Gerilim tırmandırılıyor. Ama sonuçta bütün bu olanlar bir it dalaşı. Alareve dalavere Suriye’yi kendi aralarında pay etmeye çalışıyorlar. Herkes ötekilerin varlığını kendi varlık sebebi haline getirmeye çalışıyor.
Ne İran Suriye’nin dostu, ne de Rusya İran’ın.
Görüldüğü sanıldığı gibi Rusya ile ABD de öyle düşman, ne de dost.. Rekabet-çatışma içinde işbirliği sözkonusu.. ABD’nin bölgeye gelmesi için Saddam ve DAEŞ nasıl ucuz bir bahane ise Rusya da öyle bir bahane.. Rusya için de ABD..
Gemiler limana yaklaşırken hem ileri hem de geri motorlarını çalıştırırlar. Böylece limana kontrollü bir şekilde yaklaşırlar. Hangi motor daha hızlı çalışıyorsa gemi o yönde yavaş bir şekilde hareket eder.
Birileri hem gaza, hem de frene basıyor. “Kontrol edemediğiniz güç size hizmet etmez”. Siyasette vefa yok. Dostlar çabuk düşman oluyor. NATO’nun Suriye’de varlığı için Rusya gerekli idi. DAEŞ’i dengelemek için de İran. Bunun adı kontrollü bunalım stratejisi. Bu ortamda daha kolay “Tavşana kaç, tazıya tut” diyorlar.
Irak; İran’ın Irak ve Suriye’deki varlığına ses çıkarmıyor. Ama Barzani Türkiye’yi çağırınca, Irak Rusya’yı çağırmaktan söz edebiliyor. Rusya’nın da canına minnet. O da Suriye’deki yağmadan pay istiyor. İran, Suriye, batıya karşı Rusya’yı yanına alarak bir denge oluşturduklarını düşünüyor ama, soğuk savaş günlerine geri dönüyoruz. Bu kirli ve kanlı oyunda ucuz piyonolarak kullanılıyor birileri.
Rusya şecaat arz ediyor.. 81 Eyaletli Rusya’da Putin’den başka konuşan yok.. Duma, Media, STK yok. Sadece Putin var.. Putin böylece Ukrayna gerilimi sınırının uzağında bir yere taşımış durumda.
Bu arada Ermeni sınırına askeri güç gönderiyor. Karadeniz ve Ege’de it dalaşına devam ediyor. Kıbrıs Rum kesiminde bayrak göstermeye hazırlanıyor.
Bölgede herkes var, ama içeride ve dışarıda birileri Türkiye’yi bölgede görmek istemiyor..
Aslında Suriye de, İran da, Rusya da batının emeline hizmet ediyor.. Esed giderse Suriye halkının iradesi iktidar olacak. Türkiye dışında kimse bu tabii sonucu istemiyor. Kimi Kürt koridoru, kimi Şii koridoru, kimi Nuseyri-Baas diktatörlüğünün devamından yana. İhvan’ın daha doğrusu Suriye halkının iradesinin iktidar olmasını istemeyenler, ülkede halka ölümü gösterip, onları hastalığa razı etmek, kendi denetimlerinde geçici bir yönetim olması için krizin derinleşmesi ve şartların olgunlaşmasını bekliyorlar.
Yani bölgedeki çözüme karşı unsurların hiçbiri DAEŞ’den daha masum değil.
Rusya’nın dostu yok. Gerekirse İran’ı da, Suriye’yi de iki dakikada satar.. “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” anlayışı ile hareket ediyorlar.
Bütün bu unsurların tamamı, bir şekilde, doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail’in ve İslam düşmanlarını emeline hizmet ediyor. Bazı Müslüman toplulukları da, din, mezhep, etnik kimlik adına bu kirli oyuna alet ediyorlar..
Bayırbucak Türkmenlerinin Alay Komutanı Albay Ahmet Arnavut, ‘biz yüzümüzü kıbleye döndüğümüzde arkamızda Türkiye var. Arkamıza Türkiye’yi alınca yüzümüz Kâbe’ye dönüyor’ diyor. Namazda selam verirken yüzlerini sağa çevirirken de Mescidi Aksa’yı görüyorlar. Sola dönerken yüzlerini; Kerbela’yı görürler..
İman ettik demekle yakamız bırakıverilmeyecek. Allah (cc) bizi kitabında uyardı aslında, “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye ama biz aldırış etmedik. İçimizden birileri Abdulhamid döneminden almamız gereken dersi almamış olacak ki, akılalmaz işler yapıyorlar.
Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Bütün bu yaşananlar bana Hz. Yusuf’u hatırlatıyor. Bazı gerçeklerin daha iyi anlaşılması ve olgunlaşmak için bu süreç büyük önem taşıyor. 300 yıllık bir geçmişin tortularından bir hamlede kurtulmak o kadar kolay değil. Rusya çok kırılgan. Batı dünyası çaresiz. Bu kriz aynı zamanda kapitalizmin krizi. Çözümsüzlükleri onları çıldırtıyor. Kimyaları bozuldu, faşizme döndüler yüzlerini. Fransa’da yerel yönetim muhafazakarların, ana muhalefette faşistler var. Aslında faşistler 1. parti. Ama sosyalistler sağcılara oy verince faşistler 2. parti oldular. Görünen o ki, bunlar için geçen günler gelecek günleri aratacak..
Herkes Türkiye’yi kendi kampında tutmak istiyor. Türkiye’nin boşluğunu tek başına kimse dolduramaz. Kimse tek başına Türkiye üzerinde söz sahibi olamaz. Rusya’nın geleceği yok. İran da devrim sonrası kazandığı tüm kazanımları kaybetti. Batı artık daha fazla kazanma değil, daha fazla kaybetmeme derdinde.
Bu gelişmelerin kahinlerin söyledikleri gibi bir kıyamet savaşına dönüşmesi, bu noktada çok mümkün değil. Ama bu risk hiç yok da değil.
Ama şunu söyleyebilirim bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve Allah bilir ama biz dünyevi imkanlar açısından kaybeden tarafta olmayacağız. Ahiret ölçeğinde ise zaten herkes, ferden ferda yaptıklarının karşılığını eksiksiz görecektir. Selâm ve dua ile.
yeniakit