha ne kadar devam edebilirler? Uzmanlara göre çöküş kaçınılmaz.

Dindarlık sorgulanır oldu
Peki AKP iktidarda uzun zaman kalırsa ne olur? Büyük bir meclis çoğunluğuyla Türkiye'nin bir sonraki cumhurbaşkanını seçmek konusu bir araya geldiğinde, AKP muazzam yetkiler elde edecek. Parti, yargıçları atayarak ülkenin yasalarını biçimlendirebilir; silahlı kuvvetler komutanını seçerek İslami eğilimli subaylara yönelik geleneksel yasağı ortadan kaldırabilir ve ordunun müdahale yeteneğini etkisiz kılabilir. Bürokrasiyi yandaşlarıyla doldurması, politikaları ve onların uygulanmasını İslamcı bir gündeme doğru yaklaştırabilir.
Türkiye'nin doğusu ve ortasındaki kentler, siyasal İslamcıların desteklediği inanç ve davranış biçimlerine yakınlaşıyor. Müslüman dünyanın diğer köşelerindeki gibi Türkiye'de de büyük bir değişim, benim adına 'rekabetçi İslam' adını verdiğim şeyin ilk adımı.
Tarihsel olarak, İslamcılık öncesi dönemde hiçbir Müslüman'ın inanç düzeyi eleştirilemezdi. Ancak bugün, insanların yeterince dindar olmadığını ve dindarlığın artırılması gerektiğini söyleyen birini görmek daima mümkün. Bu yaklaşım şimdi Türkiye'ye yayılıyor ve norm haline geliyor.

Zaferin kutlanması gerekmiyor
Radikal İslam tehdidiyle yüz yüze kalmak istemeyenler, Türkiye'de her şeyin yolunda gittiğini, son seçimlerin ılımlılık ve demokrasi adına bir zafer olduğunu ve ülke yönetiminde ılımlı İslami politikaların örneğine tanıklık etmenin hayırlı addedilmesi gerektiğini söylemeye teşne. Türkiye'de olan bitenlerin abartılmaması gerektiğini tekrarlıyorum. Fakat AKP'nin zaferi kutlanması gereken bir şey de değil, başa çıkılabilir olsa bile.
İlk adım gerçek tehlikelerin bulunduğunu kabul etmek ve AKP hükümetinin ne yaptığını çok dikkatli gözlemek. AKP'nin oy desteği yüzde 30'lardan yüzde 40'lara yükselmiş durumda ve parti bundan istediğini yapabileceği yönünde sonuçlar çıkarma eğiliminde. Bu her anlamda kötü, hatta başarısı temkine dayalı olan AKP'nin kendisi için bile.

Rejimin baskısı sürmeli
AKP'nin çok ileri gitmesinin yaratacağı tehlikeden kaçınmak ve istese de istemese de ılımlı kalmasını sağlamak için, rejim merkezde durma basıncını hissetmeyi sürdürmek zorunda. Bu da ordu gücünün, Türk demokrasisinin 'garantörü' olarak devam etmesi, medyanın korkutulmaması ve mahkemelerin bağımsız kalması demek. Bu kontrol mekanizmalarının aşınması felaket getirebilir.
Dışarıdan bakanların pek azı, AKP'nin çekiciliğinin kısmen, ABD, Avrupa ve İsrail'den destek aldığı iddiasından kaynaklandığını anlıyor. Başında AKP bulunsa bile, Türkiye hükümetiyle çalışma isteği AKP'nin iktidarda olmasını istemekle aynı şey değil.
Batılı kurumlar, medya ve hükümetler, AKP'ye bayılmadıklarını ve politikalarıyla davranışlarını eleştirmeye hazır olduklarını usturupluca ima etmeli. (İsrail gazetesi, 29 Temmuz 2007)

Radikal

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Acar Medya Nifak Çetesini İfşa Etti (VİDEO)
Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine