İsraillilerin rehin aldığı İHH İnsani Yardım Vakfı elemanı İzzet Şahin, Perşembe günü dördüncü kez hakim karşısına çıktı.
Duruşmada hazır bulunan Türkiyeli avukatlar Cihat Gökdemir ve Gülden Sönmez anlatıyor:
"Hakim, askeri istihbarat örgütü ŞABAK'ın temsilcisine suçlamayı sordu. ŞABAK temsilcisi, İzzet Şahin'in İsrail'de yasaklanan İHH'ya mensup olduğunu ve Batı Şeria'da iki yasa dışı kuruluşa yardım ettiğini ileri sürdü. Biz de, İHH'nın İsrail'de yasaklanmadığını, bu yönde açılan davanın henüz sonuçlanmadığını, öte yandan Batı Şeria'daki sözkonusu kuruluşların da Filistin otoritesi ve İsrail devletinden tescilli yardım kuruluşları olduğunu belgeledik. Bunun üzerine telaşa kapılan ŞABAK temsilcisi, merkezle görüşebilmesi için duruşmaya ara verilmesini istedi. Hakim duruşmaya ara verdi. Duruşma tekrar başladığında, ŞABAK'tan beş kişi daha gelmişti. Çürüttüğümüz iddialarından vazgeçip yeni bir iddia ortaya attılar. Batı Şeria'da faaliyet gösteren başka bir yasa dışı kuruluştan dem vurdular ve İHH'nın o kuruluşa yardım ettiğini ileri sürdüler. Bu iddialarını da çürüteceğimizden korktukları için olsa gerek, 'Ulusal güvenlik nedeniyle sözkonusu kuruluşun adını veremeyiz' dediler... Neticede İzzet Şahin'in gözaltı süresi 8 gün daha uzatıldı."
İsrail kirli bir oyun oynuyor.
Üç ayrı şehirde dört ayrı mahkemeye çıkarılan ve hakkındaki suçlama her seferinde değiştirilip gözaltı süresi tekrar tekrar uzatılan İzzet Şahin'in "zanlı" filan değil düpedüz rehine olduğu artık iyice anlaşılmıştır.
Cihat Gökdemir ve Gülden Sönmez'in bizzat müşahede ettikleri gibi, daracık bir hücrede, elleri ve gözleri bağlı, ayakları da prangalı olarak tutulan bir rehine...
Gözaltının ilk 30 saatinde İzzet Şahin'e bir damla su bile vermemişler.
İşkenceci İsrail, "İHH o yardım gemilerini Gazze'ye yollamaktan vazgeçmezse İzzet Şahin'in başına nelerin gelebileceğini varın siz hesap" demeye getiriyor.
Hukukla hiç alâkası yok; adi bir şantajla karşı karşıyayız.
İHH İnsani Yardım Vakfı bu şantaja boyun eğmeyecektir; bir yandan İzzet Şahin'in serbest bırakılması için gayret gösterirken, öbür yandan Gazze'ye yardım seferi için hazırlık yapmayı da sürdürecektir.
1860 sayılı Birleşmiş Milletler kararı Gazze'ye ablukanın kaldırılmasını öngörüyor ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti öteden beri bu kararın uygulanması gerektiğini söylüyor.
İHH'nın niyetlendiği şey de bu işte; BM kararını uygulamak.
Öyleyse, yardım gemilerinin Gazze'ye salimen ulaşması hükümetin sorumluluğundadır.
Rehin tutulan İzzet Şahin'i İsrail işkencesinden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturmak da hükümetin sorumluluğundadır.
İsrail'in OECD üyeliğine verilen onay bu sorumluluğu arttırmış bulunuyor.
Başbakan Erdoğan, İsrail'in üyeliğini onaylarken "OECD'ye üye ülkeler insan haklarını korumakla yükümlü. İsrail'in OECD üyesi olması halinde buna uyması gerekecektir" diye şerh düştüklerini açıkladı.
Gereği yapılmazsa, yaptırılmazsa, bu şerhin ne anlamı olur?
* * *
NOT: OECD'de yaşadığımız hayal kırıklığını ayrı bir yazıda ele alacağım inşaallah.
yenişafak