sivildüşünce / Ufuk Coşkun
İyi eğitim, iyi demokrasi
Bir ülkede eğitimin temel sorunları neyse o ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatının da temel sorunları odur. Yani bir ülkenin eğitim sistemi ne kadar yaralıysa demokrasisi de o kadar yaralıdır. Ülkemizde maalesef farklılıklara açık, özgürlükçü, insan haklarına saygılı ve demokrat bireylerin yetişmesine olanak sağlayan bir eğitim sistemine sahip değiliz. Tüm bireylerin birbirine benzediği eğitim kurumlarımızda birey doğal olarak diğerlerinden ve değerlerinden uzaklaşmaktadır. Ayrıca içinde yaşadığı toplumun temel sorunlarına karşıda demokrat bir tavır üretememektedir. Bunun ne denli vahim sonuçlar doğurduğu açıkça ortada değil mi?
Özgür toplum, özgür sivil toplum
Eğitim iş kolunda faaliyetlerini sürdüren örgütlenmeler hala ideolojik, pragmatist ve muhalif bilinçten yoksun bir yapıda işlev görmektedirler. Ayrıca eğitime dönük ciddi projelerde üretememektedirler. Bu durumda "eğitim" ciddi bir sorun olarak hala vahametini korumaktadır. Eğitim çalışanlarının eğitime ve buna bağlı olarak ülke sorunlarına duyarlı, daha evrensel, daha eleştirel, özgürlükçü ve insan haklarına saygılı bir bilinçle yaklaşmaları beklenirken ideolojik yapıdaki sendikalarının tutumları yüzünden aynı binanın çatısı altında kendi aralarında ayrışmalar yaşamaktadırlar. Bu durumda elbette ki eğitim ve öğretimin kalitesinden bahsedemeyiz. Sivil toplum örgütleri kendi aralarında çatışmadan, ayrışmadan çok yönlü, çok kültürlü, demokratik, farklılıklara açık, özgürlükçü ve kaliteli eğitim- öğretim projeleri ve eğitim modelleri sunmak zorundadırlar. Sendikalar tüm işi MEB'e bıraktıkları sürece eğitim adına hiçbir sorunumuzu halledemeyiz. Daha uzun yıllar eğitim sisteminin tıkanıklığından bahsederiz.
Bir eğitim sendikası kendi rolünü, ne ifade ettiğini, bilgi, birikim ve deneyimini mutlaka gözden geçirmek zorundadır. Muhalefet etmekten, farklı düşünceye sahip çalışanların haklarını savunmaktan korkmamalıdır. Örneğin annesi-babası köylü, yurtdışında okuyamayacak kadar fakir başörtülü öğrencileri en başta sol zihniyete sahip olan eğitim-sen sahiplenmeliydi. Eğitim sendikaları eğitim kurumlarından demokrat, özgürlükçü ve ahlak sahibi bireylerin yetişmesi noktasında üzerlerine düşeni fazlasıyla yapmak zorundadırlar. Bu konuda tüm gayretlerini göstermelidirler.
Özgür bir toplumun inşası fikri, mevcut sendikal örgütlenmeler tarafından ciddiye alınmalıdır. Özgür bireylerin, özgür toplumun ve özgür sivil toplumun oluşturulması adına ortaya atılan fikirlere, projelere ve en önemlisi duygulara gerçekten çok ihtiyacımız olduğu bilinmelidir. Özgürlük mücadelesinin, fikir ve düşünce yolunda, insanlaşma yolunda ne büyük bir değer kazanımı olduğu bilinmelidir. Ancak öncelikle, bir yerlere eklemlenmeden, bağımsız, gücünü sivillerden devşiren, özgürlükçü, ortak bir zeminde sorunların konuşulup tartışıldığı ve çözüm üretildiği, söylemleri, bakış açısı tarihsel ve toplumsal gerçekliğe dayanan, demokrat bir "sivil örgüt" zihniyetinin oluşturulması elzemdir.
Eğitim özgürlükçü temele yaslanmalıdır
Dünyayı, hayatı, içinde yaşadığımız ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik meselelerine olan bakış açımızı, algılayış biçimimizi geliştirdiğimiz tutum ve tavırları hep eğitim kurumlarından edindiğimiz bilgi, birikim ve duygularla belirliyor ve bu doğrultuda hareket ediyoruz. Burada eğitim kurumlarının devletin kendisine bağımlı, uyumlu ve uysal yurttaşlar yetiştirme merkezi görme işlevinin büyük bir önemi vardır. Devletin kurguladığı ve müdahil olduğu bir eğitim sistemimin merkezinde doğal olarak "itaat" yer almaktadır. Matematik dersinde bile bireyin milli meselelere yönlendirilmesi bu duruma verilebilecek küçük bir örnektir. Hâlbuki merkeze insani vasıfları, farklılıkları, düşünceyi, demokrasiyi, evrensel insan haklarını almayan bir eğitim sisteminden bireyin ve toplumun eğitilmesini, insanlaşmasını ve özgürleşmesini bekleyemezsiniz.
Eğitim kurumlarının öğrettiği gibi seven, hisseden, bilen, öven ve düşünen bir birey içinde yaşadığı toplumun gerçeklerine bir türlü nüfuz edemeyecek ve ona yabancılaşacaktır. Her karşılaştığı yeni bir toplumsal sorun karşısında bocalayacaktır. Hatta ömründe hiç görmediği, tanımadığı bir iki kişinin kışkırtmasıyla bir anda dağılıverecektir. Son Akdeniz üniversitesindeki öğrenci olaylarında olduğu gibi"
Okul duvarları içerisine hapsolan eğitimciler dâhil öğrencilerin değişik renklere, görüşlere, mezheplere ve inançlara açık olmalarını beklemek neredeyse imkânsızdır. Herkesin Hanefi mezhebine mensup olduğu varsayılarak hazırlanan zorunlu din dersleri bu anlamda dikkat çekicidir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan farklı inanç, kültür ve anlayışa sahip bireyleri bir arada tutabilecek, her kitleye, düşünceye ve inanca hitap edebilecek bilimsel, özgür en önemlisi demokratik dünyayla bütünleşmiş bir eğitim programı oluşturulabilmelidir. Bunda korkulacak bir şey yoktur. Devlet pekâlâ çocuğu ailenin görüşünü, inancını, farklılığını dikkate alarak kaliteli bir eğitime tabi tutabilir. Buna imkânı var. Şu an için müfredat tekelinin kırılması zor gibi gözüküyor. Umarız bir gün farklılıklar demokratik dünyada olduğu gibi kendi müfredatlarını hazırlayıp okullarını açabilirler.