KAĞIT PARÇASI!.. BORU!.. VS...

"Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ konuştukça batıyor. Battıkça asabileşiyor. Asabileştikçe tehditkar oluyor..."

Böyle gazeteciler varken, utanmayın komutan!

Ersin Tokgöz
Radikal Gazetesi


Genelkurmay Başkanı, cici gazetecilerine övünerek anlatıyor: "TSK'da emir komuta ve disiplin tamdır. İşte benim dönemime bakın. Bir tek ses çıktı mı Silahlı Kuvvetler'den. Bir çıt çıktı mı? Bir demeç var mı benim dışımda? OLMADI. OLMAZ."
Tam bu kadar iddialı bir şekilde konuşurken, aynı saatlerde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit konuştukça konuşuyordu. Haber kanalları canlı yayına geçtiler, komutan coştukça coştu.
Suikast iddiasıyla halen yargılanan askerlerine sahip çıkıyor; yargı gerçeği ararken O yargıya müdahalenin en açığını, sanıkları aklamanın en alasını yapıyordu. Kendisine bir suikast olsa ilk önce o askerler göğüslerini siper ederlermiş, bu durumda susması mümkün müymüş falan. Bir tek 'durdurun yargılamayı, getirin oradan iki madalya, takın albaylarıma' demediği kaldı ama asker dilinden en iyi anlayan ve asker karşısında dilim dilim olan, Mehmet Barlas'ın harika tanımıyla 'Medya muhafızı sivil paşalar', ertesi gün attıkları manşetlerle o madalyayı takıverdiler hemen.
Ortak akıl, ortak duygu, ortak dil şuydu: "Buna susmak mümkün mü? Değil tabi... Susmamıştı komutan da... Ne mutlu."
Ertesi gün; Başbuğ'un "Orduda benim dışımda kimse KONUŞMAZ, KONUŞAMAZ" restinin hemen yanında yer aldı diğer komutanın açıklamaları ama bu jet tekzip kimseyi uyandırmayacaktı tabii. Uyandırmadı.
Peki, Başbuğ tüm ağırlığını koyduğu bu açıklamanın daha yankısı dinmeden bir astı tarafından çürütülmesi karşısında gereğini yaptı mı?
Evet, yaptı. Ama bakın nasıl; Sözlerini ezip geçen o komutana moral vermek için yanına alıp Gölcük'teki Donanma Komutanlığı Karargâhı'nda gövde gösterisi yaptı.
Peki, bunu yaparken bir gün önceki sözlerini anımsayıp, utandı mı?
20'yi aşkın yargısız infaz iddiasıyla, 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan Albay Temizöz'ü hâlâ Kayseri İl Jandarma Alay komutanı olarak görev başında tutarken utanmış mıydı?
Adli Tıp'ın bir kez daha "Bakın, Dursun Çiçek'in imzasının ıslaklığı damlayan mürekkepten belli" deyince İrtica Eylem Planı'nı sallayıp 'Aha da kâğıt parçası' kükremesini anımsayıp yüzünde herhangi bir mahcubiyet belirmiş miydi?
Yerden mühimmat fışkırırken dolu LAW silahlarını karartıp boş olanını eline alarak; "...İşte bakın bir boru, neden toprağa gömülmüş, anlayamadım" derken sesinde en ufak bir utanç titremesi var mıydı?
Sicilinde bir sürü darbe bulunan bir kurumun temsilcisi değilmişçesine Kafes'ten Balyoz'a ifşa edilen darbe planlarını 'Kedidir kedi' ciddiyetinde geçiştirip orduda cunta yapılanması olduğunu iddia edenleri vatan haini ilan ederken, yüzünde en ufak bir kızarıklık belirmiş miydi?
Tabii ki hayır... Bunların hepsinde kâh masayı yumrukladı, kâh medyaya/aydınlara ayar verdi, bağırdı, çağırdı ve hepimizin utanmasını emretti. Askeri dilde sakıza dönen 'asimetrik psikolojik savaş' perdesi arkasına geçip esti gürledi. "Yeter yahu"
Ve asker gazeteciler o sözleri emir telakki edip hazır ola geçti, komutanla aynı ses, aynı dil, aynı üniforma oldu, deşifre olan ve şu an yargıda hesap veren onca plancı, imzacı, cuntacı, takipçi, tetikçi, infazcı askeri görmeyip ordunun moralinin bozuk olmasının faturasını da sivillere çıkartıp komutanı pekiştirdi: "Yeter yahu."
İnanmayacaksınız ama o gazeteciler de hiç utanmadı. Başbuğ neden utansın!

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı