İyi insanlar, iyi atlara binip gidiyorlar

Hasan Karakaya

 
Takdir-î ilâhî... Geçen hafta bugün, merhum Erbakan Hoca"nın vefatıyla sarsıldığımızı haber vererek başlamıştık haftalık sohbetimize...
Bu hafta da; "aynı yolun yolcuları"ndan olan Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi"nin vefat haberiyle sarsıldık.
"Yıldız"lar, birer birer kayıyor.
"İyi insanlar, iyi atlara binip gidiyor"lar...
Azalıyorlar...
"Alimler, Peygamberlerin varisleridir" mealindeki Hadis-i Şerif"e uygun bir "alim"di Tahir Hoca...
"İslâm" için çok gayret etti, çok "meşakkat"ler çekti, çok "mağdur" edildi...
"Sürgün" de gördü, "zindan" da!..
Önceki gün Konya"da vefat etti ve dün "yüzbinlerce seveni"nin omuzları üstünde de değil, "elleri" üzerinde defnedildi... "500 bin civarında" bir "insan seli" tarafından uğurlandı ebedî yolculuğuna...
Cenab-ı Allah rahmet eylesin...
Acımız, gerçekten büyük...
İNÖNÜ"NÜN KORKULU RÜYASIYDI!
Daha geçen hafta Erbakan Hoca"yı kaybetmiştik... Bu hafta da Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi"nin acısı çöktü yüreğimize...
Çok hizmet etti İslâm"a...
1925 yılında doğduğu Konya"da; önce "vaiz" olur, kitleleri "vaaz"la irşad etmeye başlar...
Hayran olduğu Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri"nden de manevî ders alan Tahir Büyükkörükçü, kararlı ve titiz bir dervişti.
Asker dönüşü, eski garaj civarındaki Boncuk Camii"nde imamlığa başlayan Büyükkörükçü, diğer yandan da yarım kalan hafızlığını tamamlar...
Çeşitli camilerde verdiği vaazlara ilgi her geçen gün artar.
Zamanın Diyanet İşleri Başkanı merhum Ahmed Hamdi Akseki, bir vesile ile Konya'ya gelir ve Tahir Hoca'nın vaazını dinler, çok beğenir. Prosedür gereği yapılan bir imtihanla Tahir Hoca, Konya Merkez Vaizliği"ne tayin edilir: Yıl 1951.
1960 ihtilaline kadar ateşli ve etkili vaazlarına devam eden Tahir Hoca, ihtilalin sıkıntılı günlerinde dahi vaaz vermeye korkmadan devam eder.
İki yıl sonra mahkemeye verilerek vaizlik vesikası elinden alınır ve sekiz ay konuşturulmaz!..
1964 yılında Burdur'a sürgün edilir. Hoca"ya ceza verdiğini sananlar, aslında Burdur halkına ödül vermiştir...
"Şartların yumuşaması"ndan sonra 1965 yılında "tahliye" edilir ve "müftülük" görevine başlar...
"Müftülük" görevi, "7 yıl" sürer...
Bu süreçte, Anadolu"nun dört bir yanını dolaşıp, "konferans"lar verir.
O kadar "etkili" olur ki; dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü"nün hem "dikkatini", hem de "tepkisini" çeker...
İnönü, 1965 yılında, "seçim arefesi"nde "gündem dışı" söz alarak, Meclis Kürsüsü"ne çıkar ve der ki;
"Konya Müftüsü Tahir Büyükkörükçü"nün Malatya"da işi ne?.. Yoksa; Nurcuların halifeliğine soyunan Demirel"e destek için mi veriyor bu konferansları?!?"
İsmet İnönü"nün "tahammülsüz" tavrı bu kadarla da sınırlı değildir.
Tahir Hocaefendi"nin;
1965'te Burdur'da iken Denizli'de başlayan konferansları; 1960-70'li yıllarda bütün Türkiye'ye yayılmıştır.
Adana, Ceyhan, Kayseri, Malatya, Sivas, Diyarbakır, Erzurum, Nevşehir, Karaman, Niğde, Samsun, Eskişehir, Isparta, Ankara, Maraş, Bursa...
Konuşmaları yurtta büyük coşku oluşturmuştur. 1968'deki meşhur İzmir Alsancak Spor Salonu konuşması, o günün siyasilerinin fevkalade dikkatini çekmiş ve İsmet İnönü bir Meclis konuşmasında, Tahir Büyükkörükçü'den söz ederek şöyle demiştir: "Hükümeti destekleyen 3 sacayak var. Birisi Said Nursi, birisi Konya Müftüsü, birisi de Yaşar Tunagör... Bunlar, irticanın sacayaklarıdır!"
Tahir Hoca; CHP"nin, dolayısıyla İsmet İnönü"nün gerçekten de "korkulu rüya"sı ve "kâbus"u haline gelmiştir.
Çünkü konuşmaları;
Hem "ateşli"dir, hem de, kitleleri peşinden sürükleyecek kadar "etkili"dir!.. "Din" ile arası hayli "mesafeli" olan, "milletin inancından kopuk" CHP"nin ise, Said-i Nursi Hazretleri, Tahir Hoca ve Yaşar Tunagör Hoca"ya karşı kullanabileceği bir "alternatif"i yoktur!..
Tek çareleri; bugünkü moda tabiriyle, onları "itibarsızlaştırmak"tır!..
Bütün konuşmalarında "İslâm"ı anlatan hocaefendileri "gözden düşürmek" için, onların "Demirel destekçisi" gibi olduğunu iddia etmiştir!..
"Eski bir taktik"tir bu!..
Bir adamla "baş edemiyor" isen, ona "çamur" atacak, "kulp" takacaksın!..
Dün İnönü yaptı bunu,
Bugün, onun "yoldaş"ları!..
CEZAEVİNDE 11 AY!
Uzatmayalım... 1973 yılına gelindiğinde, Tahir Hoca, "sürpriz" bir karar alır ve "emekliliğini" ister... Kim bilir, belki de "CHP"nin baskıları"ndan bunalmıştır...
"İrşad"larına daha dar bir çerçevede devam ederken, bir "teklif" alır...
Ondan, "siyasete girmesi" istenir.
"Siyasetten hiç hoşlanmadığı" halde, "Erbakan Hoca"nın talebi"ni geri çeviremez ve 1977 yılında Konya"dan milletvekili seçilerek Meclis"e girer.
Ne var ki;
"Kenan Evren Cuntası"nın yaptığı "12 Eylül 1980 Darbesi"nde tutuklanır...
"İslâmî esaslara tekrar dönülmesini ve İslâmî devlet kurulmasını istediği" iddiasıyla Askerî Mahkeme"de yargılanır!..
"Cezaevinde 11 ay kalır!"
Dâva, "5 yıl" devam eder.
1985"te de, "beraat"le sonuçlanır.
Cezaevinden çıktıktan sonra, tekrar Kapu Camii"ne döner, "vaaz ve irşad"larına, 1999 yılına kadar burada devam eder.
Kısaca ifade etmek gerekirse;
Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, "tasavvuf"taki etkinliğinin yanı sıra, "siyaset"te de etkin rol oynamıştır.
"Parti yolu ile İslâmî mücadele yapılıp yapılmayacağı" tartışmalarında; "parti yoluyla mücadele"yi açıkça savunanlar arasında yer almıştır...
Bazı hocaefendilerin "ANAP"ı desteklemeleri"ne rağmen, Tahir Hoca; "Millî Görüş hareketi"ni desteklemeye devam etmiştir.
AKİT"İN MANEVÎ DESTEKÇİSİ
Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi"nin, "Vakit ve Akit çalışanları" nezdinde de "müstesna bir yeri" vardır...
Bir kısım Müslüman"ın; Vakit veya Akit"te yer alan "haber" veya "yazı"ları çok "radikal" bulduğu, "Müslümanlık"la bağdaştıramadığı, horladığı ve dışladığı bir dönemde; Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi; ya "gazete"yi eline almış, ya da "kestiği bir yazı"yı cebine sokmuş ve dükkân dükkân, esnaf esnaf dolaşıp, etrafını dolduranlara; ya kendisi okumuş, ya birine okutmuş ve böylece "destek"lerini beyan etmiştir!..
Zaman zaman;
"Devam" demiştir, "Yürüdüğünüz doğru yolda, sonuna kadar yılmadan devam."
"Manevî destek" vermiştir bize.
"Güç" vermiştir, "moral" vermiştir.
Yaptıklarını asla unutmayacağız.
Hep hatırlayacağız.
Biz, onu çok sevmiştik.
Dileriz, Allah da onu sevsin.
Cenab-ı Allah; şefkatini, rahmetini, merhamet ve mağfiretini üzerinden eksik etmesin.
Mekânın; altından ırmaklar akan "Adn Cenneti" olsun, "Firdevs Cenneti" olsun Hocam...
İnşallah, orada "Cenab-ı Allah"ın cemali"yle de şereflenirsin.
Sana Cenab-ı Allah"tan af ve mağfiret, sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Bizler senden razı idik...
Allah da senden razı olsun...
SON ERGENEKON DALGASI
Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi"nin vefatı eğer Cumartesi gününe denk gelmeseydi, bugünkü "Editör" yazımızda, "son gözaltılar ve tutuklamalar"dan söz edecektik.
Malûm; Nedim Şener ve Ahmet Şık"ın da aralarında bulunduğu bazı kişilerin "tutuklanması" ile sonuçlanan "gözaltı" sürecinde, "kartel medyası"nın başını çektiği bir grup gazeteci; "protesto yürüyüşleri" yapıp, "Gazetecilere özgürlük" diye bağırdılar.
"28 Şubat Süreci"nde "gözaltı"na alınan, tutuklanıp "demir parmaklık"lar ardına atılan, aylarca "cezaevi"nde kalan "gazeteci"ler için kıllarını kıpırdatmayanların, "kendi yoldaş ve candaşları" aynı muameleye maruz kalınca ortalığı "velvele"ye vermeleri; tam bir "çifte standart" ve tam bir "ikiyüzlülük"tür!..
Aynı şekilde;
Sırf, yazdıkları "yazı" ve "kitap"lardan dolayı "hapis cezası" alan, "içine mermi konulmuş mektup"larla tehdit edilen, haklarında "suikast plânı" hazırlanan "gazeteci"ler için de "tek satır yazmayanlar"ın, bugün "gazeteciye baskı"dan, "basın özgürlüğüne darbe"den söz etmesi, "samimiyetsizlik"tir!..
Kaldı ki;
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz"ün de dün açıkladığı gibi, "tutuklanan" isimlere yönelik operasyonun "gazetecilik"le, yani "yazdıkları yazı ve kitaplar"la hiçbir ilgisi yoktur...
Onlar, "Ergenekon soruşturması" kapsamında tutuklanmışlardır!.. Haklarında da, "ciddi bilgi ve deliller" vardır!..
Onların neler olduğu, elbette ortaya çıkacak ve hazırlanan "iddianame"de açıklanacaktır...
Dileriz, "dağın fare doğurmayacağı" iddialar ortaya çıkar...
Aksi halde, hem "Ergenekon Dâvâsı", hem de "yargı" ağır yara alır.
Şimdilik, bunları söylemekle yetiniyor ve "bağımsız yargı"nın vereceği kararın beklenmesi gerektiğine inanıyoruz...
Buna, daha düne kadar; "Bağımsız yargıya müdahale edilmemesi gerektiğini" söyleyenler de dahildir!..
Madem ki, "adalete güven" esastır, o halde herkes, "yargıya saygı" göstermelidir!..
Zira;
"Şahıslara özel hukuk" olmaz!..
Selâm, saygı ve hürmetlerimizle.

yeniakit