Bir Malezya salgınıdır bütün Türkiye'yi esir aldı. Hemen bütün gazeteler Malezya konulu dizi yazıları yayınlıyor. Muhabirlerini Uzakdoğu'nun bu sevimli ülkesine gönderiyor. “İslam uzmanları”na Malezya ile ilgili siyasi/sosyolojik yazılar hazırlatıyor. Türkiye'nin muhafazakar yazar çizerlerinin görüşlerine yer veriliyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'ün başörtüsüyle Çankaya'ya çıkması ve Malezya'da yeni Kral Mizan Zeynelabidin'in karısı Kraliçe Nur'un başörtüsü arasında kurulan bağ, Malezya modeli tartışmasını alevlendirdi. “Şeriat Sesleri” başlıklarıyla Malezya'daki başörtüsü, kadın hakları, İslam ve siyaset konuları Türkiye'ye abartılarak yansıtılmaya başlandı.
Türkiye, model arayışlarının ya da model tartışmalarının en çok piyasa yaptığı ülkelerden biri. Birileri hem Müslümanlık için hem laiklik için ısrarla model üretip duruyor. Buluyor da. Bugüne kadar onlarca ülke Türkiye'nin önüne model olarak konuldu. Gerçi Türkiye de, laiklik tecrübesiyle Ortadoğu ülkelerine örnek/model olarak sunuldu ama ABD'nin Yeni Ortadoğu modeli çökme aşamasına geldiği için bu tez tutmadı.
Rol/model tacirleri önce “Türkiye İran olacak” dedi. Yıllarca bu korku işlendi insanlara yapılmadık eziyet kalmadı. İran'ın Şii olması, Türkiye'nin Sünni olması, İslami, siyasi tarihlerinde ve toplumsal/kültürel uzun bir süre milleti İran'la korkutarak dizginleri elinde tuttu. Suikastler işlendi, toplumsal bölünme senaryoları uygulandı, binlerce insan sokaklarda yürütüldü. Hatta Kudüs Gecesi adlı bir etkinlik üzerinden bu ülkede darbe bile yapıldı. Öyle ki, 28 Şubat'ın İsrail aşırı sağına mensup taraftarlarının yazdığı yazılarda, “bu iş nasıl bu kadar kolay oldu” şaşkınlığı bariz biçimde hissediliyor.
İran'ın dışında bir başka korku daha üretildi: Türkiye Cezayir olur mu? Demokratik yollardan iktidara gelmek üzere iken dış yardımla askerlerin yönetime el koyması, seçim sonuçlarının tanınmaması üzerine yaşanan iç savaş, binlerce insanın hayatını kaybetmesi, tüyler ürpertici cinayet örnekleri, ordudaki özel birimlerin işleyip İslamcıların özerine attığı katliamlar vs.. Bu korku senaryosu Türkiye'de muhafazakar insanların taleplerini bastırmak içi kullanıldı. İnsanlar tutuklandı, operasyonlar yapıldı. İslami canlanma tehdit olarak algılandı ve Cezayir senaryosunu karşı rejimi korumak için olağanüstü önlemler alındı.
Laiklik modelim Fransa idi ama Türkiye Cumhuriyeti'nin laikliği algılama modeli, İslam'ın kontrol altında tutma modeli “Tunus Modeli” oldu. Habip Burgiba'nın baskıcı rejimi ile Türkiye arasında bağlantı kuranlar, Türkiye-Tunus yakınlığını tesis ettiler. Müslüman dünyanın iki laik, batılı ülkesi, bütün coğrafyaya örnek olacak bir İslam, laiklik modeli oluşturacaklardı. Tabii baskı üzerine. Bu vesileyle Türkiye'den Tunus'a yapılan ziyaretlerin çetelesini tutsak neler çıkar ortaya!
Suudi Arabistan, bir model olarak sunulmadı bu ülkede. Ancak bir korku sembolü olarak hep gündemde tutuldu. Vahhabilik, kol kesmeler, terör, Şeriat vs.. En uç örnekler S. Arabistan'dan verildi.
Bu ülkenin “gerçek sahipleri”ne göre, muhafazakarlar bu modellerden birini Türkiye'ye taşımaya çalıştı. Rejimi değiştirmek için Kemalizmi yıkmak için, laikliği kaldırmak için.. Nedense bu model örnekleri hep aynı çevrelerden geliyor. Onlar buluyorlar, onlar üretiyorlar, onlar örneklendiriyorlar, onlar kamuoyunun zihinlerini bu yönde işliyorlar.
İran olmadı. Cezayir olmadı… S. Arabistan olmadı… Şimdi Malezya modeli olacak. Olacak mı? Neden olmasın? Holbrooke iki ülkeyi de “Ilımlı İslam ülkesi” ilan etmedi mi? O zaman Türkiye Malezya olacak, ılımlı İslam ülkesi olacak…
Malezya neresidir bilmiyorlardı belki de. Malezya'nın siyasi tarihi nedir, geçmişi nedir, sömürge tecrübeleri bugüne nasıl yansımıştır, başörtüsü ve İslam'a bu denli sarılma nedeni nedir?.. Malezya'nın Türkiye'ye model olacak neyi var? Asıl Malezya değil mi, Türkiye'nin dönüşümünden etkilenen! Malezya ve Ilımlı İslam.. Bir süre de bu tartışmayla vakit geçireceğiz. Sonra ne olacak? Türkiye her zaman olduğu gibi, kendi yolunu kendi çizecek. Hiçbir ülkeyi model almadan, kendisi örnek oluşturarak devam edecek.
Tartışma bu kadar büyümeden önce yazdığım gibi: Bağımsızlıktan yeni bir millet oluşturmak, sömürge geçmişinin kültürel soykırımının üstesinden gelmek için Malezya büyük mücadele verdi. Teknolojinin kültürün önüne geçmesinin oluşturduğu sorunları aşma azmi, Mahathir Muhammed'in, halkını ayağa kaldırmak, özgüvenini yeniden diriltmek, güçlü ve zengin kılmak için uyguladığı şok tedavisi, bugünkü Malezya mucizesini oluşturdu. Hızla yükselişi ve azmi ile bir çok millete, özellikle Müslüman ülkelere ilham verdi.
Ama ortada Türkiye'ye önerilecek bir model yok. Yıllar önce Malezya İslam Partisi'nin iktidarda olduğu Kelantan eyaletine gitmiş, eyalet başbakanı Nik Aziz bin Nik Mat'la görüşmüştük. Dikkatimi çeken ilk şey Türkiye'yi çok yakından izlemeleriydi. Hatta Malezya İslam Partisi o zamanlar “Adil Düzen” kitaplarını Malayca'ya çeviriyordu.
Kendi halinde, imkanlarıyla/azmiyle varolan, yükselen, yıldızlaşan bir ülke var. Ama Türkiye'ye teknoloji transferi ve ekonomi politikalarından başka vereceği bir şey yok. Tam tersine, Türkiye'nin, bu toprakların kendisi, bütün zenginlikleriyle Müslüman dünyanın önünü açacak tecrübeleri, siyasi birikimi, kültürel zenginliği barındırıyor. Bu yüzden hiçbir ülke Türkiye için model olamaz. Bunu ne zaman anlayacağız…