Gündemde, elbette birçok olay var... Bunların hepsi de, geçen hafta boyunca tartışıldı... Meselâ, Balyoz Soruşturması kapsamında başlatılan operasyonların İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin"in talimatıyla "yarım" bıraktırılması!.. Yine Balyoz Soruşturması kapsamında tutuklanan bazı generallerin, "Nöbetçi Hakim Oktay Kuban"ın "keyfî" kararıyla tahliye edilir edilmez soluğu GATA"da almaları!.. Meselâ, Çukurca"da şehit olan askerlerimizin, "PKK"nın döşediği mayınlar"dan dolayı değil, "maalesef TSK"nın döşediği mayınlar"dan dolayı şehit olduklarının ortaya çıkması... Her birisi "büyük bir rezalet" olan bu olaylar, yeterince olmasa da, geçen hafta tartışıldı... Bu olayların bir benzeri, herhangi bir "demokratik ülke"de meydana gelmiş olsaydı; "sorumlu"ların yakasına derhal yapışılır, anında "yargı" önüne çıkarılır ve "hak ettikleri ceza" verilirdi... Gelin, görün ki, burası Türkiye!.. Bu ülkede "demokrasi"den ziyade "bürokrasi" hakim!.. Dolayısıyla, hiç kimsenin yakasına yapışılamıyor, hiç kimseden hesap sorulamıyor!..
YALÇINKAYA GERÇEĞİ NİYE GÖRMÜYOR?
Zaten bu "çıkmaz"dan kurtulmak içindir ki, Türkiye"de bir "Anayasa değişikliği" yapılmaya çalışılıyor... Bugüne kadar, "askerî darbeler" sonrasında yapılan ve "dipçik zoruyla" kabul ettirilen, her defasında da "devleti kutsayan" Anayasalar yerine, ilk defa "milletin hak ve özgürlüklerini" esas alan "sivil bir Anayasa" yapma girişimi başlatıldı...
Bu Anayasa, "darbeci"lere hesap soracak!..
Bu Anayasa, "askere sivil yargı" yolunu açacak ve "YAŞ kararları"nı yargıya taşıyacak!..
Bu Anayasa, "yeterli" olmasa da, "demokratik özgürlükler"in önünü açacak!..
Gelin, görün ki;
"Sivil Anayasa" çalışmaları, "en büyük direnişi" askerî bürokrasiden değil, "yargı cephesi"nden ve onların "siyasî uzantıları"ndan görüyor!..
Evet; Yargıtay direniyor, Danıştay direniyor, HSYK direniyor, CHP ve MHP direniyor!..
Bu "direnç ittifakı"na malûm olduğu üzre en sonunda Yargıtay Başsavcısı A. Yalçınkaya da katıldı.
Sayın Yalçınkaya, 9 Nisan Cuma günü düzenlenen bir "emeklilik töreni"ni fırsat bilerek, bol bol "siyasî görüş"lerini açıkladı... En çok da, "parti kapatmaları" üzerinde durdu.
Çünkü, "Anayasa değişiklik metni"nde, parti kapatma dâvâları açmadan önce, "Meclis"in üçte ikisinden onay şartı" getiriliyordu...
Sayın Yalçınkaya, işte bu "meclis onayı"na takmıştı kafayı!.. Karşı çıkıyor ve bir anlamda; "Bırakın Meclis iznini... Bu iş, benim iki dudağımın arasında olsun!.. Benim yetkimi elimden almayın" diyordu!..
Kamuoyu ise, şu soruyu soruyordu:
"Bir polis yargılanmak istendiğinde Emniyet"ten!.. Bir hakim ve savcı yargılanmak istendiğinde Yargıtay"dan!.. Bir öğretmen yargılanmak istendiğinde Milli Eğitim"den!.. Bir profesör yargılanmak istendiğinde YÖK"ten izin almak gerekiyor da; bir milletvekili veya siyasi parti yargılanmak istendiğinde, niye Meclis"ten izin alınmasın ki?..
Ne yani;
Bütün kişi ve kuruluşlar için en üst makamlardan izin alınırken, milletvekilleri ve partilerin istikballeri niye Yargıtay Başsavcısı"nın iki dudağının arasında olsun?.."
Yine de "hayır" diyordu Yalçınkaya!..
"Hayır!.. Dünyada bunun örneği yok!"
İşte o zaman Vakit giriyordu devreye ve bir hatırlatmada bulunuyordu Başsavcı"ya;
"Bari Google"a baksaydın!"
Öyle ya;
"AK Parti"ye açtığı kapatma dâvâsı"nda, Google"dan yararlanmış, Google"da; "AK Parti aleyhinde" kullanabileceği ne kadar haber ve yorum varsa; "kes-kopyala-yapıştır" yapıp, iddianamesinde "delil"(!) olarak kullanmıştı!..
Hatta, bu yüzden, adı; "Google Savcısı" olarak geçmişti hukuk tarihine!..
Vakit, dünkü manşetinde, "Bari Google"a baksaydın" derken; "parti kapatma dâvâlarında Meclis izni"ni şart gören ülkeleri hatırlatıyordu...
Yargıtay Başsavcısı A. Yalçınkaya; gerçekten de Google"a baksaydı, görürdü ki, Almanya, Fransa ve İsveç Anayasaları, parti kapatma dâvâlarını "Meclis izni"ne bağlıyor!.. İngiltere ve İtalya"da ise, bu konuda zaten bir düzenleme bulunmuyor!..
Danimarka ve Hollanda"ya gelince;
Bu ülkeler, bırakın "Meclis"in onay vermesini, onlar "izin" yetkisini "Adalet Bakanı"na bırakmışlar!.. Yani, Adalet Bakanı izin vermezse, parti kapatma dâvâsı açılamıyor!..
Peki, bir Yargıtay Başsavcısı bunları bilmez mi?.. Haydi "bilmiyor" farzedelim, peki AK Parti hakkında açtığı kapatma dâvâsında çok iyi kullandığı Google"a girip "Avrupa"daki uygulamalara" bakamaz mıydı?..
Eğer bakmış olsaydı; "Avrupa"da parti kapatmak için izin sistemi yok" diyerek, kendini gülünç duruma düşürmezdi...
Demek oluyor ki;
"Herkes, kendi işini yapmalı"dır!..
Bir insan, "en iyi bildiği işi" yapmalıdır!.. "Hukuk"sa hukuk, "siyaset"se siyaset!.. Bir hukukçu, kalkıp da "siyaset" yapmaya ve hele de "CHP ağzı" kullanmaya yeltenirse; hem "hukukçuluğu" tartışılır, hem de gülünç duruma düşer!..
BU HAKİM Mİ TARAFSIZ?
Geçen hafta "komik" duruma düşenlerden birisi de Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan"dı...
Kendisi, hem "Yargıtay üyesi"ydi, hem de bir "Ergenekon üssü" haline gelen Cumhuriyet"te yazılar yazıyordu!..
Bir yandan "yargının kuşatılmak ve ele geçirilmek istendiğinden" şikâyet edip, "yargı bağımsızlığı"nı savunmak, ama bir yandan da "Cumhuriyet"te yazar" olmak elbette "çelişkinin daniskası"ydı!..
Öyle ya;
Ergenekon dâvâsı, büyük bir ihtimalle Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gelecek ve Hamdi Yaver Aktan da, "üye" sıfatıyla orada oy kullanacak!..
Peki, "Cumhuriyet"te yazar" olan bir insan, "Ergenekon sanığı Cumhuriyetçiler" için karar verirken "bağımsız ve tarafsız" davranabilir mi?..
Muhabirimiz Kenan Kıran, işte bu sorunun cevabını almak için, geçen hafta Çarşamba günü İstanbul Barosu"nun düzenlediği bir toplantıya gitti... Çünkü, o toplantıda Hamdi Yaver Aktan da "konuşmacı"ydı!.. Kenan Kıran"ın amacı, hem bu toplantıda konuşulanları haber yapmak, hem de Hamdi Yaver Aktan"a "çelişki"sini hatırlatan sorular sormaktı!..
"VAKİT BURADA, DİKKATLİ KONUŞ!"
Ne var ki;
Kenan Kıran"ın orada olduğunu fark eden Baro üyeleri, elindeki "ses kayıt cihazı"nı gasp ettiler... Evet, resmen ve alenen "sansür" uyguladılar!.. Hem de, "Millî Şef İsmet İnönü" döneminde çıkarılan "Takrir-i Sükûn" uygulamalarını hatırlatan bir sansür!..
Bununla da yetinmediler!..
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi olan Av. Turgay Demirci ve diğer Baro üyeleri, o an konuşmasını yapmakta olan Hamdi Yaver Aktan"a bağırarak, kendisini uyardılar;
"Vakit Gazetesi burada!..
Konuşmalarına dikkat et!"
O an ne olmuş biliyor musunuz;
Hani "Avrupalı"lar, yaramazlık yapan veya uyumayan çocuklarını "Türkler geliyor" diye korkuturlarmış ya; Baro üyeleri de, Hamdi Yaver Aktan"ı "Vakit"le" korkutmuşlar!..
"Vakit Gazetesi burada!..
Konuşmalarına dikkat et!"
Hamdi Yaver Aktan da, bu "uyarı"nın gereğini yapmış tabiî... "20 dakika" olarak plânlanan konuşmasını "12 dakikada" bitirip, inmiş kürsüden!..
Öyle ya, Vakit orada!..
Bir "çelişki" yakalar, bir "yamukluk" bulur ve manşete çekip, rezil eder adamı!..
Gerçi, Hamdi Bey, yine de kurtulamadı "manşet" olmaktan!.. Vakit"in, Perşembe günkü "Bu hakim mi tarafsız" başlığı, "yargının hâl-i pürmelâlini" bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyordu!..
RET CEPHESİ İŞBAŞINDA!
Ama, buna rağmen yüksek yargı "direnmeye" devam ediyor...
Bugünkü manşetimizin konusu da, yine yargı...
Bugün, Ankara"da YARSAV"ın organize ettiği bir toplantı var... Bu toplantıda Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve HSYK Başkanvekili Kadir Özbek konuşacak... Amaç, "Anayasa değişikliğine evet" diyen yargı mensuplarını "hayır" demeye "ikna"(!) etmek!..
Biz, bu olaya "ret cephesi işbaşında" başlığını uygun bulduk... Çünkü yargı, gerçekten de bir "cepheleşme" içinde!.. Ki, bu cephe; "karanlık 28 Şubat süreci"nde de "asker brifingleri"ne katılmış; "bağımsızlık ve tarafsızlık" kavramlarını bir kenara bırakıp, "askerlerin talepleri doğrultusunda" kararlar vermişti!..
Demek oluyor ki;
Yine bir "ittifak" içindeler!..
Sadece "asker" ve "yargı" değil, bu "ittifak"ın içinde CHP ve MHP de var... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli"nin, "Anayasa değişikliğine destek veren ülkücüler" için "zavallı" ifadesini kullanması, herhalde "cepheleşmenin boyutu"nu anlamaya yeterlidir!.. CHP"nin ise, "zaten yargı ve asker ile omuz omuza olduğunu" söylemeye gerek yok!..
Uzun lâfın kısası; Anayasa değişikliği, işte bu ahval ve şeraitte yapılmaya çalışılıyor... Vakit, hem gelişmeleri izlemeye ve hem de "kimin, hangi safta" olduğunu deşifre etmeye devam edecektir...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle