"Kadınlar örtünürse çağdaşlıktan uzaklaşırsınız"

O'na göre her türlü sahtekarlık ve din istismarcılığı caizdir. Yeter ki, bu istismar laiklik adına ve rejimi korumak için yapılsın

Türkiye'de tesettüre herkes karşı" diyen Demirel: Yıllarca AP mitinglerinde halkın dinî duygularını sömürerek iktidara geçen Demirel, yıllar sonra başörtülü öğrenciler için "Arabistan'a gitsinler" bile diyebiliyor. Yani ona göre her türlü sahtekarlık ve din istismarcılığı caizdir. Yeter ki, bu istismar laiklik adına ve rejimi korumak için yapılsın!


Tarih 27 Mayıs 1992. Yer Şanlıurfa. Urfa'nın en büyük meydanında binlerce insan Başbakan Süleyman Demirel'i dinliyor. Doktorasını Mason Locaları'nda "Dinin siyasete alet edilmesi" üzerine yapan Muhteşem Süleyman konuşuyor. Dinî bir kavram olan Doğru Yol (Sırat-ı Müstakıym), ayetler ve hadisler nasıl asıl anlamından sıyrılıp, seçim malzemesi olarak kullanılıyor. Bu mitingde de, Demirel'in diğer mitinglerinde de din istismarı ayan-beyan görünüyor..
Demirel coştukça coşuyor: "Birtakım yanlışlara kanmayın. Biz bu ülkede demokrasinin, gerçek demokrasinin mücadelesini veriyoruz. Biz bu ülkede hukukun üstünlüğünün mücadelesini veriyoruz. Bu ülkede herkesin istediği işi tutmasının, istediği yere gitmesinin, istediği şeyi konuşmasının mücadelesini veriyoruz. Herkesin karnı tok, sırtı pek olmasının mücadelesini veriyoruz. Herkesin inandığı şekilde ibadet etmesini, inançlarını korumasını, göğsünü gere gere 'Ben Müslümanım' diyebilmesinin mücadelesini veriyoruz.
Kur'an-ı Kerim'in Lokman Sûresi'nin 17. ayeti 'Doğruyu yapın, yanlıştan kaçın' diyor. Doğruyu yapacak mısınız? Doğruyu nerede yapacaksınız? Doğru Yol'da. Evet, Esat Akgöz'le, evet Doğru Yol'dan Esat Akgöz'le... Şimdi size şunun teminatını vereyim: Biz halkın hükümetiyiz, bu ülkenin bir kuruşunu kimseye kaptırmayacağız."
Demirel, konuşmasının içinde sayısını hatırlayamadığı kadar Cenab-ı Allah sözünü kullanıyor. Urfalılar Demirel'i gözyaşları içinde dinliyor. Ne mübarek adam şu Demirel! Allah onu başımızdan eksik etmesin(!)
Demirel, aynı gün Şanlıurfa Halilürrahman Dergahı'nın restorasyonu dolayısı ile düzenlenen törende de uzun bir dinî konuşma yapar. Konuşan Urfa Müftüsü değil, mason localarından icazetli Süleyman Demirel'dir. Bugün artık ihtiyacı kalmadığı için Suudi Arabistan'a göndermek istediği insanlara, dine ve dince mübarek sayılan kutsallara sarılarak nasıl seslenmektedir:
"Sevgili Şanlıurfalılar, biz burada bir büyük mabede, bir mukaddes yere olan saygımızı göstermek için bulunuyoruz. Biz, 1991 seçimleri sırasında hükümet kurmaya başladığımız zaman, Cenab-ı Allah'ın bazı şeyleri bizim yapmamızı istediği için, bize bu görevi verdiği kanaatiyle işe başladık. Onlardan birisi -Urfa meydanında söyledim- Halilü'r-Rahman Dergâhı'nın, bu mukaddes yerin tanzimi idi. Bu tanzimdeki katkımız buranın özelliğini yitirmesi değil, buranın kişiliğine dokunulması değil; ama, tek Allah'a inanan bütün dinlerin Hazreti İbrahim'e inandığını hep bildiğimize göre, sadece Müslümanlar'ın dediği, tek Allah'a inanan herkesin bir ibadet yeri, bir ziyaret yeri haline burayı getirmemiz lazım.
Binaenaleyh, buranın etrafına öyle bir şekil verelim ki buraya gelenler burayı mezbele gibi görmesinler. Burayı bize, yani Müslüman Türk milletine emanet edilmiş bulunan bu büyük dergâhın ve insanların, Müslümanların kökü olan Hazreti İbrahim'e kadar giden bu hatıranın bizimle birlikte bakımsız kaldığı gibi bir kanaate kimse kapılmasın.
Ve onun içindir ki, buraya gelip giden herkes bizim maneviyata ne kadar hürmetkâr olduğumuzu, sadece maddi değerler değil, manevi değerlere, milli değerlere ne kadar değer verdiğimizi ve milletimizi büyük yapan, bizi birbirimize bağlayan bu değerleri ne kadar kucakladığımızı herkes görmeli. Burada biz, bu güzel, bu büyük, bu mübarek yeri tahrip değil, ihya etmek için varız.
Şimdi, biraz evvel Sayın Ceyhun arkadaşımız söyledi, dedi ki; 'Her neye el atarsan, bir sürü münafık çıkar, propaganda yaparlar.' Bakara Sûresi'nin 6-7-8. ayetlerine hepinizin dikkatinizi çekiyorum: 'Aman münafıklara dikkat ediniz ve sizin yanınıza düzeltiyoruz, ıslah ediyoruz diye gelirler, bozguncudurlar, bozguncu.'
Sonra Hazreti Peygamber buyurur ki, 'Zorlaştırmayın, kolaylaştırın.' Ve yine bugün meydanınızda da söyledim, 'Doğrunun yanında olun, yanlışa yaklaşmayın.' Binaenaleyh, burada biz bu güzel tesisin aslını bozmak değil, etrafını açarak, güzelleştirerek ve ona yapılacak ilaveleri daha iyi yaparak düzenlemeye çalışıyoruz. Şimdi, bu cami fena mı oldu buraya yani, fena mı oldu? Binaenaleyh, hiç endişe etmeyin.
Biz burayı dünyanın ziyaretgâhlarından birisi yapmak istiyoruz, iyi mi, kötü mü?
Mekke'nin 400 sene bekçisi biziz, Kudüs'ün 400 sene de bekçisi biziz. Bakın şimdi Mekke'ye gidenler, hacca gidenler görürler, oraların imarını ihya etmediler mi? Ettiler. Yani imar ve ihyanın sakınılacak nesi var, gocunulacak nesi var? Urfa, ister isteyin, ister istemeyin dünyanın en önemli yerlerinden, en önemli şehirlerinden birisi hale gelecek her şeyiyle.
..........................
Görüyorsunuz, maneviyatımıza ne kadar sadığız. Ve buraya gelişimiz buraya bir imar, bir ihya hareketi başlatmamız onun eseridir. Birtakım bozgunculara kulak asmayın, birtakım yalanlara da kulak asmayın. Hele zanla hareket etmeyin. Hücurat Sûresi'nin 6. âyetinden 12. ayetine kadar Cenab-ı Allah buyurur ki, 'Zanla hareket etmeyin. Size birisi bir şey söylediği zaman, sorun, soruşturun, araştırın, hakikati arayın.' "
Aynı Demirel, yıllar sonra 7 Mart 1997'de ATV'de Ali Kırca'nın siyaset meydanı programına konuk olacak ve bambaşka şeyler söyleyecektir. Ya da bu Demirel, gerçek Demirel'dir. Yıllarca sadece locada söyleyebildiği şeyleri artık seçme ve seçilme korkusunun kalmadığı bir ortamda gönül rahatlığı ile söyleyebilmektedir. Demirel'in irtica tanımı ve dinin siyasete alet edilmesi konusundaki görüşleri değişmiştir. Demirel artık Çevik Bir ya da Güven Erkaya gibi konuşmaktadır. 3 kere askeri darbe ile indirilmiş Demirel, 28 Şubat'ı ve demokrasilerde yeri ısrarla tartışılan Milli Güvenlik Kurulu'nu hararetle savunmaktadır:
"CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL: Binaenaleyh, Türkiye'de çeşitli cereyanlar var, bu cereyanları da görüyoruz. Bunların tezahürlerini görüyoruz. Şeriat devleti isteriz diyenlere soruyoruz, neyi istiyorsun? Yani, Müslümanlığın hangi icabını yerine getiremiyorsun?.. Bu tartışmalara da dikkat etmek lazım, yani şeriat kelimesinin kullanılmasına dikkat etmek lazım. Şeriat kelimesini Müslümanlığın tümü anlamına alıp 'Adam Müslümanlığı istiyor, buna ne diyorsunuz, buna ne demeye hakkınız var' gibi bir yanlış istikamete çevirmemek lazım.
Ben soruyorum şeriat istiyorum diyen adama; ne istiyorsun?.. Bana söylesin. İslam'ın hangi icabını yerine getiremiyorsun?.. Onu söylesin. Hangi icabını yerine getiremiyorsun? Haa, tesettür diyecektir. İşte orada geliyor mesele, tesettür yani kadınların örtünmesi. Ama İran'daki gibi örtünmesi... Eğer o duruma gelirseniz, tabii çağdaşlıktan uzaklaşırsınız.
ALİ KIRCA: Ve siz buna karşısınız?..
DEMİREL: Bütün millet karşı.
ALİ KIRCA: Ve Milli Güvenlik Kurulu karşı?..
DEMİREL: Herkes karşı Türkiye'de."
Demirel, burada millet adına yalan beyanda bulunmaktadır. Türkiye'de askerler ve cumhuriyeti kuran elit tabaka dışında tesettüre karşı olan bir halk kesimi cimin karnında bir nokta gibidir. Zaten seçkinler de bundan korkmaktadır. Aynı Demirel Anayasa'nın 24. maddesine atıfta bulunuyor ve dini siyasete alet edenlere eleştiri getiriyor, sanki aynada kendisine yumruk atan boksör gibi: Dini istismar eden de o, istismarcıyı ayıplayan da!
"Ve bakınız Anayasa'nın 24. maddesi ne diyor; 'Kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.'
.................
Ama her kim ki dini kisve altında vatandaşın duygularını, inançlarını istismar etmeye kalkar, oradan siyasi fayda sağlamaya kalkarsa, işte o vakit devlet harekete geçer. Niçin geçer? Vatandaşın din duygularını incitmek için değil, din duygularının incinmesine mani olmak için."
Her türlü çifte standart ve din istismarcılığı caizdir. Yeter ki, bu istismar laiklik adına ve rejimi korumak için yapılsın!
Mason Locaları'ndan icazetli Süleyman Demirel, seçim otobüslerinin üzerinden Kur'an-ı Kerim'den sûreler okuduğu ve dinî duygulara hitaben konuşmalar yaptığı Müslüman halka, bugün artık ihtiyacı kalmadığı için, başörtüsü problemini tartıştığımız günlerde, başörtülü mağdur öğrencilere "Suudi Arabistan'a gitsinler. Orada okusunlar" demişti...


VAKİT

Medya-Makale Haberleri

Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!
Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?