Direniş Alimleri Küresel Birliği Genel Sekreteri Şeyh Mahir Hammud bu haftaki Cuma hutbesinde Mina’da yaşanan olayların yol açtığı gerginliğe değindi ve tüm İslam dünyasına Müslümanların birbirine karşı çifte standart uygulamaması gerektiği hususunda çağrıda bulundu.
Şeyh Mahir Hammud’un 2 Ekim 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Mina faciasının Şia ve Ehl-i Sünnet arasında mezhebi bir fitneye yol açmasından endişe duyuyoruz. Vehimler üzerinden yapılan yorumlar durumu daha da zorlaştırıyor. Özellikle de bayramdan bir süre önce yaşanan birinci facianın ardından Mina faciasında da cesetlerin kaybolması ya da kaybedilmesi gerginliğin daha da tırmanmasına yol açtı. Çünkü ilk faciada patlama ya da yangının etkisiyle cesetlerinin kaybolmasının mümkün olduğunu söylemiştik. Ancak izdihamda nasıl olur da cesetler kaybolabilir? Neden aradan geçen 9 güne rağmen durumun ne olduğu açıkça ortaya koyulmuyor da şüpheli açıklamalarda bulunuluyor?
Allah’a şükürler olsun ki, ölülerin teslim edilmesiyle ortalık biraz daha duruldu. Ancak hala hızlıca cevaplanması gereken çok sayıda soru var.
İslam ümmeti bugün yoğun bakım altındaki bir hasta vücuduna benziyor. Öyle ki bu vücuda ne bir yemek ne de faydalı bir besin etki etmiyor. Yalnızca serumla beslenebiliyor. Hac için tüm İslam devletlerini, özellikle de çok sayıda hacı gönderen devletleri kapsayan küresel bir komitenin kurulması yönünde teklifler geliyor. Çok anlamlı olmakla birlikte acaba bu hasta bedenin bu yolla tedavisi mümkün olabilir mi ki? Bu bedenin bir parçası, İranlıların bu faciaya sebep olduklarını söylüyor. Bir diğer parçası, birkaç önemli ismin hedef alınması sonucu bu kadar çok kişinin öldüğünü söylüyor. Bir diğer parçası, Suud’un düşmanlık tarihini ortaya dökmeye çabalıyor. Bir diğer parçası ise Ehl-i Sünnet olmayanların hac ibadetinden engellenmesini öneriyor.
Üstelik bir de çifte standart uygulanıyor…
Amerika’yı da Batı’yı da Filistin meselesinde çifte standart uygulamakla suçlamaya devam ediyoruz. Ancak çok sayıda İslami kişi ve kurumun benzeri şekilde çifte standart uyguladıklarını göremiyoruz. Biri çıkıyor, Irak Şiilerinin Amerika’dan yardım talep etmesini kınıyor ve bunu Şia’ya, Şia’nın batıl oluşuna nispet ediyor. Ancak aynı taraf Saddam’ın Kuveyt’ten çıkması için Amerika’dan yardım istenebileceği yönündeki fetvalara itimat etmekten çekinmiyor.
Amerika’nın tehlikeli olduğundan söz ediyorlar. Ama iktidarı elde tutarken Amerika’ya dayanmaktan çekinmiyorlar. Suriye’de Amerika’nın silah desteğiyle ayakta duran gruplara kimse sesini çıkarmıyor. Ancak Amerika’dan yardım alan söz konusu taraflardan, Suriye’ye giren Rus güçleri için “Kafirden yardım istemek caiz değildir” sesleri yükseliyor.
İsrailoğullarının lanetlenmesine de bu durum yol açmamış mıydı? Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ediyorlardı. İnsanlara iyiliği emrediyor, fakat kendilerini unutuyorlardı. Allah’tan yardım isteyip cahiliye alışkanlıklarına yöneliyorlardı. Nasıl olur da Allah’ın yardımı buna rağmen gelebilir ki?”
islamianaliz