Dr. Isam Şâver /fiem
İsrail vatandaşlığına sahip olan gaspçı, işgal altındaki Filistin toprakları dışında "süper lüks" muameleyle karşılanmaya alışmıştı. Oysa herkes onun terörist olduğunu, başkalarının topraklarını işgal ettiğini, belki de bir suikast veya yolsuzluk göreviyle orada bulunduğunu biliyordu. Buna rağmen ona hoşgeldin diyorlardı. Filistin vatandaşına ise özellikle de Arap kardeşlerimiz tarafından ülkelerine girişinden başlayarak pasaportuna veya yolculuk belgesine çıkış mührü vurulana kadar layık olmadığı şekilde davranılıyordu.
Önceki gün İsrailli yolcular Türk güvenlik güçleri tarafından Türkiye'deki havaalanında sorgulanınca şok oldular ve gözaltına alınmaktan korktular. İsrailli, ilk kez istenmeyen adam olduğunu hissediyordu. Hatta Türk yetkililer misilleme olarak kendilerine bunu yapınca kendilerinin saygın olmadıklarını hissettiler. Oysa bu olay, sadece bir gün önce Türklerin İsrail güvenlik güçleri tarafından sorgulanmasına tepkiydi.
İsrail basın yayın organlarının haberlerine baktığımızda iki şeyle meşgul olduklarını görürüz: Kötüleşen Türk-İsrail ilişkileri ve İsrail içindeki protesto gösterileri. Bunlar, diğer büyük olaylar gibi gelip geçecek ve sadece şu an konuşulan olaylar değiller. Bilakis içerden ve dışarıdan darbe almaya başlayan gaspçı rejimin durumunu özetliyorlar. İçerdeki darbe, yüz binlerce gaspçı göstericinin Tel Aviv'de sokaklara çıkması değil; bilakis Siyonist işgal rejiminin karşı karşıya olduğu ekonomik, ahlaki ve sosyal sorunlar. Aynı şekilde dış darbe de Türkiye'nin stratejik müttefikten neredeyse düşmana dönüşmesinden ibaret değil. Bilakis, ortada bir de stratejik müttefik Mısır'ın Mübarek rejiminin devrilmesinden sonra müttefikliğinin sona ermesi var. Onlarca yıldır gaspçı Siyonist işgal rejiminin güvenliğini koruyan bazı Arap rejimleri devrilmek üzereler ve onlarla birlikte işgal rejiminin de dokunulmazlığı ve sahte saygınlığı devrilecek.
Evet... İsrailli yolcular havaalanında sorguya çekiliyor. İsrail büyükelçisi kovuluyor. İsrail bayrağı büyükelçilik binasından indiriliyor. İsrailli liderler işledikleri savaş suçları nedeniyle aranıyor. Hatta Londra'daki "İsrail Senfoni Orkestrası" dahi İsrail'in cinayetlerini protesto ederek çalışmalarını durduruyor. İsrail'in ittifakları birer birer çözülüyor. Bütün bunlar tek bir anlam taşıyor ki o da şu: "İsrailli artık saygın olmayan ve istenmeyen bir adam". Bu da Siyonist işgal rejiminin varlığının zirveye ulaştıktan sonra inişe geçtiğini gösteriyor. Tabii bu soyluluğun zirvesi değil, bilakis bozgunculuğun zirvesi. Her başlangıcın bir sonu vardır. Bu kaideden şüphesi olan var mı?