İstanbul'un Seçimi ve "Anıtkabir"

Hakan Albayrak

Seçmen sayısının 10 milyon olduğu İstanbul gibi bir metropolde 20-30 binlik bir oy farkıyla seçim kaybetmeyi kimse içine sindiremez.  

AK Parti’nin, kanuni haklarını sonuna kadar kullanarak şansını sonuna kadar denemesi tabiidir.  

Kıl payıyla geride kalan taraf CHP olsaydı aynısını yapardı. 

Mühim olan bu sürecin nasıl bir üslupla yürütüldüğüdür. 

“Pelikan” ekibi ve o tıynetteki bazı medya kuruluşları provokasyona mütemayil görünse de, AK Parti yöneticilerinin konu hakkındaki açıklamaları kışkırtıcılıktan uzak.  

CHP de dikkatli gidiyor. 

İki taraf da genel olarak mutedil.  

Genel olarak… 

İstisnai haller var tabii.  

Mesela; Binali Yıldırım’ın, seçim gecesi, sonuçlar belli olmadan ‘Kazandık’ demesi.  

Mesela; Ekrem İmamoğlu’nun, seçim sonuçlarına itirazlarla ilgili resmî muameleler devam ederken “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” unvanını kullanması. 

Yıldırım daha sonra “Biz tebrik etmesini biliriz, ama süreç devam ediyor” diyerek o açıklamasını düzeltti; İmamoğlu da mezkûr tavrını düzeltse iyi eder.  

Neyse; ‘Olur o kadar’ diyelim. 

Seçim gecesi oy sayımı devam ederken Anadolu Ajansı’nın veri akışının kesilmesi meselesi ise ‘Olur o kadar’ diye geçiştirilebilecek cinsten değil; iktidarın üzerinde silinmesi güç bir leke. 

Neticede kazanan kim olursa olsun, hayırlı olsun.  

Her şeyden evvel inandırıcı olsun… 

*** 

İmamoğlu deyince: 

Pazar gecesi ve Pazartesi günü yaptığı açıklamalardaki itinalı dil ve üslubu, hamasete zerre kadar prim vermeyen serinkanlılığı, gerginliği bastıran nezaket ve zarafeti, kriz yönetimine damgasını vuran ince zekâsı ile büyük takdir toplayan İmamoğlu, sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na değil Türkiye siyasetinin seviyesini yükseltmeye de aday olduğu intibaını uyandırmıştı. 

Salı günkü “Anıtkabir” manevrasıyla bu intibaı gölgeledi. (Seçim sonuçlarının yeniden değerlendirildiği ve tablonun değişebileceği bir süreçte gidip “Anıtkabir Özel Defteri”ni İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla imzaladığı için manevra diyorum.) 

Sıkışınca “Atatürk”e sığınmak, seviyeyi yükseltmeye değil düşük tutmaya yarayan -AK Parti’nin de tevessül edebildiği- pek sıradan ve kaba bir davranış. 

Üstelik hiç zekice değil; sadece kurnazca.