Malum sebeblerden dolayı bugün için İslâm hukukunun bir çoğu yaşadığımız beldelerde yürürlülükten kaldırılmıştır. Bunun yanında yürürlülükten kalkmış başka bir hukukumuzda vardır ki, o da kardeşlik hukukudur. Bu kaldırılmışlığın asıl müsebbibi biz mü'minler olduğunu duymak, ağır da olsa, acı bir gerçektir. Kardeşlik hukuku bireysel takva dan başlayıp, toplumsal takva da kemale ermedir. Somut dünyevî ceza hukukunun olmaması, müeyyidenin (yaptırımın) ahirete bırakılması kardeşlik hukukuna riayetin, ciddi bir imtihan olduğunun da habercisidir. Bunun içindir ki, kardeşlik hukukuna harici bir müdahale olmasa da, dahili sebeblerden dolayı, kardeşlik hukukunun icra edilmeyişinde asıl suçlu mü'minlerdir"
"Mü'minler kardeştir" " (1) ayetinin metni ve meali avamdan havasa kadar herkesin belleğinde iken, maalesef bu ayet-i kerimeyi yeterince anlayamamış ya da hazmedememiş bir toplum içindeyiz. Kitap ve sünnetle önemi malum olan kardeşlik hukuku niçin bir türlü yaygın hale gelememektedir? Dahili sebeblerin çok olması yanında asıl sebeblerin alt yapısını şu başlıklarda sıralayabiliriz:
Cahillik ve samimiyetsizliktir ; Kitap ve sünnetle vaaz edilen emrin maksadını anlamadan,sadece bilgiyi metinsel bilgi olarak korumak,kişiyi cahillikten kurtarmayacaktır.( 2 )
Zira hikmet olmaksızın bilgi, kişiyi bilginlikten alimliğe taşımayacaktır. "Kardeşiz "demenin kolay olduğu ama kardeş olmanın o kadar da kolay olmadığına bir misâl verelim: " Bir kişi Ebu Hüreyre (r.a.)' ye gelerek, "Seninle kardeş olmak istiyorum." Dedi. Ebu Hureyre: " Kardeşlik hukukunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Adamcağız, "Bilmiyorum, söyle bakalım nedir?" deyince, Ebu Hureyre: "Senin altın ve gümüş gibi servetine benden fazla hak sahibi olmaman demektir " dedi. " Ben bu dereceye yükselmedim " deyince Ebu Hureyre: "O halde buyur git ! " dedi. Bir misâl daha verelim: Ali b. el Hüseyin (r.a.) " Biz kardeşliğiz."Diyenlerden birisine, "Nasıl, arkadaşlarınıza sormadan, lazım olan parayı ceplerinden alabilir misiniz ?" deyince Adam: "Hayır !"diye cevap verdi. Bunun üzerine Ali b.el- Hüseyin (r.a.): "O halde siz gerçek kardeşlik değilsiniz." dedi.( 3 )
Bu misâllerden anlaşılacağı üzere, sahabi ve tabiinin kardeşlik anlayışı günümüz anlayışına göre çok farklı. Allah Rasulü (s.a.s.) 'nün sahabiyi kardeşlik kılmasının hikmeti de bu analyışta olsa gerek. Abdurrahman ibni Avf ile Sa'd b. Er Rafi (r.anhüm )"ün arasındaki kardeşlik meşhurdur. Hz. Sa'd, malının yarısı ve hanımlarından birisini boşayıp kardeşine bağışlarken, Hz. Abdurrahman b. Avf kardeşine ve malına ailesine dua ederek ticaret için pazarın yolunu sorar" Kardeşlik bu iken, bugünkü kardeşlikten hangi şekilde bahsedilmeli? İtikadî olarak iman etmiş olmakla beraber, ameli olarak ne haldeyiz? "Bizler kardeşiz " diyen bir cemaatin fertlerine bakıldığında birisi, henüz doğmamış torununun oturacağı dairesinin metrekaresini hesaplamaktadır. Diğer mü'min kardeş ise, oturduğu evin kirasını nasıl vereceğini hesaplamaktadır. Aynı toplulukta bu iki örnek kardeşin kardeşliği, hangi ayıplar babına girer dersiniz?
Bir mü'min kardeş nezle olunca en teşekküllü özel hastanede check-up yaptırırken, diğer mü' min kardeş, böbrek taşını nane limon ile düşürmeye çalışıyor ise kardeşlik hangi ahlâka sığar? Bir mü'min kardeş parasının hesabını bilmez iken, diğer mü'min kardeş, borçları yüzünden insan içine çıkamamaktadır. Bu nice kardeşliktir?
Kardeşlik, ulvî bir makamdır. İslâm toplumunun binasının önemli direklerinden biridir. En alt seviyesi zekât ile başlar, İnfâk ve sadaka ile büyür, sonrasında "Kendin için istediğini, kardeşin için istemedikçe mü'min olamazsınız " Nebevî buyruğu ile kemale erer. İşte misallemeye çalıştığımız bu haller, mü'minlerin müsebbibi olduğu kardeşlik hukukunun icrâ edilemediği hallerdir" Dünyevî yaptırımı olan İslâm hukuku maddesinin icrâsına, herhangi bir "izmin" kolluk kuvvetleri kapıya dayanır gerekçesi ile icrâsından kaçınılması anlaşılır gibi değil. Hangi mü'min başka bir mü'minin borcunu ödediğinde; ekmeğini bölüştüğünde; kapısına kolluk kuvvetleri dayanmıştır. Samimiyetsizlik ve kardeşsizlik, güven ve paylaşım duygusunu kazanmış ideal İslâm toplumunun oluşumuna engeldir. Bu da "Bir toplum, kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah da o toplumun konumunu değiştirmez."(4) ayet-i kerimesinin başka bir tecellisidir.
Kardeşizm; Kardeşlik hukukunun işleyişine engel diğer bir sebebtir. Ameliyede icra etmek şöyle dursun, İtikatta kardeşlik engellenmektedir. İslam akaid ölçülerine uygun olmasına rağmen, diğer mü'mini kardeşlik makamında görmek için, illâ ki kendi ideolojisinde, kendi mezhebinde, kendi meşrebinde, kendi tarikatinde olma şartını şart koşan bir mantığa sahip olmaktır, kardeşizm" Kardeşizm saplantısı mensupları, kendisinin elde ettiği siyasi çıkarımları, felsefi ya da sufî yorumları diğeri de elde etmemiş ise asla o mü'mine "Bizden" ifadesini kullanmamaktadır" Bizden demek için Tevhid şuuru, şucuyum, bucuyum "demesini şart koşarcasına bir mantığa bürünmedir" Muhatap olacak mü'min"den sonrakini zikretmek ve onaylamak zorundadır. Yoksa tedavisi mümkün olmayan bir başka cemaat üyesidir ve asla uğraşmaya değmez. Başka bir fasığı bizdenliğe katmak daha kolaydır kardeşizm için. İslam akaid ölçülerine karıştırılan her türlü ideoloji, felsefe veyahut hizipçilik anlayışı, kardeşliğin oluşumuna engel kardeşizm ekolüdur. Bu ekolün nihayetinde tekfir çıkmazı vardır. Halbuki dünyanın en günahkar mü'mini, dünyanın en insancıl, en iyiliksever kafirinden tasavvur edilemeyecek kadar faziletlidir, zira mü'minin günahı rahmet ve bağışlanma ile; kafirin iyilikleri dahi gazap ile muhataptır (5). Bunun yanında tekfir etmek ise o kadar basit bir olgu değildir. Hukukun üstünlüğüne inanan mü'minler için, Hanefî fıkhının muteber kaynaklarından olan İbni Abidin' in Reddü"l Muhtarında şu ifadeleri aktarmakta fayda umulmaktadır: "Elfazı küfür (küfür kelimeleri) 'ne ait müstakil eserler vardır. Kitaplarda zikredilen küfür kelimelerinden hiçbiri ile bir kimsenin küfrüne fetva verilmez. Ancak alimlerin küfrüne ittifak ettikleri surette onun küfrüyle hükmolunur. Ayet-i kerime veya mütevatir haberin delaleti kesin olmazsa, yahut haber mütevatir olmazsa, yahut haber kesin olup fakat kendisinde şüphe bulunur ise, yahut icması bütün müçtehidlerin icması olmaz ise, yahut bütün müçtehidlerin icması olup fakat sahabenin icması olmaz ise, yahut sahabenin icması olup fakat bütün sahabenin icması olmaz ise, yahut bütün sahabenin icması olup fakat tevatür yolu ile sabit olmadığı için kesin olmaz ise, yahut kesin olup sukuti icması olur ise, bu suretlerin her birinde inkâr eden kafir olmaz. Bu usulu fıkıh kitaplarını okuyan bilir. Bu kaideyi ezberle. Fıkıh meselelerini çıkarmada sana fayda verir. Hatta fıkıh kitaplarında'' şunu söyleyen veya işleyen kafir olur; şunu söyleyen veya işleyen kafir olmaz '' diye zikredilenlerden hangisinin sahih olup olmadığını bilirsin."(6)
Kardeşlik hukukunun işleyişini engelleyen bir diğer sebeb de; kardeşlik ve hoşgörü hastalığıdır. Kardeşizmin zıddına bir de "İslam kardeşlik ve hoşgörü dinidir " gibi başlıklarla önüne geleni kardeş ilan eden bir anlayış son zamanlarda bolca ortalıkta gezinmektedir. Kardeşlik hukukunun ciddiyetini ve önemini zedeleyen bu anlayışı anlamak ta cidden zordur. Kendi hizmet ve din anlayışını makul görmeyen bir mümine "kardeşim," diyemeyen bu yapı ne hikmet ise, bazen Yahudi ve Hıristiyanlara kucağını sonuna kadar açabilmektedir. Tebliğ, hizmet ve hoşgörü adına kafire gösterilen sıcak ilginin onda birini mü'mine gösteremeyen bu yapı, "Sen dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden razı olmayacaklardır. De ki: "Asıl doğru yol Allah'ın hidayetidir." Sana gelen vahiyden sonra eğer onların arzularına uyarsan, senin için Allah tarafından ne bir dost, ne de bir yardımcı bulunur."(7) ayeti kerimesinin maksadını çözememiştir. İslamî kardeşliğin unutulup,hümanist kardeşliği esas alıp dinler arası diyalogdan dem vurmak esef vericidir. İslam coğrafyasındaki cemaatler arasında diyalog sağlanamamışlığın sancısını duymayıp işgalci Yahudi ve hırıstiyan milletlere, Allah'ın ayetlerini hiçe sayan kafirlere "Bize hangi zulmü görürseniz reva görün! Size direnen teröristtir, sizin zulmünüze rağmen biz kardeşiz, çünkü bizler semavi din mensuplarıyız, Adem ve Havva'nın çocuklarıyız."Mesajını vermek, İslâm coğrafyasındaki müminlerin birbirine olan güven ve kardeşlik unsurunu engellemektedir. Bediîüzzaman (r.aleyh): "Zulüm canavarına boyun eğersen, bir de döner diş kirasını ister." Sözü kulaklarda olması gereken bir küpedir.
Kardeşlik hukukunu, sahte kardeşlik oyunu, kardeşizm siyaseti ve akaid sınırlarında olmayan kişileri kardeş görerek kardeşperestlik zaafiyetleri ile kirletmeden dahili illetleri teşhis ve tedavi ederek ayağa kaldırmak ehli Tevhid'in boynuna borçtur.
Dipnotlar: 1-Hucurat / 10. 2 " Nitekim içinizden size peygamber gönderdik, O, size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıyor, size kitab'ı ve hikmeti öğretiyor ve size bilmediğiniz şeyleri bildiriyor. Bakara/151. 3-İhya"u- Ulumiddin İmam Gazali Cild 2 sah.28 Bedir yayınları. 4-Rad /11. 5- "De ki: Ey kendilerine karşı aşırılığa sapmış kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayan merhamet edendir." Zümer/53. "Ayetlerimizi ve ahiret gününe kavuşmayı inkar edenlerin bütün yaptıkları boşa çıkmıştır. Onlar ancak kendi yaptıklarının cezasını çekeceklerdir." Araf/147. 6- İbni Abidin Cilt 9, sh.57 Şamil yayınları Tercüme: Ahmet Davudoğlu. 7- Bakara/120
"Mü'minler kardeştir" " (1) ayetinin metni ve meali avamdan havasa kadar herkesin belleğinde iken, maalesef bu ayet-i kerimeyi yeterince anlayamamış ya da hazmedememiş bir toplum içindeyiz. Kitap ve sünnetle önemi malum olan kardeşlik hukuku niçin bir türlü yaygın hale gelememektedir? Dahili sebeblerin çok olması yanında asıl sebeblerin alt yapısını şu başlıklarda sıralayabiliriz:
Cahillik ve samimiyetsizliktir ; Kitap ve sünnetle vaaz edilen emrin maksadını anlamadan,sadece bilgiyi metinsel bilgi olarak korumak,kişiyi cahillikten kurtarmayacaktır.( 2 )
Zira hikmet olmaksızın bilgi, kişiyi bilginlikten alimliğe taşımayacaktır. "Kardeşiz "demenin kolay olduğu ama kardeş olmanın o kadar da kolay olmadığına bir misâl verelim: " Bir kişi Ebu Hüreyre (r.a.)' ye gelerek, "Seninle kardeş olmak istiyorum." Dedi. Ebu Hureyre: " Kardeşlik hukukunun ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Adamcağız, "Bilmiyorum, söyle bakalım nedir?" deyince, Ebu Hureyre: "Senin altın ve gümüş gibi servetine benden fazla hak sahibi olmaman demektir " dedi. " Ben bu dereceye yükselmedim " deyince Ebu Hureyre: "O halde buyur git ! " dedi. Bir misâl daha verelim: Ali b. el Hüseyin (r.a.) " Biz kardeşliğiz."Diyenlerden birisine, "Nasıl, arkadaşlarınıza sormadan, lazım olan parayı ceplerinden alabilir misiniz ?" deyince Adam: "Hayır !"diye cevap verdi. Bunun üzerine Ali b.el- Hüseyin (r.a.): "O halde siz gerçek kardeşlik değilsiniz." dedi.( 3 )
Bu misâllerden anlaşılacağı üzere, sahabi ve tabiinin kardeşlik anlayışı günümüz anlayışına göre çok farklı. Allah Rasulü (s.a.s.) 'nün sahabiyi kardeşlik kılmasının hikmeti de bu analyışta olsa gerek. Abdurrahman ibni Avf ile Sa'd b. Er Rafi (r.anhüm )"ün arasındaki kardeşlik meşhurdur. Hz. Sa'd, malının yarısı ve hanımlarından birisini boşayıp kardeşine bağışlarken, Hz. Abdurrahman b. Avf kardeşine ve malına ailesine dua ederek ticaret için pazarın yolunu sorar" Kardeşlik bu iken, bugünkü kardeşlikten hangi şekilde bahsedilmeli? İtikadî olarak iman etmiş olmakla beraber, ameli olarak ne haldeyiz? "Bizler kardeşiz " diyen bir cemaatin fertlerine bakıldığında birisi, henüz doğmamış torununun oturacağı dairesinin metrekaresini hesaplamaktadır. Diğer mü'min kardeş ise, oturduğu evin kirasını nasıl vereceğini hesaplamaktadır. Aynı toplulukta bu iki örnek kardeşin kardeşliği, hangi ayıplar babına girer dersiniz?
Bir mü'min kardeş nezle olunca en teşekküllü özel hastanede check-up yaptırırken, diğer mü' min kardeş, böbrek taşını nane limon ile düşürmeye çalışıyor ise kardeşlik hangi ahlâka sığar? Bir mü'min kardeş parasının hesabını bilmez iken, diğer mü'min kardeş, borçları yüzünden insan içine çıkamamaktadır. Bu nice kardeşliktir?
Kardeşlik, ulvî bir makamdır. İslâm toplumunun binasının önemli direklerinden biridir. En alt seviyesi zekât ile başlar, İnfâk ve sadaka ile büyür, sonrasında "Kendin için istediğini, kardeşin için istemedikçe mü'min olamazsınız " Nebevî buyruğu ile kemale erer. İşte misallemeye çalıştığımız bu haller, mü'minlerin müsebbibi olduğu kardeşlik hukukunun icrâ edilemediği hallerdir" Dünyevî yaptırımı olan İslâm hukuku maddesinin icrâsına, herhangi bir "izmin" kolluk kuvvetleri kapıya dayanır gerekçesi ile icrâsından kaçınılması anlaşılır gibi değil. Hangi mü'min başka bir mü'minin borcunu ödediğinde; ekmeğini bölüştüğünde; kapısına kolluk kuvvetleri dayanmıştır. Samimiyetsizlik ve kardeşsizlik, güven ve paylaşım duygusunu kazanmış ideal İslâm toplumunun oluşumuna engeldir. Bu da "Bir toplum, kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah da o toplumun konumunu değiştirmez."(4) ayet-i kerimesinin başka bir tecellisidir.
Kardeşizm; Kardeşlik hukukunun işleyişine engel diğer bir sebebtir. Ameliyede icra etmek şöyle dursun, İtikatta kardeşlik engellenmektedir. İslam akaid ölçülerine uygun olmasına rağmen, diğer mü'mini kardeşlik makamında görmek için, illâ ki kendi ideolojisinde, kendi mezhebinde, kendi meşrebinde, kendi tarikatinde olma şartını şart koşan bir mantığa sahip olmaktır, kardeşizm" Kardeşizm saplantısı mensupları, kendisinin elde ettiği siyasi çıkarımları, felsefi ya da sufî yorumları diğeri de elde etmemiş ise asla o mü'mine "Bizden" ifadesini kullanmamaktadır" Bizden demek için Tevhid şuuru, şucuyum, bucuyum "demesini şart koşarcasına bir mantığa bürünmedir" Muhatap olacak mü'min"den sonrakini zikretmek ve onaylamak zorundadır. Yoksa tedavisi mümkün olmayan bir başka cemaat üyesidir ve asla uğraşmaya değmez. Başka bir fasığı bizdenliğe katmak daha kolaydır kardeşizm için. İslam akaid ölçülerine karıştırılan her türlü ideoloji, felsefe veyahut hizipçilik anlayışı, kardeşliğin oluşumuna engel kardeşizm ekolüdur. Bu ekolün nihayetinde tekfir çıkmazı vardır. Halbuki dünyanın en günahkar mü'mini, dünyanın en insancıl, en iyiliksever kafirinden tasavvur edilemeyecek kadar faziletlidir, zira mü'minin günahı rahmet ve bağışlanma ile; kafirin iyilikleri dahi gazap ile muhataptır (5). Bunun yanında tekfir etmek ise o kadar basit bir olgu değildir. Hukukun üstünlüğüne inanan mü'minler için, Hanefî fıkhının muteber kaynaklarından olan İbni Abidin' in Reddü"l Muhtarında şu ifadeleri aktarmakta fayda umulmaktadır: "Elfazı küfür (küfür kelimeleri) 'ne ait müstakil eserler vardır. Kitaplarda zikredilen küfür kelimelerinden hiçbiri ile bir kimsenin küfrüne fetva verilmez. Ancak alimlerin küfrüne ittifak ettikleri surette onun küfrüyle hükmolunur. Ayet-i kerime veya mütevatir haberin delaleti kesin olmazsa, yahut haber mütevatir olmazsa, yahut haber kesin olup fakat kendisinde şüphe bulunur ise, yahut icması bütün müçtehidlerin icması olmaz ise, yahut bütün müçtehidlerin icması olup fakat sahabenin icması olmaz ise, yahut sahabenin icması olup fakat bütün sahabenin icması olmaz ise, yahut bütün sahabenin icması olup fakat tevatür yolu ile sabit olmadığı için kesin olmaz ise, yahut kesin olup sukuti icması olur ise, bu suretlerin her birinde inkâr eden kafir olmaz. Bu usulu fıkıh kitaplarını okuyan bilir. Bu kaideyi ezberle. Fıkıh meselelerini çıkarmada sana fayda verir. Hatta fıkıh kitaplarında'' şunu söyleyen veya işleyen kafir olur; şunu söyleyen veya işleyen kafir olmaz '' diye zikredilenlerden hangisinin sahih olup olmadığını bilirsin."(6)
Kardeşlik hukukunun işleyişini engelleyen bir diğer sebeb de; kardeşlik ve hoşgörü hastalığıdır. Kardeşizmin zıddına bir de "İslam kardeşlik ve hoşgörü dinidir " gibi başlıklarla önüne geleni kardeş ilan eden bir anlayış son zamanlarda bolca ortalıkta gezinmektedir. Kardeşlik hukukunun ciddiyetini ve önemini zedeleyen bu anlayışı anlamak ta cidden zordur. Kendi hizmet ve din anlayışını makul görmeyen bir mümine "kardeşim," diyemeyen bu yapı ne hikmet ise, bazen Yahudi ve Hıristiyanlara kucağını sonuna kadar açabilmektedir. Tebliğ, hizmet ve hoşgörü adına kafire gösterilen sıcak ilginin onda birini mü'mine gösteremeyen bu yapı, "Sen dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden razı olmayacaklardır. De ki: "Asıl doğru yol Allah'ın hidayetidir." Sana gelen vahiyden sonra eğer onların arzularına uyarsan, senin için Allah tarafından ne bir dost, ne de bir yardımcı bulunur."(7) ayeti kerimesinin maksadını çözememiştir. İslamî kardeşliğin unutulup,hümanist kardeşliği esas alıp dinler arası diyalogdan dem vurmak esef vericidir. İslam coğrafyasındaki cemaatler arasında diyalog sağlanamamışlığın sancısını duymayıp işgalci Yahudi ve hırıstiyan milletlere, Allah'ın ayetlerini hiçe sayan kafirlere "Bize hangi zulmü görürseniz reva görün! Size direnen teröristtir, sizin zulmünüze rağmen biz kardeşiz, çünkü bizler semavi din mensuplarıyız, Adem ve Havva'nın çocuklarıyız."Mesajını vermek, İslâm coğrafyasındaki müminlerin birbirine olan güven ve kardeşlik unsurunu engellemektedir. Bediîüzzaman (r.aleyh): "Zulüm canavarına boyun eğersen, bir de döner diş kirasını ister." Sözü kulaklarda olması gereken bir küpedir.
Kardeşlik hukukunu, sahte kardeşlik oyunu, kardeşizm siyaseti ve akaid sınırlarında olmayan kişileri kardeş görerek kardeşperestlik zaafiyetleri ile kirletmeden dahili illetleri teşhis ve tedavi ederek ayağa kaldırmak ehli Tevhid'in boynuna borçtur.
Dipnotlar: 1-Hucurat / 10. 2 " Nitekim içinizden size peygamber gönderdik, O, size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıyor, size kitab'ı ve hikmeti öğretiyor ve size bilmediğiniz şeyleri bildiriyor. Bakara/151. 3-İhya"u- Ulumiddin İmam Gazali Cild 2 sah.28 Bedir yayınları. 4-Rad /11. 5- "De ki: Ey kendilerine karşı aşırılığa sapmış kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayan merhamet edendir." Zümer/53. "Ayetlerimizi ve ahiret gününe kavuşmayı inkar edenlerin bütün yaptıkları boşa çıkmıştır. Onlar ancak kendi yaptıklarının cezasını çekeceklerdir." Araf/147. 6- İbni Abidin Cilt 9, sh.57 Şamil yayınları Tercüme: Ahmet Davudoğlu. 7- Bakara/120
vuslat