Artık devletler kendi halklarını, şehirlerini, kasabalarını, köylerini bombalıyor. Tanklar, savaş uçakları yerleşim birimlerini enkaza çeviriyor. Kendi paralarıyla, kendi uçaklarıyla, kendi silahlarıyla kendi sokaklarını, insanlarını vuruyor. Tam donanımlı savaş adamları masum bedenlerin üzerinde geziniyor.
Artık düşmanlık içeride, savaş içeride. Güç mücadelesi de, öfke de, hınç da, hesaplaşma da içeride. Kurşunlarla yumrukların, saraylarla sokakların, seçkinlerle fakirlerin, zorbalarla mazlumların hesaplaşması bu. Bir adalet savaşı, özgülük mücadelesi ve kapkaranlık senaryolar iç içe, bu çağa rengini verecek bir kavga hızla orta kuşağa yayılıyor.
Bingazi'den İskenderiye'ye, Sana'dan Basra Körfezi kıyılarına kadar yayılan, belki Karaçi'ye, belki Taşkent'e kadar uzanacak olan, milyonları sokaklara akıtan yüz yılın öfkesi nasıl dinecek, nerede duracak kimse bilmiyor. Bugüne kadar bu topraklara yönelen istilacılara yönelen öfke artık başkentleri, karargahları sarsıyor, rejimlerin sütunlarını titretiyor.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ