İşte böyle satarlar adamı!

İbrahim Karagül

Dar anlamda "terör örgütleri"nin ya da bölgesel, etnik veya başka bir saikle silahlı mücadele yürüten sistem dışı yapıların hedefleriyle daha üst, daha karmaşık hesaplar birbirine karıştığında ortaya dramatik bir görüntü çıkıyor. Çoğu zaman bu örgütler, kendi özel gündemleriyle bu büyük hesaplar arasında sıkışıp kalıyor. İşte o zaman "ihale" devreye giriyor, amaç belirsizleşiyor, o silahlı yapı bir uluslararası "kart"a dönüşüyor. Örgütler çoğu zaman bunu ince bir strateji, çıkar örtüşmesi olduğunu sanıyor, bir başarı öyküsü olarak pazarlıyor. İhaleyi verenler hesapları başka kartlar üzerinden yürütmeye başladığında acı gerçek bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıyor.

Böyle bir öyküden söz etmek istiyorum bugün. Dünya genelinde adını bildiğimiz ya da bilmediğimiz silahlı grupların önemli bir bölümünü aynı kategoride değerlendirebileceğimiz bir öyküden..

İran ve Pakistan'ın bir bölümüne yayılan "Belucistan'ın bağımsızlığı" için mücadele eden ama aslında "Büyük Belucistan Projesi" için "elverişli bir kart" olmanın ötesine geçemeyen Cundullah örgütü ABD tarafından terörist örgütler listesine alındı. Haber bu...

Dışişleri Bakanlığı açıklamasında; "2003 yılında kuruluşundan bu yana, Cundullah özellikle İran'ın Sistan-Belucistan eyaletinde ölümle sonuçlanan İranlı sivil ve hükümet yetkililerine yönelik sayısız saldırı düzenlemiştir" diyerek, Cundullah'ın "terör taktikleri" kullandığı gerekçesi öne çıkarıldı.

Örgütü kart olarak İran'a karşı kullananların pozisyonlarındaki radikal değişiklik, elbette Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiriyor. Örgütler ilgili ilk yazıya "Allah'ın ordusu değil, Amerika'nın ordusu" başlığını kullanmış ve Belucistan üzerindeki jeopolitik hesaplara dikkat çekmiş, örgütün nasıl ihale aldığını aktarmıştık. Çünkü o günlerde Büyük Ortadoğu Projeleri kapsamında "Büyük Belucistan" haritaları yayınlanıyordu.

ABD ve İngiltere, jeopolitik hesapları, enerji planları için projelendirdiği Büyük Belucistan için örgütler kuruluyor, harekete geçiriliyordu. Bu örgütler İslamcı'ydı ve kimlikleri yüzünden İslam dünyasında sempati bile topluyordu. Ne yazık ki hepsi birer taşerondu. Ne yazık ki, bu gerçeği anlatmak çok zordu.

Bir süre sonra İran Belucistan'ı için savaşan "Cundullah" örgütünün lideri olan Abdülmelik Rigi'nin kardeşi, örgütün İran topraklarındaki saldırılarını ABD'nin talimatıyla yaptığını açıkladı ve "Cundullah'ı ABD kurup destekledi. Talimatlarımızı ondan alıyorduk. Kime saldırıp kime saldırmayacağımızı ABD'liler söylüyordu. Para ve teçhizat onlar tarafından veriliyordu" şeklinde sözler söyledi.

Bu konuyla yakından ilgilenmemizin nedeni, Belucistan meselesinin Kürt meselesine çok benziyor oluşuydu. "Şimdi iki konuda da rüzgar tersine dönmüş gibi" demiştik. Belucistan için savaşan örgütlerin ortada kalacağını, Kürt meselesinde de derin bir değişimin söz konusu olacağını öne sürmüştük.

Şu cümleler o güne ait: "Şimdi şartlar değişiyor. Belki 'Büyük Belucistan Devleti' projesi bir süreliğine ertelendi. Bu örgütler de ortada kaldı. Birer birer deşifre oluyorlar, bağlantılar ortaya çıkıyor. Belucistan meselesi ile Kürt meselesi birbirine benziyor. ABD ve İngiltere, iki konuda da müttefiklerine kazık attı. Hem de çok büyük zarar vererek. Şimdi iki konuda da rüzgar tersine dönmüş gibi. Belucistan için savaşan örgütler ortada kalırken, Kürt meselesinde olumlu anlamda çok ciddi gelişmeler yaşanıyor..."

Tespit doğruymuş. Çok geçmedi, yedi ay sonra şaşırtıcı bir gelişme yaşandı. Şubat 1999'da Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye getirilen operasyonun bir benzeri İran'da yaşandı. Cundullah örgütünün lideri Abdulmelik Rigi, paketlenip İran'a getirildi.

Elbette operasyon, İran güvenlik birimleri açısından olağanüstü başarıydı. Yıllardır izi sürülen, Batılı istihbarat servisleri tarafından korunan ve desteklenen, İran'ı parçalama projelerinde kullanılan, İran'ın can düşmanı bir örgütün lideri etkisiz hale getiriliyordu.

Rigi, bir gün önce Afganistan'daki bir ABD üssünde görüntülendi. Hemen ardından Dubai'ye geçti, oradan Kırgızistan'a gitmek için uçağa binerken yakalandı. İran'ın Rigi'yi yakalama biçimi ile Türkiye'nin Abdullah Öcalan'ı Kenya'dan getirme biçimi birbirine çok benziyordu. Öcalan, Suriye'den çıkarıldıktan sonra, Yunanistan, Rusya, İtalya gibi ülkeleri dolaşmış, hiçbir yerde korunamamış ve Kenya'da bir ortak istihbarat operasyonuyla Türkiye'ye verilmişti.

İran'ın Rigi'yi yakalama operasyonu bir ortak operasyon olabilir miydi? Öyle ise arkasında ne tür pazarlıklar yatıyordu. İran karşılığında ne vermişti? Rigi bir süre sonra idam edildi. Yıllarca İran'a çok zarar veren, ağır kayıplar yaşatan örgüt, İran tarafından yenilmişti.

Abdulmelik Rigi, neyin bedeliydi? Bilmiyoruz... Ama bu konudaki son haber, Cundullah'ın ABD tarafından terörist örgüt ilan edilmesi oldu. Para verdikleri, eğittikleri, silahlandırdıkları, hedefleri bile tek tek ellerine tutuşturdukları örgütü şimdi kara listeye alıyorlardı.

İşte böyle yaparlar onlar. Kullanır kullanır sonra paçavra gibi bir kenara atarlar... Yine aynısını yaptılar...


yeni şafak