Kandiller
İslam'ın hayatımızda iki noktaya indirgenmesi, karşı karşıya bulunduğumuz iki handikapı işaret ediyor.
Bunlardan ilki, "ideolojileştirme" yanlışı. Sanki İslam bize, kılımızı kıpırdatmaya gerek olmadan dünyamızı mamur etme garantisi veriyormuş gibi, yahut yaşadığımız dünyaya hakim olan çarpıklıklara itirazdan ibaretmiş gibi algılanıyor bir kesim tarafından. Soğuk savaş döneminin getirdiği "ideolojiler çarpışması" vakıasından kalma bir algı tarzı bu.
Bu algı tarzında İslam'ın toplumsal hayat, gelenek, kültür ve nihayet medeniyet oluşturucu yanı tamamen devre dışıdır. O, toplumun ekonomisini düzelten, siyasetine şekil veren ve uluslar arası düzeni Müslümanlar lehine yeniden dizayn etmeyi hedefleyen bir "ideoloji"dir. Tıpkı diğer ideolojiler gibi!..
İkinci handikap ise İslam'ı vulgarize etme yahut "popülerleştirme" tarzında kendisini gösteriyor. Bu algı tarzında da İslam, geleneklerde yaşanandan ibaret olup sokaktaki hayata, siyasete, ekonomiye, ulusal ve uluslar arası meselelerle alakası bulunmayan "kültürel" bir unsur olarak öne çıkıyor.
Bu anlayışların kandiller meselesiyle alakasına gelince; ilk algı tarzına göre kandiller, dinî bir anlam ve mahiyet taşımayan, herhangi bir meşruiyeti de olmayan zaman dilimleridir. Bu zaman dilimlerinde yapılan işlerin İslam'ın "esas meseleleri"yle hiçbir bağlantısı yoktur. Tam tersine kandiller ve benzeri uygulama ve anlayışlar birtakım gerçeklerin üstünü örtücü bir fonksiyona sahip olup, halkı uyuşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, yılda birkaç kere elde edilen birer "günah çıkarma fırsatı" olarak kandiller, aslında insanımızı dinin özünden uzaklaştırıcı bir mahiyete de sahiptir. Yılın büyük çoğunluğunda dinle-diyanetle ilişki kurma, dinî hassasiyetleri gözetme ve yaşama ihtiyacı hissetmeyen kesimlerin, işledikleri her türlü mel'anetten arınması için tanınmış birer fırsat olarak iş gören ve bu haliyle tümüyle zararlı birer bid'at olan bu ve benzeri uygulamalardan bir an önce vaz geçilmelidir!
İkinci anlayışa göre ise kandiller bu milletin özünü, kendisini, kültürünü yansıtmaktadır. İnsanların bu zaman dilimlerinde camileri doldurması, mevlitler dinleyip eve kandil simitleri götürmesi önemli bir şeydir. İnsanın bu gece dinlediği mevlit, dinî görevlerin yerine getirilmesi adına yeterlidir. Hiç başını örtmeyenlerin yarım yamalak da olsa başlarına birer örtü alıp türbelere koşması, iyi bir eş, iyi bir iş, para, şifa... dilemesinin dine aykırı bir yanı olmamalıdır!
Kandiller meselesini genellikle bu iki gerilim noktası arasında ya birinin veya öbürünün çekim alanına kapılarak konuşuyoruz genellikle. İtidali ve soğukkanlılığı elden bırakıp, genellemeler yapmak hoşumuza gidiyor belki. Ama heyecanla ve genellemeler yaparak ele aldığımız her meselede yanlışa düşmemiz kaçınılmazdır.
Meseleye itidal çerçevesinde baktığımızda şunları söylemek mümkün:
Bu zaman dilimleri insanlara modern hayatın getirdiği koşturmaca içinde bir an olsun durma, dinlenme, soluk alma ve her ne surette olursa olsun bir muhasebe yapma imkânı sunmuyor; bu bir gerçek. Bir insanın hangi vesileyle olursa olsun Kur'an'la irtibat kurması, Allah'ı hatırlaması, günahlarını itiraf edip tevbeye yönelmesi elbette önemlidir ve önemsenmesi gereken bir durumdur.
Bir insanın cumadan cumaya camiye gitmesi, yahut Ramazan'dan Ramazan'a oruç tutup hayatına İslamî ölçüler çerçevesinde -ne kadar yapabiliyorsa o kadar- çeki düzen vermesi yanlış mıdır? Evet, elbette aslolan bu değildir. Ama bu kadarının da hiçbir önem taşımadığını söylemek herhalde abartı olacaktır!
Bu nasıl bir gerçekse, şu da öyle bir gerçek: İslam, kandillerle ya da benzeri zaman dilimleriyle sınırlı olarak yaşanabilen bir din değildir. Aslolan onu bir bütün olarak öğrenmek ve yaşamaktır. İçine birtakım bid'at uygulama ve anlayışların karıştığı kandiller ve benzeri hususları da İslam'ın birer "aslî unsuru" saymak doğru değildir.
Size bazı önerilerimiz var
Müslümansanız inancınızın gereğini yerine getirmek mecburiyetindesiniz. Attığınız her adımda başarılı olmak Müslüman olmanızın gereğidir. Başarıyı getiren sebep ihlâstır. İhlâslı davranıyorsanız kaybediyor gözükseniz bile, aslında siz kazanıyorsunuzdur. Bunu önemseyin.
Hep kaybedenler var. Samimiyet sınavında kaybedenler var. Bakın onlara böyleleri kesinlikle karikatür Müslümanlardır. Bunların gerçeği görmelerine, hidayete ulaşmalarına yardımcı olacağız. Allah'tan böyleleri için faziletli olmaları için duâda bulunacağız.
Başarılı olmak için sadece çalışmak yetmiyor; dediğim gibi ihlâslı olmak, kulluk şuuruna, helâl rızık ile beslenmeye de ihtiyaç var.
Başarılı olmak için bâzı önerilerim var. Diyorum ki:
1- Plânlı ve programlı bir hayatınız olsun. Amacımızın ne olduğunu bilelim. Nereden geldik, niçin geldik, nereye doğru gidiyoruz, nasıl gidiyoruz? Bu soruların cevabını hep verelim; dâima da aklımızda bulunduralım.
Ruhi yapımız ne âlemde. Onun muhtaç olduğu gıdayı kesintisiz verebiliyor muyuz?
Kesinlikle ailenize, akrabanıza, komşularınıza ve arkadaşlarınıza zaman ayırın.
Aile efradınızla birlikte geçireceğiniz zamanı çok iyi plânlayın.
İşinizden bir adım daha fazla kendiniz için (kendiniz üzerinde) çalışmaya zaman ayırın.
Kafanızı iyi şeylerle doldurun. Kitap okuyun. Müzik dinleyin. Sosyal münasebet kurun. 3 aylık, 6 aylık, 1 yıllık hedefleriniz olsun. Belirlediğiniz bu hedefler sonunda mutlaka durum muhakemesi yapın. Gerekirse yeni kararlar verin. Uygulanmayacak kararlar almayın...
2- Kim ve neci olursanız olun kesinlikle bir sorumluluk sahibisiniz. Sorumluluğunuzu bilmemezlikten gelmeyin... Dürüst olursanız böyle bir probleminiz olmaz.
3- Söz anlatılabilir olun. Dinlenmeye ve eğitilmeye hazır olanlar doğru ve yeni fikirleri kabulenmeye dâima müsait olurlar. Özgüveniniz olmalı. Yani kendinize güvenmeniz lâzım. Özgüveni olanlar doğruları kabullenmeye daima açıktırlar. Bu da kişileri başarılı kılar.
4- Zamanın ve yerin en doğru olanını kullanın. Nerede bulunmanız veya bulunmamanız, hangi zamanda bulunmanız veya bulunmamanız gerekli, bunu iyi tespit edin. Doğru zamanda doğru yerde olanlar başarılı olurlar. Sosyal ilişkilerini iyi belirlerler. Neticesinde de yüzleri güleç, gönülleri huzurlu olur.
5- Dâima olduğunuz gibi görünün; göründüğünüz gibi de olun. Asla rol yapmayın. Kelimelerinizi dikkatli seçin. Argo kelime kullanmayın. Düşündüklerinizi ve inandıklarınızı konuşun... Kesinlikle küfür etmeyin. Kimseyi kötülümeyin. Kötülerseniz aleyhte olduklarınızı değil kendi değerinizi düşürmüş olursunuz...
6- Dinlemeyi öğrenin, öğrenmek yetmez, mutlaka başarın. Bu, olaylarda başarılı ve dikkatli olmanızı sağlar...
7- İhtiyaç sahiplerine mutlaka yardım edin. Yardımlarınız maddî-manevî olsun. İnsanların bedenî ihtiyaçlarını giderirken ruhî ihtiyaçlarını gidermeyi ihmal etmeyin. Moral ihtiyacı olana moral vermeniz, herkese gıyabında duâ etmeniz inanmış olmanızın gereğidir. Aynı zamanda bu sizi de, karşınızdakini de yaşam itibâriyle zenginleştirir.
8- Bencillik yapmayın. Bencillik enerjinizi tüketir. Etrafınıza destek olun. Olumlu davranın. Güvenli olun. İnsanlara itimat telkin edin.
9- Yardım istemekten asla çekinmeyin. Neyiniz eksik, neye ihtiyacınız varsa güven duyduğunuz insanlara bunu açın, isteyin. Para, iş, fikir, güven, sadakat, özveri... Bunlar gerek duyulduğunda istenmelidir. İş rehberliğine ihtiyacınız olduğunda yardım isteyin.
10- İnsanların iltifata ihtiyacı vardır. Bunda başarıya götüren bir yol vardır; herkese iltifat edin. Teşekkür edin. Teşekkür insanların dikkatini çeker. Bu nezaketi dâima gösterin...
11- Hiçbir şeyi oluruna bırakmayın. Çünkü oluruna bırakılan şeyler, yok olur. Onun için payınıza düşeni mutlaka yerine getirin.
Çünkü, siz Müslümansanız Müslümanca yaşamanız gerekmektedir. Görevinizi ihmal edemezsiniz. Zaten etmezsiniz de...
milligazete