Karakter

Abdullah Büyük

Kur’an-ı Kerim, karakter kelimesinin manasını, mesajını, içeriğini “şakile” kelimesi ile ifade etmiştir. İsra Sûresi’nin 84. ayeti, konuyu tüm dikkatlerimizi çekecek şekilde ele almaktadır:

“De ki: Herkes kendi mizaç, meşrep ve yaratılışına, benimsediği hayat tarzına göre ameller işleyerek bir ömür geçirir.” (İsra, 84.)

Şakile; tabiat, huy, niyet, cibilliyet, karakter gibi manaları bünyesinde toplayan bir kelimedir. Günümüzde daha çok şahsiyet kelimesi öne çıkmıştır. Biz de bu mesajımızda karakter kelimesinden ziyade şahsiyet kelimesini öne alacağız.

Şahsiyet; bir kimsenin, başkalarından üstünlük farkı getiren ilmi ve ahlaki seciyeler gibi, kazandığı ve sahip olduğu üstün özelliklerinin derecesidir. Bu özellikler, hususiyetler, düşünce ve histen fiile dönüşen, intikal eden hareketlerde kendini gösterir.

Dünyada her servetten daha çok kıymetli bir servet varsa o da şahsiyettir, desek yeri vardır. Batı bilim adamlarından Alexis Carrel, uygarlığın yani medeniyetin son gayesi, insan kişiliğinin gelişmesidir, derken, İbn Sina gibi herkesin bildiği ve eserlerinden istifade ettiği bilgin kişi ise şöyle der:

“Büyük değilim ben, ama beni içine sığdıracak bir ülke bulamadım. Pahalı da değilim aslında; ama kendime alıcı bulamadım...” 

Hangi devirde ve hangi şartlar altında bulunursak bulunalım, insanın kişiliği, şahsiyeti, karakteri terk edilecek bir şey olmamalıdır. Çünkü insan ilişkilerinin hakiki temeli aslında kişilikte yer alır. Şahsiyetimize bir şey katmayan her hareket, her tavır, şahsiyetimizden bir şeyler götürür, bunu unutmamalıyız. Buna paralel olarak unutamayacağımız bir gerçek daha vardır ki, ümmeti olduğumuz Peygamberimize cahiliye insanının “Emin-güvenilir insan” demiş olmalarıdır.

İnsanın, menfi-olumsuz, yanlış davranışlarının kaynağında onun mayası, tıyneti, karakteri, huyu vardır.

Günümüzde en büyük problemlerin başında olan şahsiyet zaaflığı veya kişilik problemini kökten halletmek mümkün gözükmemektedir. Ancak, kişilik veya şahsiyetteki olumsuzlukları ancak ve ancak eğitimle, terbiye ile kontrol altına alabiliriz.

Bu cümleyi pekiştirerek tekrarlayacak olursak, insanın mayasını, tabiatını, huy ve karakterini değiştirmek mümkün değildir. Ancak eğitim vasıtasıyla onu kontrol altına alabiliriz.

Konumuzun bir başka önemli yönü vardır. Şimdi onu anlamaya çalışalım:

Bir insanın mayası, tabiatı, karakteri ne ise Kur’an-ı Kerim onu o şekilde etkiler. Veya Kur’an’dan o istikamette istifade eder... Canlı bir örnek verelim:

Kur’an’ı, tıpkı güneşe benzetebiliriz: Güneş, tuzu sertleştirir, yağı eritir ve suyu ısıtır. 

Yani her madde veya cisim, kendi yapısına göre güneşten etkilenmektedir. İnsan da kendi içyapısına göre Kur’an’dan etkilenir. Dolayısıyla Kur’an, mümin için rahmet ve şifa, zalim için de ziyan ve hüsranını artırır.

Neticeye gelelim:

- “Karakter sahibi olmak” demek, iradesine hâkim olmak, dış etkilere karşı koyabilmek, gevşeklik ve korkaklık göstermemektir. Karakter sahibi; kendinden haberdar olan, dengeli ve gayesini bilendir.

- Karaktersiz kişi, düşük işler yapan rüzgârın önündeki kâğıt gibi sağa-sola savrulan, dengesiz, ne yapacağı belli olmayan insandır. 

- Fedakâr, uyumlu, samimi, sorumluluk alan insanlar “iyi karakterli”, sorumluluktan kaçan, duyarsız, bencil, asalak, gevşek ve tembel insanlar da “kötü karakterli”dir.

- Hiç şüphesiz, iyi insan olmanın en önemli ölçülerinden biri, güzel ahlak sahibi olmaktır. Hem fiilî olarak güzel ahlakı kendi hayatında uygulamış ve bize örnek olmuş, hem de güzel ahlakın önemini vurgulayan ve güzel ahlak sahibi olmayı emir ve tavsiye eden hadis-i şerifler ile bize çağrıda bulunmuştur.

- Kısaca: Mü’min karakter sahibi, ahlaklı, ferasetli, basiretli, dirayetli, keskin görüşlüdür. İmanın kuvvetliliği ölçüsünde bu özellik mü’minde inkişaf eder, gelişir. Mü’min anlayışlı ve şuurludur. Mü’min, imanın kazandırdığı karakter, güzel ahlak, feraset ve basiretle Cennet’e, Cemalullah’a layık hale gelir.

Bu haftaki yazımı yine aynı ayetin sunduğu mesajla kapatıyor, her insanın kişilik yapısını ilgili mesajla yüzleştirmesini tavsiye ediyoruz:

“De ki: Herkes kendi mizaç, meşrep ve yaratılışına, benimsediği hayat tarzına göre ameller işleyerek bir ömür geçirir.”

yeniakit