Vahşet, dehşet, provokasyon... Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi yakınlarında, saat 11.45 civarında meydana gelen “canlı bomba” patlaması; “kimin işi” olursa olsun, ya da “kime karşı” yapılmış olursa olsun; “asıl hedef Türkiye”dir!..
Saldırı, “Türkiye’nin huzuruna”dır!..
“Türkiye’nin geleceğine”dir!
“Türkiye’nin dış politikasına”dır.
“Barış ortamına”dır!..
“Çözüm Sürecine”dir!..
“Canlı bomba”nın kendini patlatması sonucu 30 vatandaşımız öldü, 100civarında yaralı var... Dileriz, sayı bu kadarla kalır, “ağır yaralı”lardan daha fazla ölen olmaz!.. Yaralılara, acil şifalar dilerim...
Hepimize büyük geçmiş olsun...
KİMİN İŞİNE YARAR?
Merhum Mahir Kaynak’ın sürekli sorduğu gibi soracak olursak; “Bu patlama kimin işine yarar?”
“Türkiye’nin işine yaramayacağı” kesin olarak ortada...
O halde, “kimin işine” yarar?..
Gelin, “analiz” edelim:
DAEŞ’in işine yarar!..
Çünkü;
DAEŞ, “Kürt halkını Türkiye’den uzaklaştırmak” gibi bir strateji güdüyor olabilir!.. Ya da; “Kobani’den çıkarılmanın intikamı”nı almak için bu saldırıyı düzenlemiş olabilir!..
“Canlı bomba” yöntemi, “DAEŞ’in terör metodları”na pek uymuyor... Çünkü, kendini “devlet”(!) olarak da gören DAEŞ, daha çok “toplu saldırılar”da bulunuyor!..
Bu saldırı;
MLKP adlı “adı unutulmuş” terör örgütünün işi de olabilir!..
Çünkü MLKP; bir süredir “Kürtler arasında taban bulmaya” çalışan bir örgüt olarak “ihtimal”ler arasında!..
Bu saldırı;
“YPG ve PYD’nin işi” de olabilir!.. Çünkü YPG ve PYD, son zamanlarda birbirine düşmüş durumda!..
Dolayısıyla, “birbirlerine misillemede bulunmuş” olabilirler!..
Bu saldırı;
“DHKP-C’nin işi” de olabilir!..
Çünkü, saldırı aracı olarak “canlı bomba”ları en çok DHKP-C kullanıyor!..
Malûm;
l Çağlayan Adliyesi’ne saldırıp, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı katleden teröristler DHKP-C’li idi.
l 30 Ocak 2015’te Taksim Meydanı’ndaki “polis noktası”na silahlı saldırıda bulunan Elif Sultan Kalsen, bir DHKP-C’li idi!..
l 1 Nisan 2015’te, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne,“uzun namlulu silahlar”la saldıran “2 terörist”ten biri Elif Sultan Kalsenidi ki, olay yerinde öldürülmüştü!..
l 11 Mayıs 2013’te, Hatay Reyhanlı’da “52 kişinin öldüğü” saldırıyı, Suriye kökenli THKP-C Acilciler Örgütü üstlenmişti ama, DHKP-C’li Savaş Yıldız’ın da, bu örgütle irtibatlı olduğu ortaya çıkmıştı!..
l 5 Haziran 2015’te; 3 kişinin öldüğü Diyarbakır’daki bombalı saldırıyı gerçekleştiren Orhan Gönder de bir DHKP-C’li idi!..
Demek istiyorum ki;
Suruç’ta patlayan “canlı bomba” da, pekalâ “DHKP-C’li bir terörist”olabilir!..
CIA, MOSSAD, YA DA!
Saldırı, kimin işine yarar?..
“30 kişinin öldüğü, 100 civarında insanın yaralandığı” bu saldırı,“uluslararası istihbarat örgütleri” tarafından da gerçekleştirilmiş olabilir!..
Malûm; daha dün, Akit’in manşetinde şöyle bir haber vardı:
“PKK’nın içinde 4 bin Amerikalı!”
Bu Amerikalıların çoğunun “ajan” olduğunu ve “PKK’nın Suriye kolu PYD saflarında çarpıştığını” söylemeye herhalde gerek yok!..
Oraya, herhalde, “piknik” yapmaya gelmediler!..
“PKK-PYD’ye destek” veriyorlar ki, “Türkiye’nin güneyinde bir PKK devleti” kurulabilsin!..
Ve tabiî, işin içinde;
“Türkiye’yi Suriyeleştirmek” gibi bir stratejileri bulunduğu ihtimalini de gözardı etmemek gerekir!..
Bu tür “patlama”lar, “sabotaj”lar ve “katliam”larla; Türkiye’nin de, Suriyegibi; “kaos, çatışma ve parçalanma” sürecine girmesini isteyen uluslararası istihbarat örgütleri, pekalâ böyle bir “canlı bomba” bulmuş ya da “taşeron örgütler”den birini kullanmış olabilir!..
Yani, bu işi CIA da yapmış olabilir, MOSSAD da!.. Alman İstihbarat Örgütü BND de yapmış olabilir, İngiliz İstihbarat Örgütü MI6 da!..
Öyle umuyorum ki;
MİT başta olmak üzere devletin üst düzey yetkilileri, herhalde “bütün bu ihtimalleri” masaya yatıracak ve “canlı bombanın kimliği ve aidiyeti”ni ortaya çıkaracaklardır!..
Yalnız, ortaya çıkan fotoğraf çok nettir: Bugüne kadar; “Türkiye’yi DAEŞ’e destek vermekle” suçlayan bütün kişi, kuruluş ve partiler, rahmetli Turgut Özal’ın ifadesiyle, “kıçlarının üstüne oturmuşlardır!”
İngiliz medyası başta olmak üzere, dünya medyası, bu saldırının “DAEŞ”tarafından yapıldığını iddia ettiğine göre, demek oluyor ki; DAEŞ,Türkiye’yi hedef almıştır!..
O zaman, sormak gerekmez mi;
“Bu, nasıl işbirliği?!?”
Öyle ya;
“Türkiye ile işbirliği”(!) içindeki bir örgüt, niye Türkiye’yi hedef alsın ki;
FİGEN YÜKSEKDAĞ’IN İTİRAFLARI
“30 insanın öldüğü, 100 civarında kişinin yaralandığı” bu olayda, benim“kafamı kurcalayan” bazı noktalar var!.. Onları, sizlerle de paylaşmak istiyorum...
“Önceki gün”den başlayalım...
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve beraberindeki heyet;Kobani’deki (Ayn el Arap) temaslarının ardından Suruç ilçesine geliyor... Suruç’ta katıldığı programda yaptığı konuşmada, Kobani’yi çatışma sürecinde savundukları gibi, kentin yeniden imar sürecini de savunacaklarını, bunun için de “dünyadan destek” beklediklerini söylüyor!..
Yüksekdağ, “iktidarın Suriye sınırında aldığı tedbirleri” de eleştiriyor!..
Ve diyor ki;
“Partimiz için ‘Sırtını terör örgütüne dayayan HDP’ diyorlar. Anlamayanlara cevap veriyorum: Biz sırtımızı Rojava’ya, Kobani’ye, IŞİD adını verdiğiniz o çeteye karşı mücadele edenlere yaslıyoruz!..
Sırtımızı Kobani’de ve Grisipi’de (Tel Abyad) insanlığın soyluluk değerlerini yere düşürmeyenlere yaslıyoruz.
Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Sırtımızı kime yasladığımızı söylüyoruz, bundan sonra da yaslamaya devam edeceğiz.”
Figen Yüksekdağ’ın “Sırtımızı yaslıyoruz” dediği PYD’nin, “PKK’nın Suriye kolu” olduğunu hatırlatmaya herhalde lüzum yok!..
Figen Yüksekdağ’ın bu açıklaması ortaya koymuştur ki; HDP’nin, PKK ile bağı “inorganik” değil, “organik”tir!..
Bu itiraf, kayıtlara geçmelidir!..
FİGEN HANIM NEREDEYDİ?
“Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde meydana gelen patlama”nın, “Figen Yüksekdağ’ın açıklamasından bir gün sonra” meydana gelmesi “manidar”değil midir?..
Şu hâle bakın;
Figen Hanım, Suruç’ta bu konuşmayı yapıyor ve oradan ayrılıyor!..
Ertesi gün, yani dün de “canlı bomba saldırısı” gerçekleşiyor!..
Peki, Figen Yüksekdağ nerede?..
“En azından, olay yerinde değil!”
Oysa, dün Suruç’taki Amara Kültür Merkezi’nde toplanan ve “Kobani’ye destek” açıklaması yapıp, slogan atan gençler, “Sosyalist Gençlik Federasyonu’na mensup gençler”dir!..
Bu federasyon da; Figen Yüksekdağ’ın, “HDP’ye geçmeden önce” genel başkanlığını yaptığı ESP’ye, yani Ezilenlerin Sosyalist Partisi’ne bağlıdır!.. Yani, her biri “Figen Yüksekdağ’ın partizan ve sempatizanları”dır!..
Şu hâle bakın;
Figen Hanım “Kobani’ye destek” istiyor!.. Onun sempatizanı gençler de, bu “çağrı”ya uyup Suruç’ta toplanıyor ama aralarında HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ yok!!!..
Oysa, nerede böyle bir toplantı olsa, orada mutlaka bir “HDP milletvekili”olur ve çevrede tedbir alan “polis ve asker”e fırça atar, tokat atar, darp etmeye çalışırdı!..
Ama, “Kobani’ye destek için düzenlenen toplantı”da, ne enteresandır ki,Figen Yüksekdağ da yok, bir “HDP milletvekili” de!..
Son derece manidar değil mi?..
Orada bir “canlı bomba” patlıyor, “30 kişi ölüyor, 100’den fazla insan yaralanıyor” ama, HDP’liler ancak “patlamadan sonra” geliyorlar olay yerine!..
“Niye o toplantıda yoklardı?”
Sizce de ilginç değil mi?..
Niyetim; olayın altında “çapanoğlu” aramak veya HDP’lilere “laf sokuşturmak” değil!..
Sadece merakımı dile getirdim!..
NEREDE DEVLET, NEREDE POLİS?!?..
Bir de, şunu merak ediyorum:
Bu HDP’liler; herhangi bir “toplantı” veya “miting” düzenlediklerinde;“Polis veya asker istemiyoruz!.. Biz kendi güvenliğimizi kendimiz sağlarız!” demiyorlar mıydı?..
“O kadar ileri gitmişler, o kadar şımarmışlardı” ki, Güneydoğu’da “yol güvenliği”ni bile “yüzü poşulu HDP’li veya PKK’lılar” sağlıyorlardı!..
Ama, bütün bunlar bir işe yaramadı ve dün o “kanlı saldırı” gerçekleşti!..
HDP’liler, hemen bağırmaya başladılar:
“Nerede devlet?.. Nerede polis?.. Nerede istihbarat örgütleri?!?”
Güler misin, ağlar mısın?..
Bulunduğunuz yerleri “kurtarılmış bölge” ilân eden, “kendi güvenlik teşkilatınızı”(!) kuran, “halk mahkemeleri”(!) kurup, Kürtleri yargılayan siz değil miydiniz?..
Ne oldu şimdi?.. Niye “Nerede devlet” diye bağırıyorsunuz?..
Bu soruyu da, bu vesileyle sormak istedim... “Acılar henüz taze” ama; dünün bugünü, bugünün de yarını var!..
“İbret alınsın” istedim!..
HEDEF TÜRKİYE!
Tüm bu değerlendirmelerden sonra, tekrar başa dönmek istiyorum...
Yazının başında da dediğim gibi;
Suruç’taki dünkü patlama; “Türkiye’nin istiklâline, istikbaline, huzur ve barış ortamına düzenlenmiş bir saldırı”dır!..
Bu saldırıyı kim veya kimler, kim ve ne adına gerçekleştirmiş olursa olsun; hedef “Türkiye”dir!..
Türkiye’nin, bölgede “düzen kurucu bir aktör” olmasını istemeyen,“bağımsız ve güdümsüz bir dış politika izlemesine” karşı çıkan “ülke, güç, odak ve mahfil”ler bu patlamanın “fail veya failleri”dir!..
Mes’ele, bu kadar basit!..
Herkes aklını başına alsın ve “sağduyulu açıklamalar” yapsın!.. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun; “Terörü kınamak için ortak deklarasyon yayınlama”çağrısına herkes kulak vermelidir!..
Çünkü bu saldırı HDP’lilere değil, “Türkiye’ye” yapılmıştır!..
*******************************************************************************************
Demirtaş ve Yüksekdağ... Sizin, ağzınızdan çıkanı, kulağınız duyuyor mu?
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın dünkü “kanlı saldırı”dan sonra yaptığı açıklama, bir “sorumsuzluk”örneğidir... Bu açıklama; resmen ve alenen “silahlı isyan” çağrısıdır!..
Malûm, dün dediler ki;
“Her türlü istihbarat ve güvenlik açığından şu andaki hükümet sorumludur. Ancak, halkımız, siyasi kurumlarımız, sivil toplum örgütleri, belediyeler, meslek örgütleri gibi bütün toplumsal yapılar kendi güvenlik tedbirlerini de geliştirmelidir. Parti binalarımıza giriş çıkışlar, toplu eylem ve etkinliklerin yapıldığı yerler mutlaka özel olarak güvenliği sağlanan yerler haline getirilmelidir. IŞİD tecavüzcülerinin kurumlarımıza, halkımıza bu kadar rahatça ve pervasızca saldırmasının önüne geçecek tedbirler geliştirilmelidir.”
Ne demektir bu?..
“HDP’li bütün kurumlar silahlanmalı ve kendi güvenliklerini kendileri sağlamalıdır!”
Bunlar “siyasetçi” mi?.. Bunlar “Türkiye partisi” olduklarını iddia eden bir partinin genel başkanları mı?..
Bu kadar “sorumsuzluk” olur mu?..
Bir siyasetçi, böylesine “tehlikeli çağrılar”da bulunabilir mi?..
Bu çağrı; “tam da böyle bir tırmanma” isteyen “örgüt ve mahfillerin ekmeğine yağ sürmek” değil midir?..
Heyy baylar, bayanlar;
Aklınızı başınıza toplayın!..
Ağzınızdan çıkanı, kulağınız duysun!..
yeniakit