Kapitalist emperyalizmin kaptan köşkünde nöbet değişimi

Selâhaddin Çakırgil

8 Kasım 2016 günü yapılan seçimle, Birleşik Amerika‘nın 45. Başkanı olarak seçilen Donald Trump 20 Ocak 2017 günü önce bir kiliseye gidip oradaki âyine katıldı. Sonra, Başkanlık Konutu olan ve bizde Beyaz Saray olarak anılan White House(Beyaz Ev)  bahçesinde resmî davetlilerin huzurunda tertib olunan törende, eşinin tuttuğu İncil’e el basarak yemin etti ve resmî yemin metni dışında da, ‚Tanrım bana  yardım etsin ve Amerika’yı korusun..’ dedi.. Ve, kendisini  dünyanın efendisi ve jandarması’ olarak gören Amerikan yönetimini, kendinden önceki ve Afro- Amerikan  kökenli, yani 200 yıl öncelerde, köle tacirleri eliyle Afrika’dan zencirlere bağlanarak Amerika’ya götürülen kölelerin, ‚Kunta Kinte’lerin torunlarından, ilk siyahî Başkan olan ve amma USA emperyalizminin dev militer ve ekonomik gücünü 8 yıl boyunca, atalarından hatırasına göre değil, o kapitalist sistemin menfaatlerine göre yöneten Barack Hussein Obama’dan devralarak Başkanlık vazifesine resmen başladı. Etrafında kuş uçurtulmayan sıkı güvenlik tedbirlerinin alındığı Beyaz Saray’ın dışında, binlerce insan, Trump’ı ‚Sen bizim Başkanımız değilsin..’ diye protesto ederken, Trump ise, -kendisinin dünyanın en büyük gayrimenkul kralı ve en zengin Amerikan Başkanı olarak nitelenmesine rağmen-  ‚geçmişte siyasetçilerin zenginleştiği ve halkın fakirleştiği ama kendisinin seçilmesiyle halkın  yönetime el koyup Washington’a yerleşeceği, Amerikan rüyasının yeniden gerçekleşeceği umudunun yükseldiğiyerleşik düzenin yenilgiye uğratıldığı,  gücün Washington‘dan halkın kendisine geri döndüğü..’ gibi, tarafdarlarının ekonomik açıdan orta ve alt gelir grubunda olan kesimlerini okşayan umutlandırıcı populist laflar etti.

***

Seçilmesiyle sürpriz yapan Trump, bir sürpriz de bu törende yaptı. Çünkü seçim kampanyası sırasında söylediği sözleri, devlet sorumluluğunu üstlenince tekrarlamayacağı, farklı konuşacağı beklentisi vardı; ama öyle olmadı ve Trump, para gücünden başka bir ölçüsü olmayan bir komprador havasıyla, eski sözlerini tekrarladı ve politika sahnesine, en çarpıcı lafı olan İslam düşmanlığı ve İslamofobi (İslam korkusu) görüşleriyle çıkıp geniş ilgi ve tartışmalara yol açtığı gibi, Başkanlık vazifesine başlarken de, ‘Islamic terrorism‘ dediği bir kavramı tekrarlayıp, ‘modern dünyanın‚radikal İslami terörizme karşı birleşeceğini’ söyleyerek, müslümanlara savaş açacağını zımnen ilan etti.

***

Bundan sonra, Tayyib Bey’in işi daha zor.. Çünkü, o, dünyadaki her diplomatik mahfilde devamlı olarak, terörve ‚terörizm’in bir dine nisbet edilmesinin asla dürüst ve sağlıklı bir mantıkî muhakemeyi yansıtmayacağını, nasıl ki bir yahudi  veya hıristiyan terörizminden söz edilmesi doğru olamıyacaksa; bir İslam teröründen söz edilmesinin de o kadar yanlış olacağını ısrarla vurguluyordu. Şimdi ise laflarında hiçbir diplomatik frenleme yapmaya gerek duymayan, zer ve zor’dan, servet ve silah gücünden başka bir şey tanımayan bir dünya görüşünü temsil eden bu kişi ile konuşmak daha bir problemli olacak..

***

Bu arada, dünyada kimsenin hayat tarzına karışmayacaklarını ve dünya ile ilişkilerini, düşmanlık değil, diğer halklarla iyi geçinmek ve işbirliği üzerine oturtacaklarını söyleyen Trump’ın, bu sözlerinin hemen ardından, ‚Amerika en iyisinden daha azına razı olamaz.. Ben her zaman Amerika‘nın faydasını birinci tutacağımAmerika’nın çıkarları ön planda olacak, hiçbir şey bizim ulaşamayacağımız kadar ulaşılmaz değil.. Amerika’yı tekrar muhteşem ve büyük yapacağız, tekrar meydan okuyabilen bir ülke olacağız. Ama herkesle ortak zemin arayacağız, çatışma değil‘ sözlerinin gerçekte dünyaya bir eliyle silah, diğer eliyle havuç göstermek olduğunu kendisi gizlese bile, dünya halkları bilmeyecek mi, emperyalizmin eski usûllerinden kalan acı hâtıralarla..

Kıcasa, Trump’ın herkese mavi boncuk göstermek siyaseti takip edeceği anlaşılıyor.

stargazete