Bu ülkenin başına ne geldiyse, "medyanın çifte standardı"ndan geldi... Olay "aynı" olmasına rağmen, konulan "tavır"lar farklı olduğu için, insanlar; "neyi nasıl düşüneceğini" ve "kimin haklı olduğunu" bilemez hale geldiler...
Bir olay düşünün ki; kartel, hem "savcı" olup "suçlama"da bulunmakta, hem "hakim" olup "hüküm" vermekte ve hem de "cellat" olup, insanların ipini çekmektedir!.. Bugünkü manşetimizde, "medya"nın işte bu tavrını "örnekleriyle" ortaya koyan bir haber veriyoruz... "Alikıran, başkesen" başlığı, tam da medyanın "gaddar"lığını, "acımasız"lığını ve "kural tanımaz"lığını ortaya koymaktadır!.. Gerçekten de, "kartel medyası"nın hedef göstermesi sonucu, birçok insanın hayatı kararmış, insan içine çıkamaz hâle gelmişler, ocakları sönmüş ve iş yapamaz olmuşlardır!..
Bu insanların, "inançlı" insanlar olduğunu, "namazında-niyazında olduğunu" söylemeye herhalde gerek yok!..
Ama aynı kartel, "çağdaş" görünümlü ve "Batılı yaşam tarzı"na sahip insanların "hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık, üçkâğıtçılık" ve benzeri "ahlâksızlık"larına karşı son derece "hoşgörülü" ve "anlayışlı" davranmaktadır!.. Evet, böylelerine karşı; kafalarını kuma sokarak, tam bir "devekuşu" metodu uygulamaktadırlar!..
"Görmedim!.. Duymadım!"
VAKİT'İN DEDİĞİNE GELDİLER!
Biliyorsunuz, 1 Ocak tarihli Vakit'in başlığı, "Yılbaşı rezilliği" şeklindeydi... O haberimizde, "içip içip kusanları" ve "rezalet" çıkaranları eleştirmiştik... Ama, asıl demek istediğimiz, "Yılbaşı"nın bir "Hıristiyan geleneği" olduğu idi...
Öyle ya; "Noel Baba" bir Hıristiyan azizi idi... "Çam"lar, çamlara asılan "çorap"lar ve "çan"lar da, "Hıristiyan inancının simgeleri"ydi!..
Kısacası; "yeni bir yıla girişi kutluyoruz" diyenler, aslında "Noel"i kutluyorladı!..
Gelin, görün ki; bu "eleştiri"yi yapan Vakit olunca, kartel gazeteleri üzerimize geldi.. "Vakit'in yılbaşına karşı olduğunu" filân yazdılar... Ne demişiz, Yılbaşı'na "rezillik" demişiz... Bu da, "çağdaş yaşam biçimi"(!)ne karşı çıkmak, dolayısıyla Yılbaşı kutlayanları "hedef göstermek"miş!..
Gerçi bu "hedef gösterme" işi de iyice ucuzladı, iyice ayağa düştü ama, yazılanları yine de sineye çektik.
Ama, ertesi gün... 2 Ocak Çarşamba günü!.
Ne enteresandır, bu defa kendileri saldırdılar "taciz"cilere karşı... Hem de, "manşet"lerden!..
- "Ahlâksızlar... Her yılbaşı gecesi sapıklık için ortaya çıkan gruplar, dün bu kez Taksim'deydi... Ve kadın turistler ağladı."
- "Utanç fotoğrafı... Yılbaşı pislikleri, yine Taksim'de turist kadınların kabusu oldu!"
- "Yılbaşında yüz karası sahneler... Yılbaşı gecesi Taksim'de şehir magandaları yüzlerce kişinin gözleri önünde yine kadınları taciz etti... Taciz kurbanları ancak polisin müdahalesiyle kurtarılabildi."
- "Taksim sapıkları... Tacizci sürüsü, iki turist kıza saldırdı... İnsan müsveddeleri, İstanbul'un göbeğinde Avusturyalı iki turist kızı taciz etti."
Gibi başlıklar...
Dediğim gibi, bu haber hemen hemen bütün "kartel gazeteleri"nin manşetlerindeydi!..
Eeee, "Vakit"in suçu" ne?..
Bu olanların "yaşandığını/yaşanabileceğini" bir gün önceden vermek... Yani, "Perşembe'nin geleceğini Çarşamba'dan söylemek!"
Nitekim, "Vakit'ten bir gün sonra" kendileri de gördüler "Yılbaşı rezaleti"nin boyutlarını!..
Evet, "Vakit'in dediğine" geldiler!..
BU BİR SORUMSUZLUK DEĞİL Mİ?
Hemen belirteyim; bu "pislik"ler, bu "şehir magandaları" ve bu "sapık"lar yüzünden, "Türkiye'nin imajı" beş paralık oldu... "Turist gelsin" diye kıvranan Türkiye, "bir avuç serseri"nin sapıklığı yüzünden ağır yara aldı.
Ancak, bu olayda kartel medyasının "abartılı" yayınlarının da rolünü gözden ırak tutmamak gerekir!..
Çünkü, vatansever medyamız, bu olayda da, her ne hikmetse "ispiyonculuk" ve "gammazcılığa" soyunmuştur!..
Tamam, olay "iğrenç"tir!.. Ama, "Türkiye" bu değil!.. Yani, "Türkiye'nin tamamı" Taksim'de değil!.. "Türkiye'nin tamamı" Yılbaşı'nı kutlamıyor!..
Gelin, görün ki;
Kartelin yayınları, bütün Türkiye'yi "töhmet" altında bıraktı... Türkiye'ye gelecek "turist"lere, bir anlamda; "sakın gelmeyin, tacize uğrarsınız" mesajı verildi!..
Bence, bu bir "sorumsuzluk"tur!..
TECAVÜZCÜ GENÇ ALMAN OLUNCA!
Çünkü, bu ülke; "Taksim tacizcileri"ne saldırırken, "Alman tecavüzcü"nün ne büyük bir "koruma" altına alındığına şahit oldu!..
Olayı biliyorsunuz:
“Antalya'da 13 yaşındaki İngiliz turist Charlotte M.'ye tecavüzde bulunduğu gerekçesiyle 8 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanan Alman Marco W.'nin (17) tutuksuz yargılanması kararıyla ülkesine dönmesine izin verilmesi Alman medyasının birinci haberi oldu. Marco W.nin yaşadığı Hannover kenti yakınlarındaki Uelzen kasabasında da sevinç gösterileri yapıldı.
Antalya L Tipi Cezaevi'nden önceki gün gizlice sivil bir otomobille çıkarılan Marco W., Antalya Hava Limanı'na getirildi. 2. Dış Hatlar Terminali'ne getirilen Marco W.'nin çevresinde özel güvenlik görevlileri görüntü alınmaması için etten duvar oluşturdu.
Yanında babası Ralph W. ve Alman avukatları bulunan Marco W., apronda bekletilen özel bir otomobille ulaştırıldığı özel jet tipi uçağa bindirilerek Almanya'nın Nürnberg kentine uçtu. Özel uçağı, Alman televizyon kanalı RTL'nin kiraladığı, ayrıca yine Alman TV kanalı RTL'nin, Marco W.'nin davasıyla ilgili görüntülerini yayımlama hakkını da satın aldığı bildirildi.
Çok sayıda Alman televizyon kanalı da Alman gencinin davasını anlatan programlar yayımladı.”
Olayın ilginç tarafı şu:
"Tecavüzcü Alman genci"nin serbest kalması için, hemen hemen bütün Almanya ayağa kalktı... "Alman basını" da, hemen her duruşmada Antalya'ya adeta akın etti, "canlı yayın"lar yaptılar!.. Bizim kartel de; neredeyse "Tecavüzcü Alman genci"nin yanında yer aldı... Onun serbest bırakılması için, "en az Alman basını kadar" çaba harcadı!..
Evet, evet; "Tecavüze uğrayan İngiliz kızı"nın yanında değil, "tecavüzcü Alman genci"nin yanında yer aldı!..
Sizce, bir "çifte standart" değil midir bu?.. Yani, "Taksim'deki taciz"e karşı çıkıp, "Antalya'daki tecavüz"e destek vermek, bir "çifte standart" değil midir?..
Bu "tutarsızlık"ta;
Taksim'deki "tacizci"lerin "Türk" olması, Antalya'daki "tecavüzcü"nün ise "Alman" olması mı rol oynadı acaba?..
Hayır, olaya kesinlikle "milliyetçi/ulusalcı" gözle bakmıyorum... Ama, kartelin tavrında, biraz "Türkiye düşmanlığı" seziyorum!..
Yanılıyor muyum acaba?!?.
Birisi; "tecavüze sövgü"nün, "tecavüze övgü"nün esbab-ı mucibesini izah etsin bana!..
"ALİ, BİZİM KIZLARA SULANMA!"
İşin asıl tuhaf tarafı ne, biliyor musunuz?... "Alman gencin tecavüzü"ne neredeyse alkış tutan kartel medyası, dün de Almanya'yı "ırkçılık"la suçlamaya başlamış!..
Evet, evet; Almanya'da bir parti, "Türk erkeğine karşı" bir afiş hazırlatmış!..
"Ali, bizim kızlara sulanma!"
Haber, özetle şöyle:
“Almanya'da milliyetçi muhafazakârlık ile aşırı sağ arasında salınan Cumhuriyetçi Parti (REP), seçmen toplamak için 'sarışın Alman' kızlarını, 'Ali'lerden koruyan ırkçı bir afiş hazırlattı. REP, aşırı sağcı partilere rağbetin artması karşısında popüler nabzı 12'den yakalayan bir kampanyayla kendinden söz ettiriyor. Yabancı düşmanlığı ve göçmen karşıtlığını temel alan REP, 27 Ocak'taki Hessen eyalet seçimlerinde şeytanın bacağını kırmak için Türk erkeklerin Alman sarışınları taciz ettiği temasını işleyen 'Ali bana sulanma' sloganlı afişler bastırdı. Partinin resmi yayın organı 'Zeit für Protest' (Protesto Zamanı), sarışın bir kadın fotoğrafının yanında dev harflerle 'Mach mich nicht an, Ali!' (Ali bana sulanma) yazan afişi şöyle gerekçelendirdi:
"Sarışın Alman kızlar son zamanlarda Türk ve Arap kökenli Müslüman erkeklerin yoğun tacizine maruz kalıyor. Türk ve Araplar, caddede, diskoda, gördükleri hemen her yerde Alman sarışınlarına yoğun biçimde sulanıyor. Müslüman kültür çevresinden gelen erkeklerin av gözüyle baktığı kızlarımız korunmasız. Bu kampanyayla, tacize uğrayan sarışınlara yardım etmek amacındayız."
İşte bu haberi, bizim gazetelerimiz, "Almanya'da çirkin afiş!.. Almanya'da ırkçı afiş!.. Türk erkeğine karşı ırkçı afiş!" başlıklarıyla vermişler!.
İyi de etmişler!..
Ama, adama sormazlar mı;
"Antalya'daki tecavüz"ün sanığı da bir "Alman" değil miydi?.. Peki, o genci niye destekledi kartel medyası?..
Oysa Almanlar, o olayda da "ırkçılık" yapıyorlardı, bu olayda da!..
Durum, gayet net ve açık;
Almanlar, "Hitler ırkçılığı"nı halen sürdürüyorlar!.. Hitler ruhu, "gen"lerinde yaşıyor!..
Görüyorsunuz ya;
"Ali, bizim kızlara sulanma" diye afiş hazırlıyorlar ama, kendileri Antalya'ya gelip, "İngiliz kızına tecavüz" ediyorlar!.. Üstelik, bu haltı yiyen Alman gencini de, son ana kadar savunup, "serbest" kalmasını sağlıyorlar!..
BATI GÖZÜYLE BAKTIKÇA!
Sonuç olarak söylemek istediğim şu: İşte Almanya, işte Türkiye!.. İşte Alman basını... İster "ırkçı" deyin, ister "milliyetçi"... Ve işte "kartel medyası"nın "yerli düşmanlığı"ndan örnekler!..
Hâlâ anlayabilmiş değilim;
"Taciz" mi daha ağır suçtur, yoksa "tecavüz" mü?.. Tacizci "Türk" olunca "pislik ve sapık"tır da, tecavüzcü "Alman" olunca "çağdaş" mıdır?..
Merak ediyorum;
Bizim, "Türkiye'ye fransız" gazeteler, olaylara "Batı gözüyle" mi bakıyor?.. Bu "çifte standart", bu "tutarsızlık" ondan mı?..
Bana öyle geliyor ki;
Batılılar, her "hıyarım var" dediğinde, bizim gazeteler "tuzluğu kapıp da koşmak"tan vazgeçmedikçe, olaylara "Batı gözüyle" bakmaktan, dolayısıyla, "tutarsızlık"tan asla kurtulamaz!..
Millet de, bir türlü karar veremez;
Türk basını "tacizci" midir, "tecavüzcü" mü?..
--------------
El Kaide mi, El Abede mi?
Önemli olan, "kimin ne yaptığı" değil!.. Önemli olan; kimin ne yaptığının, kimler tarafından "nasıl" gösterildiği!..
Malûm; Benazir Butto bir suikast sonucu öldürüldü...
"Kim" öldürdü?.. "Suikastı kimin işlediği"ni perdelemek için, anında balonlar uçuruldu: "El Kaide öldürdü!.."
El Kaide, ertesi gün açıklama yaptı: "Biz, kadın öldürmeyiz!"
Derken, ortaya "yeni görüntüler" çıktı...
Enteresandır, suikastçı, "RayBan" gözlük takıyordu ve son derece "çağdaş" bir kıyafeti vardı!..
Herkes, Butto'nun "tabanca"yla vurulduğunu zannederken, olayda "lazer silahı" kullanıldığını hiç düşünmedi...
Hem de, Taliban ve El Kaide, ısrarla;
"Bizim böyle bir silahımız yok" derken!..
Ama, "cinayet"in "asıl fail"leri, olayı "dünyanın nasıl görmesi" gerektiğine çoktan karar vermişlerdi: "Taliban!.. El Kaide!"
Onun için hep diyorum ya;
"Gösterilen"lere değil, "gizlenen"lere bakın!..
Hani, "Ben kaz diyorsam, sen göle bak!" diye bir söz vardır ya; dünya medyası "El Kaide" diyorsa, siz "El Abede"ye bakın!..