Antisemitik hareketlerin çoğunun arkasında İsrail vardır.. Rakibini kontrol etmek için en kolay yol budur.
Hitler Polonya’ya saldırmak için, Polonya askeri elbisesi giydirilmiş, kendi ajanlarını, Alman sınır karakoluna saldırtmıştı..
İsrail’in, Ramazan ayında, tam da Mısır’da, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de kriz yaşanırken Gazze’ye saldırması ilginç. Gerekçe kaçırılan İsraillilerin öldürülmüş olması.. İsrail anında suçluyu buldu: Hamas ve hemen misillemeye başladı.
Peki İsrail gözden çıkarttığı birilerini kendisi ortadan kaldırıp, ya da içine sızdığı örgütlerden birine yaptırıp, sonra da kendisi saldırmış olamaz mı?
Bana kalırsa zaten Sıvas Madımak ve Başbağlar katliamı da böyle bir şeydi..
Aynı silahla ülkücü ve sol kahvehanelerin tarandığı günleri hatırlayın..
İşe bakar mısınız, soğuk savaşın vuruşan tarafları, bugün kanka oldular.. Hem de aralarına Amerikancıları da alarak.. Laikçi CHP, solcu CHP, sermayenin himayesinde dincilerle kol kola girdi..
Olmaz olmaz deme, bu alemde olmaz olmaz..
İstihbaratçılık oynamaya başladıysanız, en ılımlı İslamcınız, arkadan dolanıp en radikal dinci grubları örgütlemeye, yönetmeye kalkabilir..
Bu mahallede her şey mümkün!..
Her cins adam bulmak onlar için zor değil. Kendi zannı dışındaki tüm mezhepleri mürted kabul edip, onların erkeklerini öldürüp, kadınlarını cariye yapmaya hazır adamlar da bulabilirsiniz.. Yakında esirleri köle edip, köle pazarlarında satarlarsa da şaşmamak gerek..
Silah kullanan hiçbir örgütü, hiçbir istihbarat örgütü tasfiye etmek istemez, kontrol etmek ister ve bu onlar için çok kolaydır.. Ajanlar, her zaman, gerektiğinde, o işin samimi inanmışlarından daha cömert, daha fedakar ve daha radikaldirler..
Geçen gün Atilla filmini izliyordum. Romalı bir general kralın en büyük yardımcısı.. Atilla Roma kapılarına dayandığında Romalı komutan Zigotlarla ittifak kurar, ama Atilla ilerlemesini sürdürür, Romalı komutan Zigotların kralını kendi adamına öldürtür ve Atilla’nın askerlerinin bunu yaptığını yayar. Zigotlar Atilla’nın askerlerine topyekun bir saldırı başlatırlar ve Atilla geri çekilmek zorunda kalır.. Romalı komutan zaferle ülkesine döner. Büyük bir zafer kazanmıştır. Onuruna törenler yapılır..
Romalı komutan, yakından tanıdığı Atilla’yı ortadan kaldırmak için, Atilla’nın askerlerinin ailesini öldürdüğü intikam hırsı ile tutuşan bir kadını üzerine salarak Atilla’yı zehirletir..
Romalı komutan için bu büyük bir zaferdir, ama gel gör ki, bu büyük şöhret Roma kralını endişelendirir, zaten kralın annesi komutandan başından beri hazetmemektedir.. Komutan öldürülür.. “Neden” diye sorulduğunda, “artık sana gerek kalmadı” denir.. Çünki Atilla’nın Roma’ya yönelik tehdidi karşısında öyle güçlü bir generale ihtiyaç vardır ve öyle bir düşman yoksa bu güçte bir komutan krallık için tehdittir..
Sisi, Esed ve Suudi Kralı, bölgedeki emirler, şeyhler ayağını denk alsın.. İşleri bittiğinde itaat ettikleri efendileri tarafından, düşmanlarının eliyle ortadan kaldırılacaklardır.. Bu işler böyledir..
Lawrence’i hatırlayalım. Bugünki Arap coğrafyasının şekillenmesinde en önemli isimlerden biri o idi..
Bakın, bizim tarihimizde Hayim Nahum efendi diye bir haham var.. Adam Türkiye’de iken Lozan’ın arkasındaki isimlerden biri. Abdulhamid’in Selanik’e Alatini efendinin evine sürgün gönderilmesinde onun da rolü vardı.. Türkiye’de iken Kemalist ideolojinin şekillenmesi ve “milli burjuvazi”(!)nin örgütlenmesinde büyük roller üstlendi.. Arap düşmanı Türk milliyetçiliğinin arkasında onun rolü büyüktür. Sonra Mısır’a gitti. Nasır’a danışman oldu. Mısır’da Yahudi cemaatinin başına geçmekle kalmadı, Türk düşmanı Arap milliyetçiliğinin örgütlenmesi için çalıştı..
İngilizler Şerif Hüseyin’i halife ilan etmek istememişler mi idi?
Bir köy imamından Vehhabilik diye, fanatik-bedevi bir dinî akım icad edip, onu Suudi Arabistan’a hakim kılanlar İngilizler değil mi idi? Hicaz bölgesini Şerif ailesinden alıp, Şeyh ailesine verenler de onlar değil mi idi? Vahdeddin’e boyun eğdirebilselerdi İngiliz ajanı bir de Halifemiz olacaktı! Daha doğrusu onların planları böyle idi..
Bunların kadrosunda şeyh de var fahişe de..
Ekmel bey kurtlar vadisine destursuz girmeye kalkıyor.. Bilmiyor ki, o çatının altında kaç aç kurt, kaç tilki dolaşıyor.. Ekmel bey zaten insanların hatırlamakta ve telaffuz etmekte güçlük çektiği adını, kaç kez değiştirdiğini kendi de unutabilir bu gidişle.. Sahi seçilirse “Ekmeleddin” olan adını, “Muhammed”i “Mehmed”e, “İhsan”ı “İhsanoğlu”na çevirdiği gibi “Ekmel’e çevirmeyi düşünüyor mu?
Kurtlarla dansetmeyi öğrenmeden kurtlara yem olabilir..
Bana kalırsa asıl korkması gereken rakipleri değil, dostları.. Kimlerle yola çıktığını biliyor mu aceba.. Ya da onu bu işe yönlendiren dostları kimlerdi!
İnsanların ihtiras, kin, öfke ve zaafları birilerinin sermayesi oluyor.. Bu “kuzu”lar, “kurtlar sofrası”na kendileri talip oluyorlar.. İstihbarat oyunlarına dikkat!
Selâm ve dua ile..
yeniakit