Fatih Çekirge -HÜRRİYET
Sevgili okurlar, pazar sabahına Kuzey Irak’a yapılan kapsamlı bir hava harekátıyla uyandık. Kandil Dağı vuruldu... Bu çok önemli bir gelişme. Çünkü bu öyle sıradan bir sınır ötesi harekát değil. Bir sıcak takip ya da sınırımıza hemen yakın birkaç alanın bombalanması da değil. Irak’ın 90 kilometre içlerine kadar yapılan kapsamlı bir hava saldırısı. Bir anlamda savaş... Bu nedenle bu hafta yazıların büyük bölümü birbirine bağlı detaylarla bu gelişmeyi kapsayacak...
GECE yarısından sabahın erken saatlerine kadar süren "Kuzey Irak bombardımanı" için aldığım keskin bilgi şu:
- Uzun süredir başta Kandil Dağı olmak üzere terörist grupların hareketleri teknik olarak izleniyordu. Dağınık gruplar halindeki teröristler kış şartları nedeniyle bazı bölgelerde toplanmaya başladılar. Bazı bölgelerde ise silah ve mühimmat ağırlığı gözlendi. Ve bütün koordinatlar alındı. Gece yarısından sonra teröristlerin gruplar halinde saklandıkları sığınaklar vuruldu. Kandil Dağı sınırdan 90 kilometre uzaklıktaki en uç hedefti. Bu sığınakların onları korumalarına imkán yok. Çünkü ona göre bombalar kullanıldı. Bu bombanın çok önemli bir özelliği var, mağaralarda ya da sığınaklarda gizlenen, düşman ya da terörist gruplara karşı kullanılıyor. Örneğin ABD ordusu bu bombayı, Afgan dağlarında Taliban’a karşı yoğun olarak kullandı. Bombanın adı Lazer Guide Bom (Türk ordusunda buna akıllı bomba deniyor.) İşte Kandil Dağı’nda sığınakları delen bu tür bombalar kullanıldı.
KAÇACAKLARI YER KALMIYOR
Bu keskin bilginin açılımı ise şöyle:
- ABD ile anında istihbarat paylaşımının en vurucu uygulaması başlamıştır.. Burada dikkat çeken detaylardan birisi şu. Kandil vurulurken İran tarafına bomba atılmamıştır.
Dün, konuştuğum iki yetkili bütün bu gelişmeyi iki cümleyle şöyle özetledi:
- Bu daha başlangıç. Bizim baharı bekleyeceğimizi sananlar yanılıyor. Daha ağır vuruşlar olacaktır. Kaçacakları yer kalmıyor. Bombardımandan kaçtıkça karadaki birliklerimizin ateş sahasına giriyorlar.
Evet, bunlar cumartesi günü yapılan hava ve kara harekátının askeri boyutu...
En az onun kadar önemli sayılabilecek iki önemli boyut daha var...
TALABANİ-BARZANİ SESSİZLİK CEPHESİ
Harekátın siyasi boyutuyla ilgili olarak Ankara’da yapılan ilk sıcak değerlendirmeyi ise şöyle özetleyebilirim:
- Bugüne kadar Talabani ve Barzani Irak topraklarına yapılacak bir harekátı savaş sebebi sayacaklarını söylüyorlardı. Dışişleri Bakanı Zebari bunu en açık dille duyurmuştu. Ancak Türkiye’nin ABD ile yaptığı son temaslar ve Başbakan Erdoğan’ın Beyaz Saray’da Bush’la yaptığı görüşmeden sonra Talabani ve Barzani cephesinde bir sessizlik başladı.
Belli ki ABD şu talimatı vermişti:
"Susun. Gerginlik yaratıcı açıklamalar yapmayın. Ben topraklarınız için güvence aldım. Türkiye’nin PKK’ya yapacağı vuruşlara da karışmayın. Çünkü nerelere vurulacağını ya ben belirleyeceğim ya da önceden bileceğim."
Talabani ve Barzani, "Eğer Türkiye topraklarımıza girerse savaş nedeni olur" açıklamasından sonra 180 derece bir dönüşle sessizliğe bürünüyorsa bu konuda Türkiye’nin de yapacağı şeyler olmalı... Gerçi itibarı sürdürmek için internet sitelerinden bir iki açıklama gelebilir. Ama bu sessizliğin bozulduğu anlamına gelmez. Yani Irak’tan bir NOTA gelmez. Sonuçta Türk jetleri Irak’ın 90 kilometre içlerine kadar girip bombalamıştır.
İşte Ankara’daki değerlendirme bu tespite dayanıyor.
Devam edersek:
"Talabani ve Barzani, ABD’den aldıkları desteğin PKK konusunda ortadan kalktığını anladılar. Bu yüzden böyle bir hava harekátı ya da topçu bombardımanı için tepki vermiyorlar."
İşte bu aşamada Barzani ile temas gündeme geliyor.
Bu temasın oluşturacağı yeni durum şöyle özetlenebilir:
"Türkiye Barzani’nin Kuzey Irak’taki varlığını Irak Anayasası doğrultusunda kabul eder. Bu bir Kürt Otonom Bölgesi olabilir. Ancak PKK’nın varlığına izin vermemesi koşuluyla."
OTONOM KÜRT DEVLETİNE ADIM
Sanıyorum ABD’nin istediği de bu...
Yani PKK’nın bitişi, Kuzey Irak’taki otonom Kürt devletinin ön adımı gibi...
Ve tabii Barzani’nin elini Türkiye’deki PKK bağlantısı ve siyasi uzantısından da çekmesi gerekiyor. Temasın bir diğer şartı da bu... ABD bu şartı Barzani’ye dikte etmiş gözüküyor.
Mam Mesut dayanağı çöktü
BARZANİ ’nin Türkiye’den elini çekmesine gelince...Bu harekát öyle sınır ötesi kapsamında bir harekát değildir. Bunu söyledik. Irak’ın 90 kilometre içi vuruldu. Bunun Türkiye’deki karşılığı da çok önemli. Çünkü DTP son dönemde Kuzey Irak’la Diyarbakır’ı özdeşleştiren açıklamalar yapmaya başlamıştı. Bu stratejik bir hareketti. Örneğin DTP Diyarbakır İl Başkanı "Erbil’e yapılan saldırıyı Diyarbakır’a yapılmış sayarız" diyecek kadar ileri gitmişti. Bu sözlere Barzani’den de olumlu tepki geliyordu. Yani DTP resmen Kuzey Irak’ın uzantısı bir parti görünümü almıştı. Leyla Zana, "Mam Mesut üç liderimizden birisidir" diyerek bunu resmen tescil etmişti... DTP mitinglerinde terörist Öcalan ve Barzani posterleri açılıyordu. Bu çaba "Kuzey’in Güney’le siyasi olarak birleştirilmesi projesi"ydi.
Barzani, ABD’den aldığı güçle kendisini "Kürt coğrafyasının önderi" olarak görmeye başlamıştı. İşte bu aşamada Türkiye’nin, Barzani bölgesini böylesine kapsamlı bir şekilde vurmasının önemi ortaya çıkmıştır. Bunun DTP’deki karşılığı şudur:
"Güvendiğiniz Kandil Dağı’na bomba yağdı."
İşte bu nedenle Barzani’nin sessizliği Türkiye’de önemli bir ses yaratmaktadır. O ses DTP tarafından şöyle algılanacaktır:
"Artık Barzani’nin resmi ve açık desteğini alamayacağız."
Yani, "Mam Mesut" artık eskisi gibi değildir.
Dahası yoktur...