Mutad olduğu üzre, bu hafta da “geçen hafta” meydana gelen olayları değerlendireceğiz...
Neler oldu geçen hafta?..
l Mısır’da 528 Müslüman idama mahkûm edildi ki; bu karar özellikle “halkı Müslüman ülkeler”de büyük tepkilere yol açtı... Türkiye’deki “protesto”lar hafta boyu sürdü, halen de devam ediyor...
TBMM’de temsil edilen bütün partiler, “ortak bir bildiri” hazırlayarak “idam kararlarının kaldırılmasını” istediler... Dışişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı da, Mısır’daki muhatapları ile temasa geçip, “idamlardan vazgeçilmesini” istediler.
Akit olarak biz de, “halkın hassasiyeti”ni manşetten ve sürmanşetten verdik... Bu arada; bir “iküyüzlülüğü” de gözler önüne
Bu suskunluk; “çifte standart”ın da ötesinde bir “iküyüzlülük”tü ki, işte bu duyarsızlığın “tarihe not düşülmesini” istedik!..
Dileriz, bu çabalar sonuç verir ve “idam”lardan vazgeçilir.
YENİ BİR VESAYET Mİ?
lGeçen hafta; en çok tartışılan konulardan biri de, “Anayasa Mahkemesi’nin kararları” idi...
Twitter ve Tam Gün Yasası gibi, “tartışılan kararlar”a imza atan Anayasa Mahkemesi; Meclis’ten geçen ama CHP’nin iptal başvurusunda bulunduğu “HSYK düzenlemesi” üzerine de, CHP’nin taleplerini kısmen yerine getirdi ve “Adalet Bakanı’na verilen yetkileri” iptal etti...
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu kararlar; gerek “jet hızıyla” hareket edilmesi, gerek “zamanlaması” açısından “manidar” bulundu ve “yargının siyasete müdahalesi” olarak yorumlandı!..
AK Parti Hükümeti’nin, göreve geldiği 2002’den bu yana; önce “Askeri Vesayet”e karşı, daha sonra da “Paralel Vesayet”e karşı verdiği mücadele ortada iken, şimdi de, karşısına “Yargı Vesayeti”nin çıkması, insanlara; ister istemez şunu düşündürttü:
“Hükümet’in şahsında Türkiye’ye diz çöktürmek isteyen çevreler Cemaat’in kirli operasyonları ve seçimle deviremedikleri Hükümet’i, şimdi de Yargı ile mi devirmek istiyorlar?”
ABDÜLLATİF fiENER VAK’ASI GİBİ!
Anayasa Mahkemesi’nin; hem “kendisiyle çelişen” hem de “tartışılan” kararlar vermesi, Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç’ın şahsını da “tartışma konusu” yaptı!..
Hemen herkes, “Haşim Kılıç’a bir vaatte bulunulup, bulunulmadığını” konuşmaya başladı!.. Haşim Kılıç olayı, acaba “yeni bir Abdüllatif fiener olayı” mıydı?..
Malûm, AK Parti’den istifa ettikten sonra, özellikle CHP ve kartel medyası tarafından baştacı edilen, sürekli pohpohlanan Abdüllatif fiener’in; bir ara, “CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı” olarak gösterilebileceği bile konuşulmaya başlanmıştı!..
Ne var ki;
Bu “gaz”la, kendisini dev aynasında görüp “parti” bile kuran Abdüllatif fiener, halktan hiç ilgi görmemiş, “şöhretler mezarlığı”ndaki yerini almış, unutulup gitmişti!..
fiimdi, aynı “tezgâh”a acaba Haşim Kılıç da mı düşüyordu?.. Haşim Kılıç, “CHP-MHP ittifakı” tarafından “Cumhurbaşkanı Adayı” mı yapılmak isteniyordu?..
Haşim Kılıç, bu tür “söylenti”leri inkâr edip; “Bunlar, benim dışımdaki değerlendirmeler... Benim; evden işe, işten eve giden bir yaşantım var” dese de, herkes kabul eder ki; “ateş olmayan yerden duman çıkmaz!”
Haşim Kılıç, eğer bu tür “ilişki”ler ve “plân”lar içinde değilse; “Anayasa”ya ve “Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve
Görevleri”ni düzenleyen kanuna tekrar tekrar bakıp; “YSK kararlarını Anayasa Mahkemesi’nin denetleme yetkisinin olmadığını” görmelidir!..
Ama Haşim Kılıç; Ankara’daki seçimlerle ilgili olarak, CHP Adayı Mansur Yavaş’ın, “YSK kararının iptali” yönünde başvurması halinde, “konuyu inceleyebileceklerini” söylemiştir ki; bu, hem “Anayasa’nın ruhu”na, hem de “AYM’nin görev ve yetkileri”ni düzenleyen kanuna tamamen aykırıdır!.
Anayasa’nın ilgili maddeleri “YSK kararları kesindir” derken, Başkan Haşim Kılıç, neyi inceleyecek, neyi değerlendirecektir?..
Haa, ortada bir “AYM diktası” varsa ve “Ben yaptım oldu” diyorsa, o zaman söyleyecek bir söz yok!..
“Tuz da koktu” ise,
Hukuk ne yapsın?..
CÜBBENİ ÇIKAR DA GEL!
Haşim Kılıç’ın; elbette “siyasete soyunma” ve kulislerde konuşulduğu gibi, “Cumhurbaşkanı Adayı olma” gibi bir niyet ve çabası olabilir.
Buna saygı duyarız...
Ne var ki;
28 fiubat Süreci’nde, nasıl ki “cuntacı generallere” seslenip; “siyaset yapacaksanız üniformalarınızı çıkarın” dediysek bugün Haşim Kılıç’a da aynısını söyler ve “Siyasete soyunacaksan, cübbeni çıkar” deriz!..
Nitekim, Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki günkü bir törende “AYM kararları”na yönelik olarak dedi ki;
l “HSYK yasası ile ilgili böyle bir müdahale yapılmıştır, YSK kararları tartışmaya açılmak istenmektedir. Hukukun içine bir ur gibi sirayet etmiş paralel yapı görmezden gelinirken, siyasetin alanına müdahale iştahının kabardığını görüyoruz. Herkes yetkisini, konumunu ve sınırını bilmeli, ne yaptığına, ne söylediğine dikkat etmelidir. Siyaset yapmak isteyen koltuğundan kalkar, cübbesini çıkarır, gelir siyasi partilerin çatısı altında siyasetini yapar.”
l “fiunu herkesin bilmesini istiyorum: Bugün o koltuk, o cübbe sizleri güçlü gösterebilir ama bilesiniz ki bu, ülkeye zarar verir, millete zarar verir. Ülkemizde bu tür gerilimlerin yaşanmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye’nin artık gerilime tahammülü yok, artık siyaset dışı müdahaleye tahammülü yok.”
Gerçekten de;
Türkiye’nin “gerilim”lere, “siyaset dışı müdahale”lere tahammülü yok.
Siyaseti yapacak olan, “siyasetçiler”dir... Siyasetçilere “onay” verecek, “vize” verecek olan da “halk”tır!.. “Hükümet”lerin, ya da “parti”lerin devam edip etmeyeceğine “millet” karar verir!..
MİLLET KARAR VERDİYSE!
AK Parti Hükümeti, “30 Mart seçimleri” öncesinde “bütün kartlarını” açmış ve hangi konuda neler düşündüğünü, neler yapacağını açıklamıştır... “Paralel Yapı” hakkında, “Dış Politika” hakkında, “Twitter ve Facebook” hakkında, son derece açık ve net açıklamalar yapılmıştır... Millet de, adeta “referandum” havasında geçen seçimde, “Hükümet’e güvenoyu”
Hal böyleyken;
“Türk Milleti Adına” karar verenlerin, kendilerini “milletin de üstünde” görmeleri, “abesle iştigal”dir!..
Öyle ya;
“Türk milleti kendi kararını vermiş” iken, yargı mensuplarının “Türk Milleti Adına” karar vermeye, ülkede bir “kaos” çıkarmaya hak ve yetkileri yoktur!..
“Türk Milleti konuştuğuna” göre “Türk Milleti Adına” karar vermek isteyenlere düşen; “susmak” ve “milli iradeye saygı duymak”tan başka bir şey değildir!..
YUMRUĞUN ÖRTTÜĞÜ HEZİMET
lGeçen haftanın en çok konuşulan ve tartışılan konularından biri de, “Kılıçdaroğlu’na yumruk” olayı idi... Ne var ki, didik didik edilen bu konuda, fazladan söz söylemeye hiç gerek yok!.. “Yumruk” olayını gündemde tutmak için özel bir çaba sarfeden CHP, bir yönüyle, uğradıkları “seçim hezimeti”nin üstünü örtmeyi başarmıştır ki; yumruk, CHP’nin işine yaramıştır!..
Bu haftalık da bu kadar...
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit