Karadeniz:Samedov'a Selam Olsun-FOTO

Azerbayacan'daki hicab direnişi ve hicab tutuklulurına Karadeniz'den de onurlu bir destek geldi

"Azerbaycan'daki Tutuklu Müslümanlarla Dayanışma Komitesi - Karadeniz" tarafından bugün Trabzon'da belediye meydanında bir protesto eylemi düzenlendi.

Komite adına Kemal Aslan tarafından sunulan programda üzerinde "Hicab Yasağına ve Tutuklamalara Hayır" yazılı pankart taşıyan protestocular sık sık tekbir getirerek "Hicaba Uzanan Eller Kırılsın" "Samedov Samedov Yalnız Değilsin" "Bakü'ye Selam Direnişe Devam" "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz" sloganlarını atarak hicab direnişine ve direniş tutuklularına destek verdi.

Eylemde "Tutsak Müslümanlar Onurumuzdur" "Samedov Yalnız Değildir" "Her Yer Kerbela Her gün Aşura" "Her Yezid'e Bir Hüseyin Her Aliyev'e Bir Samedov" "Yaşasın Hicab Direnişimiz" "Zillet Bizden Uzaktır" "Örtümün Düşmanı Allah'ın Düşmanı" "Müslümanlar Kardeştir" "Örtüme Uzanan Eller Kırılacak" "Ey Aliyev Tunus'tan Ders Almayacak mısın?" "Kahrolsun Siyonizm ve İşbirlikçileri" "Samedov'a Selam Olsun" "Ey Aliyev Müslümanların Sabrını Taşırma" yazılı dövizler taşıyan protestocular, Azerbaycan'daki tutuklu müslümanlar özgürleşinceye kadar eylemlerini sürdüreceklerini belirttiler.

Programın sunumunda "yıllarca ülkemizde mücadele ettiğimiz çetenin aynısı kardeş ülke Azerbeycan'da Aliyev eliyle iş başında olduğunu görüyoruz. Bugün burada toplanmamızın sebebi bu çeteye karşı verilen mücadeleyi, başta Samedov olmak üzere; Azerbeycan'lı Müslüman kardeşlerimizi desteklemek ve Aliyev diktasını uyarmaktır" diyen Kemal Aslan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Azeybeycan halkı Rus zülmünden kurtulup özgür olduğunu savunurken, asıl tutsaklığı kendisinden olduğunu sanarak iktidarını teslim ettiği kişilerin eliyle yaşadığını acı bir şekilde anlamış oldu. Önce çeşitli entrikalarla iktidarı eline alan Haydar Aliyev, tüm kurum ve stratejik yerlere kendi adamlarını yerleştirdikten sonra, en büyük icraatını oğlu olan günümüz Yezid'ini (İlham Aliyev) yerine geçirerek yaptı. O da aynı Yezid misali ilk saldırısı islama, yani onun kutsallarına karşı savaş açmak oldu. Camileri kapatmakla, yıkmakla, Kur'an okuyanları tutuklayarak başladı. Şimdi ise bildiğiniz gibi hicaba el uzatma cürretini gösterdi.

Buna karşı duran ve İmam Huseyin gibi "Ceddim Muhammed'in (s.a.v) dini benim kanımla hayat bulacaksa, ey kılıçlar alın, parçalayın beni'' diyen kardeşimiz Samedov ve arkadaşları ceza evinde. Kimbilir nasıl işkencelere maruz kalmakta. Öyle inanıyoruz ki Aliyev'in Siyonistlerle olan bağı bu yaşananların asıl adresidir.

Aliyev'i buradan, Trabzon'dan uyarıyoruz; zalimlerin safında yer almak kimseyi abad etmemiştir. Bunun en canlı örneği ise bugün Tunus dikdatörünün yaşadığı vahim akıbetidir. Yol yakınken halkına ve halkının inançlarına dön. Bu yolun yol değil. Hem dünyanı, hemde ahiretini mahvediyorsun. Şunu da iyi bil ki bu gün yanında sandıkların yarın sana sırtlarını dönecek ve yanında asla bir dost bulamayacaksın. Bak Tunus zalimi en yakın dost sandıklarından nasıl da tekme yedi.

Bugünkü yaşadıklarımızı asla birbirinden ayrı olaylar olarak görmüyoruz. Gazze, Kudüs, Mısır, Tunus, Azerbaycan ya da ülkemizdeki yaşananlar. Biliyorsunuz davaların çokluğundan yakınan oligarşik yargı, iş başörtüsüne gelince nasıl da kısa sürede karar alabiliyor. Şunu iyi biliyoruz ki "küfür tek millettir,'' Buna karşı da, insanlık onuru İslami Vahdet dimdik ayaktadır ve bu zorbalar karşısında zafer inananların olacaktır."


Protesto eyleminde basın açıklamasını ise Mehmet Özkan okudu.

BASIN AÇIKLAMASI METNİ:

Bugün Azerbaycan'da İslam'ın mukaddes değerlerine ve yüce hükümlerine karşı sürdürülen saldırıları ,hicabın yasaklanması ve başörtülü kardeşlerimizin okullarından atılmasını ve birçok kardeşimizin haksızca tutuklanıp cezaevlerine konulmasını protesto etmek amacıyla buradayız"

Bir İslam ülkesi olan Can Azerbaycan'da neler oluyor? Üst üste gelen bu saldırılar nedendir? Yoksa orası İslam düşmanlarının işgaline mi uğradı? Ruslar ya da Ermeniler bu İslam memleketini ele mi geçirdi?

Her geçen gün İslam'ın saldırılara hedef olması ezanlarımıza ,hicabımıza yasakların konulması ,camilerimizin yıkılmak istenmesi, en mukaddes değerlerimizin aşağılanması nedendir? Bunu kim yapıyor,bunu yapanlar ne yapmak istiyor,neyi hedefliyorlar, kime hizmet ediyorlar?

Biz burada bu soruların cevabını kısaca vermek istiyoruz:

Azarbaycan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Müslüman halk, İslami ve manevi değerlerine olan bağlılığını daha da artırarak , yüce Kur'an'ın hükümlerini hayatlarına tatbik etmeye, İslam mektebinin esaslarını yaşatıp Ali'ler,Zeyneb'ler, Sümeyye'ler ,Bilal'ler yetiştirmeye başlayınca ,İslam'ın düşmanları büyük bir korku ve paniğe kapıldılar.

Azarbaycan halkının İslam'la doğrulup İslam'la yürüyüşü emperyalistleri ve Siyonistleri harekete geçirdi.Onlar Azarbaycan içindeki birtakım uşaklarını da devreye sokarak;iman,şeref,iffet,haya ve izzet dolu bu yürüyüşün önünü kesmek istediler. Minarelerden yükselen AllahuEkber feryatlarını,mukaddes mekanımız olan camilerimizi,iffetli ve takvalı kardeşlerimizin başındaki hicabı kendilerine düşman gördüler. İslam'la ve Kur'an'la doğrudan savaşmadıklarını ileri süren İslam düşmanları, ''islam radikalizmi'' adı altında sanal bir düşman üreterek sözde hedeflerinin İslam Radikalizmini durdurmak olduğunu ileri sürüyorlar..

Peki bu iddiaları kim ileri sürüyor?Bakıyoruz ki, Filistin işgalcisi terörist israil'in Cumhurbaşkanı Shimon Peres, islamın yükselişini kendilerinin yok oluşu olarak gören Siyonist katiller, israil'in çıkarlarının korunması için ''İslam radikalizmi'' ile mücadele edilmesi gerektiğini öğütlüyor. Acaba İsrailliler neden bu kadar ileri gidip bir İslam memleketi olan Azarbaycan'ı Tel Aviv'den yönetmeye kalkıyorlar?

Çünkü onlar Azarbaycan'ı siyonizmin bir üssü haline getirip İslam'a karşı savaşlarını sürdürmek için uluslar arası ve bölgesel planlar yapıyorlar, bunu açıkça da ifade etmekten de çekinmiyorlar. Azarbaycan'ın İsrail için çok stratejik bir önem taşıdığını , İslam'ın bu ülkede güçlenmesinin kendilerinin çıkarlarını ölümcül anlamda tehlikeye atacağını her vesileyle belirtiyorlar"

Bu ülkede İslama karşı savaşı başlatanlar da, yönetenler ve yönlendirenler de Siyonistlerin kendisidir. Dolayısıyla, Azarbaycanlı kardeşlerimizin İslam'ın mukaddesatını, Kur'an'ın hükümlerini ve Müslümanların haklarını savunmak için verdikleri mücadele de, doğal olarak siyonizme karşı verilen bir mücadeledir ve bu mücadele, bir Hicap İntifadasıdır.

Müslümanlar açısından en ağır ve en acı veren nokta, Siyonistlerin, bir İslam beldesinin eğitiminden hukukuna, kanunundan politikasına, medyasından televizyonlarına bu denli müdahele etmiş olabilmesi, kendilerini müslüman olarak gören bir takım yönetici ve yetkililerin Siyonistlerin elinde hain bir kukla durumuna düşmesi, Azerbaycan eğitim bakanı Misir Merdanow misali kafir ve zalimlerin; Müslüman olduğunu iddia ettiği halde Allah'ın hükümlerine savaş açıp başörtülü öğrencilerin okullara girmesine yasak koyabilmesidir..

Azarbaycan eğitim bakanı Merdanow, zalimce, kız öğrencilerin başörtüleri ile okullara giremeyeceğini belirtirken, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 15 dönümlük devlet arazisiniyahudilere bağışlayarak Baku'nun en güzel yerinde bir Yahudi okulu açtırıyor ve burada yaptığı konuşmada '' Yahudiler Yahudi olmaktan gurur duymalılar'' diyor. Kendi kızını da bir Yahudi ile evlendiren Aliyev övüne övüne, Azarbaycan devletinin Yahudilere hizmet etmek için elinden geleni yapacağını belirtiyor ve bundan dolayı da Shimon Peres'ten büyük bir takdir alıyor..

Soruyoruz; Yahudilerin hizmetine girip Müslüman Azarbaycan halkının çocuklarını başörtülü oldukları için okullardan çıkartan bu zalim Aliyev, acaba Siyonist İsrail rejimi tarafından atanmış bir sömürge valisi midir?

Ve yine soruyoruz; ey zalim Aliyev, Siyonistlerin hizmetine girip Müslüman Azerbaycanhalkına zulmetmeye daha ne kadar devam edeceksin? 70 yıllık komunizm diktatörlüğün Müslümanlara karşı yaptıklarını, sen bugün daha ne kadar yapmaya çalışacaksın? Allah'a ve Rasullerine savaş açan Firavunların , sırtını emperyalist ve Siyonistlere dayayan Şah ve Sedat'ların, bugün Tunus diktatörünün zilletinden ders almayacak mısın?

Dinlerini, namuslarını, mukaddesatını, bağımsızlık ve özgürlüklerini savunan Azarbaycanlı kardeşlerimizi yalnız mı sanıyorsun? Onlara zulmetmek ve hapishanelere doldurmakla bu şerefli kardeşlerimizi Kur'an'ın ve Rasülullah'ın yolundan uzaklaştıracağını, baskı ve zorbalıkla onları kendine boyun eğdireceğini mi düşünüyorsun?

Hayır! onlar yalnız değiller.. İslam ümmeti onlarla birlikte , biz onlarla birlikteyiz. Onların mücadelesi bizim mücadelemiz, onların feryadları bizim feryadımız, onların hicabları bizim namus ve şerefimizdir..

Onlar iman, basiret ve cesaretle"ve İslam Partisi lideri Dr. Samedow'un dediği gibi "Ey Huseyin Can , dün Kerbelada Senin yardımına gelemedik, ama bugün geldik" Ey Hüseyin.! Senin adınla,Senin yolunda , uğrunda Şehid olduğun bu Din'i savunmaya geldik.."

Ve, !Zillet bizden uzaktır"Ölürüz de hicabımızı terk etmeyiz" diye haykırdılar. Bizler de buradan kadını ile ve erkeğiyle, '' Her yer Kerbela, Her gün Aşura''diye haykırıyoruz..

Ey Azarbaycanlı kardeşim..!

Ey hicabını korumak için direnen yiğit kardeşim..!

Selam olsun verdiğin kutlu mücadeleye! Bu mücadele , Resulullah'ın Ehl-i Beyt'i ve Ashabıyla Mekke'de Medine'de Bedir'de Hayber'de verdiği tevhid mücadelesidir.. Bu mücadele, Hz.Hüseyin ve Hz.Zeyneb'in Kerbela'da verdiği hak ve özgürlük mücadelesidir.

Selam olsun size, Ey Azerbaycan'ın özgür ve cesur insanları..!!

Ve selam olsun zindanlarda ''şehadete hazırız ''diyen; Hüccetü-l İslam Mikailzade ve Süleymanow'lara!

Yaşasın Azerbaycan'da ki hicab mücadelemiz

Yaşasın zulme boyun eğmeyen yiğit kardeşlerimiz

Yaşasın İslam Kardeşliği ve Vahdetimiz..!!!

Protesto eylemi Zeynep Kahtan tarafından komite adına okunan kapanış bildirisi ile sona erdi:

KUR'AN'IN REHBERLİĞİNDE AYAĞA KALKAN YİĞİTLERE SELAM OLSUN

Değerli Basın mensupları, saygıdeğer bacı ve kardeşlerimiz

Genelde bütün dünyada, özelde de Azerbaycan'daki tutuklu Müslümanlarla dayanışma; zulme, istikbara ve tuğyana karşı verilen onur dolu özgürlük mücadelelerini selamlama amacıyla bir kez daha bir araya geldik.

Bugün biz Müslümanlar, dünyanın bir yerinde Müslümanlara karşı sürdürülen barbarca zulümleri, Kur'an'ın hükümlerine karşı sergilenen şeytanca saldırıları, haksız yere zindanlara doldurulan yiğit kardeşlerimizi görürken başka bir yerinde de yıkılan diktatörleri, özgürlüğüne kavuşan tutsakları ve mazlumlardan yana değişen güç dengelerini görüyoruz.

Siyonist terör rejiminin iki yıl öncesinde Gazze'ye yönelik gerçekleştirdiği soykırım saldırılarından sonra bugün yeni bir saldırıdan söz edilmekte, bu kez Gazze'nin yerle bir edileceği tehditleri savrulmaktadır. Aynı şekilde dünya emperyalizmi ve siyonizmin baş hedefi haline gelen İran İslam Cumhuriyeti'ne de nükleer programını durdurmak için her an bir saldırı olacağı beklentisi gündemin ilk sıralarında yer almakta.

Görüldüğü üzere, dünya emperyalizmi ve siyonizmin İslam dünyasına yönelik yeni saldırı, katliam ve yıkımlarından söz edilirken, diğer yanda da İslam'ın mukaddesatına yönelik saldırılar, hicaba yasaklama girişimleri ve Müslümanların onurunu savunan Müslüman liderlerin tutuklanma olayları ile karşı karşıyayız.

Müslümanların tutsak alınmasını, insanlık dışı zulüm ve işkencelere uğratılmasını her şeyden önce siyonistlerin zindanlarındaki 11 bin Filistinli kardeşimizden çok iyi biliyoruz. Yine biz tutsak kardeşlerimizi Irak'taki Ebu Gureyb'lerden, Guantanoma'daki kamplardan, Afganistan'daki Bagram'lardan, CIA'nın gizli sorgulama ve işkence merkezlerinden, Amerika'daki Ömer Abdurrahman'lardan biliyoruz. Aynı şekilde bu ülkede de sadece İslami faaliyetlerinden dolayı nice kardeşimizin haksız yere tutuklanıp cezaevlerine konulduğunu görüyoruz.

Dolayısıyla bugün burada, hicab yasağına karşı onurlu bir tepki gösterip zalimlerin kirli yüzünü ifşa ettiği için Aliyev rejiminin hışmına uğrayan ve uydurma senaryolarla tutuklanıp zindanlara konulan Dr. Mövsüm Samedov ile dayanışma içinde olduğumuzu ilan ederken, dünyanın her neresinde ve hangi zindanda bulunursa bulunsun her bir Müslüman kardeşimizle dayanışma içerisinde olduğumuzu, tutsak Müslümanları yalnız bırakmayacağımızı ve en güçlü sesle onların kutlu direnişlerini selamlayacağımızı da ilan ediyoruz.

İslam ümmeti haçlı emperyalizmin ve kan içici siyonizmin tüm komplo ve saldırılarına, tek bir beden, tek bir yumruk olarak her zaman karşı duracak, her nerede Müslümanlara karşı bir saldırı, bir baskı ve bir tecavüz olursa onlara karşı sarsıcı bir direnişle karşılık verecektir.

Amerika, İngiltere ve İsrail'den oluşan küresel şer üçgeni, dünya Müslümanlarının yanı sıra Türkiyeli Müslümanların öfkesi ile karşılaşacak, emperyalizm ve siyonizmin tüm sultası İslam dünyasından sökülüp atılıncaya kadar ümmet dayanışması güçlenerek sürecektir.

Değerli bacı ve kardeşlerimiz,

En şiddetli bir şekilde başörtüsü yasağını uygulayan Tunus Diktatörü Zeynelabidin bin Ali'nin bir halk devrimi ile nasıl devrildiğini, despot Bin Ali'nin kendini kurtarmak için ülkeden nasıl kaçmak zorunda kaldığını bütün dünya ibretle izledi. Tunus gerçeği, Zeynelabidin bin Ali'ye özenerek hicabı yasaklamaya kalkan Azerbaycan diktatörüne ve ülkemizde başörtüsünü yasaklamak için her türlü zorbalığa yeltenen oligarşik güçlere bir uyarıdır. Acaba bunlar da kaçmak için kendilerine yer mi arayacak? Eğer bunlarda zerre kadar akıl varsa İslam'ın mukaddesatına el uzatmaktan, başörtüsünü yasaklamaya kalkmaktan bir an önce vazgeçsinler; aksi takdirde onların da akibeti Tunus diktatörünün akibeti gibi olacaktır.

Bizim yegane ölçümüz ve rehberimiz Kur'an-ı Kerim'dir. Rabbimiz bize Kur'an'da kurtuluş, hidayet, özgürlük ve adaletin yollarını göstermiştir. Kendilerini yeryüzünün ilahı gibi gören nice tağut ve müstekbirin akibetini bize öğreten Kur'an-ı Kerim, dünya mazlumlarını ve mustazaflarını da evrensel kurtuluş ile müjdelemiş, kendi yolunda yürüyüp cihad edenleri başarı, esenlik ve zafer yollarına ulaştıracağını vaat etmiştir.

Biz de burada, zamanın tüm tağut ve müstekbirlerine, İslam'a ve Müslümanlara saldırmaya kalkan tüm despot ve zalimlere karşı İslami direnişin feryadını yükseltiyor; Filistin'den Kafkasya'ya, Patani'den Keşmir'e, Afganistan'dan Moro'ya, özgürlük yolunda mücadele veren bütün kardeşlerimizi selamlıyor, Azerbaycan'daki Dr. Mövsüm Samedov ve Zülfikar Mikayilzade'lerden, Filistinli esir kardeşlerimize kadar dünyanın her bir yanındaki tutsak Müslümanlara seslenerek, onların yanında olduğumuzu ve kendilerini asla yalnız bırakmayacağımızı ilan ediyoruz.

Yaşasın hicab direnişi yaşasın özgürlük ve adalet mücadelemiz!

Yaşasın Ümmet dayanışması ve İslami kardeşliğimiz!

Yaşasın, zindan ve şehadet pahasına direniş bayrağını yere bırakmayan tutsak kardeşlerimiz!

Kahrolsun küresel haçlı emperyalizmi, kahrolsun Siyonizm!

Kur'an'ın rehberliğinde ayağa kalkan ümmetimize selam olsun!

Zillet altına girmeyip zalimlere boyun eğmeyen yiğitlere selam olsun!

Azerbaycan'daki Tutuklu Müslümanlarla Dayanışma Komitesi (Karadeniz)






































 VELFECR

Diğer Haberleri

Putin: İsrail'in Hamas saldırısına tepkisi savaşa değil, Gazze halkına yönelik soykırıma benziyor
Beyaz Saray'a alınmayan Müslüman belediye başkanına destek
Kanada Hükümetinden Yoksullara ve Engellilere 'intihar'Tavsiyesi
Yeni Zelanda'daki Cami Saldırısı Davasında Yeni Gelişme
Yeni Zelanda'da Müslüman Öğreciye Saldırı