Biliyorsunuz, “20 yıldır Akit’te”yim...
Daha önce, uzun yıllar “Türkiye Gazetesi”nde çalışmıştım...
Merhum Enver Ören, sık sık şu sözü söylerdi:
“Gazetecilik heyecan ve hareket mesleğidir... Gazetecilik memurluk değildir... Bu meslekte mesai ve gece-gündüz mefhumları düşünülemez... Gazetecilik, böyle düşünenleri bünyesinden atar.”
Çok doğru bir tespit...
Gerçekten de “devlet memuru” gibi, “Sabah dokuz, akşam beş” çalışan bir gazeteci, bir süre sonra kendi kendini “emekli” eder, ondan sonra da başlar “hatıra”larını anlatmaya!..
Bir gazeteci; “Akşam oldu, mesaim bitti” diyerek evinin yolunu tutuyorsa, ertesi gün “yetkililer” sorar kendisine;
“Şurada patlama olmuş!.. Şurada büyük bir kaza meydana gelmiş!.. Filanca kişi çok önemli açıklamalar yapmış!.. Bütün bunlar bizim gazetede niye yok?.. Bu haberleri niye atladık?”
Gazeteci diyebilir mi ki;
“Mesaim bitmişti!”
Böyle diyen gazeteciye derler ki;
“Güle güle!.. İşte kapı!”
Çünkü bu yapılan “gazetecilik” değil, “maskaralık”tır!..
GÜRSEL TEKİN’DEN SON VECİZE!
Diyeceksiniz ki; “Şimdi de gazetecilik dersi vermeye mi başladın?”
Elbette hayır...
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in dün söylediği sözleri duyunca, Merhum Enver Ören’in yıllar önceki tespitleri geldi aklıma...
Gürsel Tekin, dün Kocaeli’nin Başiskele ilçesindeki bir otelde STK temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda, “ODTÜ’deki yol çalışmaları”na da değinmiş ve demiş ki;
“Gerçekten bir şey yasalsa, yasal bir zemine oturmuşsa; gece yarısı TOMA’larla, polislerle niye giriyorsunuz ODTÜ’ye?.. Devlet yasa dışı bir iş yapar mı?.. Mesai saati ne zaman başlar? Sabah 8, akşam 8. Sabah 8’de gelir işinizi yaparsınız.”
Tekrar edelim, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin diyor ki;
“Mesai saati sabah 8’de başlar, akşam 8’de biter...
Bir iş yapacaksanız; gelir, mesai saatlerinde yaparsınız işinizi.”
Ne diyordu merhum Ören;
“Gazetecilikte mesai ve gece-gündüz kavramları yoktur.”
Sadece “gazetecilik”te mi,
“Belediyecilik”te de yoktur.
Bir gazetecinin, nasıl ki; “Mesaim bitti, son dakika gelişmesi ile ilgilenemem” deme hakkı yoksa, bir “belediye başkanı”nın da; “Yoldaki logar kapağı açıkmış, insanlar içine düşüyormuş!.. Şiddetli yağmur, evlerin bodrumlarını doldurmuş!.. Yol çalışmaları, trafiği kilitlemiş!.. Ama, bana ne?.. Benim mesaim 8’de başlar, 8’de biter” deme hakkı ve lüksü olamaz!..
“Gazetecilik”te nasıl ki “gece-gündüz” mefhumu yoktur, “belediyecilik”te de yoktur!..
Eğer “ODTÜ’ye yol yapımı” başlayacaksa, bunun “en uygun saatler”de, yani “trafiği aksatmayacak saatler”de yapılması gerekir... “Mesai mefhumu” olmayan Belediye Başkanı Melih Gökçek’in yaptığı da budur...
İşin doğrusu;
“CHP’yi bitiren” de budur!..
Bu “kafa”dır, bu “anlayış”tır!..
CHP’nin neden “iktidar” olamadığını, neden “halktan destek alamadığını” görmek istiyorsanız, Gürsel Tekin’in sözlerine bakacaksınız;
“Mesai saati sabah 8’de başlar, akşam 8’de biter... Bir iş yapacaksanız, mesai saatlerinde yaparsınız!”
TEKİN BAŞKAN OLURSA!
Bu kafa, tam bir “devletçi kafa”dır!.. Bu kafa, “halk” kafası değil, “hantal devlet kafası”dır!..
“Sabah 8, akşam 8!”
Peki, diğer saatlerde?..
“Yan gel, yat!”
Merhum Enver Ören’in dediği gibi;
Gazetecilik, nasıl ki “mesai” ve “gece-gündüz” mefhumunu düşünenleri “bünyesinden atar” ve hatta atmış ise, “belediyecilik” anlayışı da CHP’yi bünyesinden atmış ve partiyi “sahil”lere hapsetmiştir!..
Ama, ne gariptir ki;
“Sabah 8, akşam 8” diyen Gürsel Tekin, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday”dır... Aday adaylığını da 9 Kasım’da açıklayacakmış!..
Gürsel Tekin’in Belediye Başkanı olduğu bir İstanbul’u düşünsenize!..
“Başkanım saat 22.00’de aniden bastıran yağmur yüzünden evleri su bastı, logarlar tıkandı... Vatandaş perişan, ne yapalım?”
Gürsel Tekin cevap veriyor;
“Benim mesai saatim 8’de başlar, 8’de biter... Bu sorunları bana yarın sabah 8’de bildirin!”
Yorganı çek başına,
Yat aşağı!
Demek oluyor ki;
Böyle yapacak Gürsel Tekin!..
Şimdiden ilân ediyor işte;
“Mesai saati sabah 8’de başlar, akşam 8’de biter... Bu saatler dışında iş yapmam!”
Ben mi uyduruyorum,
Kendisi söylüyor!..
SARIGÜL DÜŞÜŞTE!
Size bir şey söyleyeyim mi;
CHP’nin en büyük problemi, adında “halk” olmasına rağmen, bir “devlet partisi” olmasıdır!..
“Devlet partisi” olunca da, ister istemez; halktan koptular, halka yabancılaştılar... Sonuçta; onlar halkı dışladı, halk da onları!..
Buna rağmen “yanlış”ta ısrar ediyorlar... İşte gördünüz; “mesaisi sabah 8’de başlayıp, akşam 8’de biten” Gürsel Tekin’i, belki de aday yapacaklar!..
Ya da;
Aday olup olmayacağı “papatya falı”na dönen Mustafa Sarıgül...
Hayır, artık “kabak tadı vermeye başlayan tartışmalar”a girecek değilim...
Herkes biliyor ki;
“Müzmin AK Parti muhalifleri”nin tek istediği, Sarıgül’dür... İstiyorlar ki, İstanbul’u AK Parti’den alsın ve o yönetsin!.. İyi de; “Sarıgül’ün İstanbul projeleri” nedir, İstanbul’a ne kazandıracaktır?..
Bilen yok!..
Soran da yok!..
İşin tuhaf tarafı;
Merak eden de yok!..
Varsa yoka Sarıgül!..
Peki, niye?..
“Çünkü Sarıgül, AK Parti’ye karşı bir alternatiftir ve en yüksek oyu alırsa, Sarıgül alır... Şişli’de bu kadar oy alan bir adam, İstanbul’u da alır!”
Mı acaba?..
Dedim ya;
“Sarıgül’ün İstanbul projeleri”ni bilmeyenler, “Sarıgül’ün Şişli oyları”nı da bilmiyor olmalı ki, habire sallıyorlar...
Zannediliyor ki; Sarıgül, Şişli’nin oylarını silip-süpürmüştür!..
Hayır, tam tersi...
Sarıgül, Şişli’de “düşüşe geçmiş”tir ve belki de “ilk seçimde kaybedecek”tir!..
Buyrun, rakamlar ortada:
Sarıgül-1999... Yüzde 38.2
Sarıgül-2004... Yüzde 65.7
Sarıgül-2009... Yüzde 56
Görüyorsunuz ya;
2004’te yüzde 65,7 oy almış ama 2009’da “9 puan düşerek” yüzde 56’ya gerilemiş!.. Bir 9 puan daha gerilerse, Şişli elden gider...
ÜNAL VE ÖZTÜRK
Bu nasıl iştir ki;
CHP, “düşüşe geçen” bir adamı “aday” yapmaya uğraşıyor!..
Oysa;
CHP’nin elinin altında, “Sarıgül’den çok daha başarılı” başkanlar var...
Meselâ, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal... Adam; 2004’te yüzde 44.6 oy alırken, 2009’da bu oranı yüzde 68.7’ye çıkarmış!..
Yani, Sarıgül’den “12 puan daha fazla” oy almış!..
İsmail Ünal kesmedi mi?..
O halde Kadıköy Belediye Başkanı Selâmi Öztürk’ü bir düşünün...
Adam 1999’da yüzde 26 olan oy oranını 2004’te yüzde 51.2’ye, 2009’da ise yüzde 68’e çıkarmış!..
Anlayacağınız;
Mustafa Sarıgül’ün başarı grafiği aşağılara düşerken, İsmail Ünal ve Selâmi Öztürk’ün başarı grafiği arttıkça artmış!..
“CHP kurmayları”nın yerinde ben olsam; “düşüşe geçen” Mustafa Sarıgül ve “Sabah 8, akşam 8” diyen Gürsel Tekin’i bir kenara koyar, İsmail Ünal ve Selâmi Öztürk isimleri üzerinde biraz kafa yorardım!..
İcraat ise, icraat!..
İmaj ise imaj...
Niye olmasın?..
İşinize karışmak gibi olmasın ama, eğer “yine bir yanlış” yapmak istemiyorsanız, bu adamları iyi düşünün!..
Rakamlar ortada!..
-------------------------------------------------------------------------------
BDP’li Altan Tan’dan tespit ve itiraflar!
“BDP tarihe karışıyor” dersek, yanlış olmaz... Çünkü “yerel seçimler”den sonra, BDP’nin yerini, “Halkların Demokratik Partisi” yani “HDP” alacak... 3 BDP’li milletvekili de, şimdiden HDP’ye geçmişler...
Bu konuyla ilgili soruları cevaplayan BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan; HDP’ye niye ihtiyaç duyulduğunu şöyle izah etmiş:
“Türkiye’nin 21. yüzyılda önünü açacak yeni bir siyasi oluşuma ihtiyaç var. Bu da nedir? Türkiye’deki Müslüman, liberal ve sol demokratların hepsini toparlayacak yeni bir ana muhalefet partisine ihtiyaç var.
Bunu siz sadece sosyalistlerle yapmaya kalkarsanız eksik olur. Çünkü Türkiye’nin ana gövdesi dindar Müslüman halktan oluşuyor, Müslüman demokratlardan oluşuyor. Türkiye’nin yüzde 60-70’lik kitlesi Sünni dindar kitle. Bunları hesaba katmadan, bunları dışarıda tutarak ciddi bir muhalefet partisi olamazsınız.”
Ha şunu iyi bileydin!..
Devam etmiş Altan Tan; “BDP’nin de yine aynı şekilde dindar Kürtleri, liberal Kürtleri kapsayacak bir genişliğe ulaşması lazım. Tepeden inmeci, tayin edici, dar sol bir kalıpla BDP’nin de ilerlemesi mümkün değil.”
Demek oluyor ki; BDP, “tepeden inmeci”dir, “dar bir kalıp”tadır... İyi de, sormazlar mı Altan Tan’a; “Niye BDP’yi tercih ettin ve hâlâ niye ordasın?!?”
yeniakit