Cumhurbaşkanı Erdoğan her gün “Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi”nin PKK’yı kollayan çirkin beyannamesi ile alakalı konuşmalar yapıyor, beyannameye imza atan akademisyenlere haklı olarak yükleniyor. Her gün.
Yayınlandığının ertesi günü tarihin çöp tenekesini boyalayabilirdi o beyanname, fakat bizzat Erdoğan’ın çabasıyla gündemde tutuluyor.
Halbuki gülüp geçseydi, geçerken de ironik bir-iki kelam etseydi, asıl o zaman namerdin canına okumuş olurdu.
Mesele, Erdoğan’ın günlük olağan tenkit ve tel’inlerinden ibaret kalsaydı keşke.
Şimdi o beyannameyi imzalayan akademisyenler gözaltına da alınıyor.
Türk Ceza Kanunu’nun baş belası 301’inci maddesine istinaden ““Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak”, ayrıca “terör örgütü propagandası yapmak”tan hapse mahkûm edilmek isteniyorlar.
Yahu, benzerlerini köşe yazısı olarak her gün okuduğumuz ve akıl almaz derecede haince bulsak da tahammül etmemiz gereken yazılı bir metinden bahsediyoruz burada, abartmamak lazım.
O metni maşeri vicdan boğmalı, polis ve yargı değil.
Bir zamanlar bizi de yakıp duran ve ileride yeniden yakmayacağına dair hiçbir garantimizin olmadığı 301’inci maddenin kanundan çıkarılması lazım zaten.
“Atatürk’e Karşı İşlenen Suçlar” gibi saçma sapan bir başlık arlındaki 5816 sayılı kanunun kaldırılmayı beklediğini de bu vesile ile hatırlatalım.
müstakilgazete