Aşağıdaki mektup Türk asıllı Isviçreli bir hanımefendiden bana ulaştı |
Aynı hanımefendi önümüzdeki, Kurban bayramı ve Hiristiyanların Weihnachten tatilinden sonra Isviçreli Müslüman Kadınlar Derneğinin bu konuya dair sert bir bildiri yayınlayacağını nakletti.
Isviçre`deki Türk misyon şefleri aracılığıyla Türkiye ye yollanacak protesto bildirisi üzerinde, Isvicreli müslüman kadınlar sıkı bir çalışma içerisine girmişler...
Sayın Ayşe Sinan'ın Mektubunu sizinle paylaşıyorum:
"Bay Fazıl Say!
Seni düne kadar tanımazdım.İcra ettiğin sanat dalının da müptelası değilim.Son açıklamandan eşim bahsedince haberim oldu. Anlaşılan her geçen gün arttığını düşündüğün "türban" takanların varlığı seni rahatsiz etmiş ki, ülkeni terk etmeye karar vermişsin.
Olabilir! Sekiz yıl önce, benzeri şeyleri bende yaşamıştım. Benzer dediysem de hemen yanlış anlama. Evet ben de vatandaşı olduğum iki ülkeden biri olan Isviçre`ye gelip yerleştim. Hem de o zaman nişanlı olduğum, eşimi de ikna edip getirdim buraya. Evet ben de senin “türban” benim “başörtüsü” dediğim problemden dolayı terk ettim Türkiye`yi.
Başörtü tercihimden dolayı hiç yadırganmadan, burada devam ettim üniversiteye..Sonra da eğitimci oldum, İsviçreliler okul öncesi eğitim için çocuklarını bana-başörtülü birine-emanet etmekte hiç tereddüt yaşamıyorlar..
Benzerliklerimizi vurguladık ama bence asıl üzerinde durmamız gereken, farklarımız...
Bir.. Ben inancımın gereği olarak başımı örtmeme karşı gelenlerin faşizan baskılarından dolayı Türkiye`de üniversitemi son yılımda bırakmak zorunda kaldım. Özel tercihime rıza gösterilmediği için ayrıldım.Sen ise başkalarının özel tercihleri seni rahatsız ettiği için ayrılmak istiyorsun.
Iki. Ben İsviçreliler nezdinde vatandaşlarıyım, dilleri anadilim gibidir. Sen ise içinden çıktığı milleti küçümseyen Batı`nın öykünmecisi, benzerlerine mebzul miktarda Avrupa``da rastladığımız tipik Doğu sanatçısısın..
Üç..Ben gücünü asırlara hükmeden inancımın bana verdiği özgüvenden alan bir Doğu kökenli Batılı, sen ise gücü resepsiyonlarda, özel davetlerde, devlet eliyle kollanmakta arayan bir aydıncık...
Dört.. Ben kendimi ait hissettiğim Doğu kültürümle de, bütün pozitif yanlarını gururla taşıdığım Batılı yanımla da barışıkken, sen içine doğduğun toplumdan nefret eden bir huysuz...
Sanma ki, Avrupa kentlerinin konforlu konser salonlarının kulislerinde “enforme” ettiğin Batılılar hep senin gibi düşünüyor/ düşünecek. Emin ol, bir süre sonra Avrupa`da sana inanan pek az kimse kalacak. Onlar da bu toplumun ayak takımından olacaklar.
Öylesine eminiz ki, mukadder akibetten, batılı varlığımız ve dahi buradaki ikna ediciliğimiz seni cok şaşırtacak..
Inanmıyorsan şayet, İsviçre`nin en meşhur televizyoncusunu ara, sor söylediklerimi...
Buradan sana en “haddini bilen,sınırlarının farkında olan yanımla” haykırıyorum ki, sakın benim ülkeme GELME!
Git dilediğin yere ama bu gideceğin yer İsviçre olmasın. O faşist yanınla, o üstenci kibrinle, o vıcık vıcık ilişkilerinle, şımarıklığınla görgüsüzlüğünle git dilediğin yere. Ama İsviçre`ye GELME!
Eğer bir yanlış yapar da gelirsen şayet, dilini tut zırvalarını burada açık etme. Çünkü rezil olursun. Isviçre`nin sahici aydınları sana öyle bir şamar indiriler ki, kendini hiç farketmeden,
Türk laikçilerinin kucağında bulursun.
Bu yazdıklarımı yabana atmamanı dilerim.
Ayse Sinan-Zürih
Eğitimci"
haber10