Bugün “Pensilvanya’dan gelen talimat”la Meclis’te “hır-gür” çıkaran“muhalefet”ten bahsetmeyecek, yine “Özgecan cinayeti”ne değineceğim...
“Meclis’teki kavga”yı hepiniz televizyonlardan izlediniz... “İç Güvenlik Paketi’ni geçirtmemek” için “olağanüstü bir çaba” gösteren muhalefet milletvekilleri, öyle bir “vandallık” sergilediler ki; gözlerimin önüne “Gezi kalkışması” ve “Kobani provokasyonu” esnasındaki “militanlar” geldi!..
“Emir Pensilvanya’dan”dedim, çünkü; Pensilvanya, “İç Güvenlik Paketi’nin Meclis’ten geçmesine” şiddetle karşı... Eğer bu paket Meclis’ten geçerse; memlekette“huzur ve güven ortamı”nın sağlanacağını çok iyi biliyorlar... Oysa,Pensilvanya; huzur, güven ve istikrar değil, “kaos” istiyor!.. “Paralel’in kucağında” olduğunu hemen herkesin bildiği CHP ise, “İç Güvenlik Paketi’ni geçirtmemek” için, “canhıraş bir gayret” gösteriyor!..
Ne var ki; bu paket geçecek ve Türkiye “huzur ve istikrar”a kavuşacak!..
Muhalefet istemese de!..
ÖNCE EĞİTİMLİLER EĞİTİLMELİ!
Şimdilik, noktayı burada koyalım ve tekrar “Özgecan cinayeti”ne dönelim...
Önceki gece, “Ülke TV ekranlarında” da söyledim: Her olayda “Eğitim şart”diyoruz ya, çok doğru; eğitim şart... Ama, ilk önce “eğitimlilerin eğitilmesi şart!”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu “tecavüz”lerin, bu “sapıklık” ve “sapkınlık”ların neşv-ü nema bulmasında, “eğitimli insanlar”ın hiç mi rolü yok?..
“Eğlendirme”nin yanı sıra, “toplumu eğitmek” gibi bir misyonu bulunan“gazeteler” ve “televizyonlar”ın; bu tür “tecavüz”lerde, “sapıklık ve sapkınlık”larda hiç mi dahli yok?..
Özgecan Aslan adlı genç kızımıza önce “tecavüz” etmek isteyen, “genç kızın direnmesi” üzerine de; Özgecan’ı bıçaklayan, sonra kesen, en sonunda da, “yakarak ortadan kaldırmaya” çalışan Suphi Altınöken adlı sapığın, bir zamanlar Aydın Doğan’ın televizyonu Kanal D’de yayınlanan“Fatma Gül’ün Suçu Ne” dizisini izliyor olması, bu diziye hayranlık duyması bir “tesadüf”(!) mü?..
FATMAGÜL’Ü İZLİYORLAR!
Lütfen, yukarıdaki fotoğrafa bir bakın... O fotoğrafta, “4 erkek” görülüyor...
Bu erkekler, “Katil Suphi Altınöken ve arkadaşları”dır!..
Diğerlerini bilmiyorum ama, fotoğrafın “sol” tarafında ve önde görünen kişi, Suphi Altınöken’dir!..
Onun hemen arkasındaki kişi de; “Özgecan Aslan’ı yakıp, ortadan kaldırma” fikrini veren, cinayette, arkadaşına “yardım ve yataklık” edenFatih Gökçe adlı şahıstır!..
Peki, dördü bir arada ne yapıyorlar?..
Televizyon seyrediyorlar...
Evet, evet;
Kanal D’de yayınlanan “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisini izliyorlar.
Malûm;Fatmagül’ün Suçu Ne adlı dizi,“tecavüz” sahnesi ile ünlü!..
Hadi, “fotoğrafın çekildiği” yeri de vereyim... Bu fotoğraf, 5 yıl önce, yani 2010’da Mersin’in Tarsus ilçesi Pınarbaşı Beldesi’nde çekilmiş!.
Tekrar edelim;
“Özgecan Aslan’a tecavüz girişimi”nde bulunan Suphi Altınöken ve ona“yardım ve yataklık” eden Fatih Gökçe ve iki arkadaşı, “tecavüz”sahnesiyle reyting rekorları kıran “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisini izlemektedirler!..
Bu diziyi izleyen herkesi “potansiyel tecavüzcü” olarak görmek, elbette mümkün değil!.. Ama, “medya”nın; bu tür “vahşet”leri, bu tür “tecavüz”leri ve bu tür “sapıklık”ları “teşvik” ettiği ya da “tetiklediği” bir gerçek!..
GELİNİM OLUR MUSUN?
Açık ve net söyleyeyim:
Bu tür “dizi” veya “program”lar, sadece “reyting” almak, yani “daha çok izlenmek” için yapılmıyor.
Bu tür programların “asıl amacı” toplumu “dönüştürmek” ve “istenilen kalıba sokmak”tır!..
Türkiye toplumunun “yüzde 99’u Müslüman” ya, istiyorlar ki, “dinden kopsunlar” ve herhangi bir “ahlaki değer”e sahip olmasınlar!..
Geçmişten bir örnek vereyim:
Malûm; “Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” denilen, “evlilik, aile, mahremiyet, ahlâk ve namus” kavramlarına büyük değer verilen Türkiye’de, bundan 11 yıl önce, yani 2004’te, bir program yayınlanmıştı...
Adı, “Gelinim Olur musun?”
İşte bu programın fikir babası Murat Üçkardeşler, daha sonra bir dergiye verdiği röportajda; “Bu programı niye yaptığını” şöyle itiraf etmişti:
“Evlilik kavramına karşıyım!..
Evlilik, çağdışı bir olaydır!”
Devam etmişti “itiraf”larına:
l “Ben bu program vasıtasıyla evliliğin ne kadar yanlış ve sahte olduğunu insanlara gösterebiliyorum!.. Amacım yarışmacıları evlendirmek filan değil; bu program vasıtasıyla insanlara birtakım mesajlar vermek! Çünkü toplumumuz hâlâ flörte karşı. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar.”
l “Bir kız hâlâ bizim toplumumuzda rahat rahat flört edemiyor. Varoş ve Anadolu kültüründe hâlâ çocuklarının nasıl evleneceği konusunda aileler belirleyici. Kadınların kendilerini kanıtlama sorunları var. Mesela kaynanalar genelde bakire gelin istiyorlar. Bu çok ayıp. Bir kadın bunu nasıl söyler.”
Daha önce dedim ya;
“Eğitim şart... Ama ilk önce eğitimlileri eğitmek lazım!”
HASTALIKLI KAFALAR!
Söyleyin Allah aşkına;
“Eğitimli”(!) bir insan; “Evlilik çağdışı bir olaydır” diye yola çıkmış ve“Gelinim Olur musun?” adlı bir program yapmışsa, bu “hastalıklı kafa”dan, sağlıklı bir program çıkar mı?..
Bu tür “hastalıklı kafalar”ın yaptığı programların tek amacı, “toplumu ayakta tutan değerleri yıkmak”tır!..
Daha kısa ifadesiyle;
Bunlar “Hak ve halk düşmanı”dır!..
Bu “hastalıklı kafalar”dan çıksa çıksa; “tecavüz” çıkar, “cinayet” çıkar,“intihar” çıkar!..
O programda “rol” alan Semra adlı kadının oğlu Ata Türk’ün, daha sonra bunalıma girip, 2005’te, otel odasında “intihar” ettiğini de söyleyelim ki, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılsın!..
Uzun lâfın kısası;
“Fatmagül’ün Suçu Ne” türü diziler “tecavüz”leri, “Gelinim Olur musun?”adlı programlar da “intihar”ları körüklüyor!..
Olan, bu ülkenin “genç”lerine oluyor!.. Hep kaybediyorlar!..
“Kazananlar” ise;
“Medya patronları!”
Gençlerin “ceset”leri,
Onların “cep”leri şişiyor!..
BİR TEK DİZİDE 3 TECAVÜZ!
Şimdi, “Yozgat Rehberlik Araştırma Merkezi”nde görevli Psikolojik Danışman Mustafa Toplu’nun gönderdiği bir “yazı”yı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mustafa Toplu, özetle demiş ki;
“Medyanın birey ve aile üzerindeki etkisi yadsınamayacak bir gerçekliktir.Dini, kültürel ve ahlaki değerlerimizle alakası olmayan televizyon dizilerinin ve kadını bir eşya, bir meta olarak teşhir eden yarışmaprogramlarının bireyler ve aile yapımız üzerindeki yıkıcı etkisi dehşet verici boyutlardadır.
Birey ve toplum ahlakını hiçe sayan bu diziler ve yarışma programları, kadınları cinsel bir obje olarak takdim etmekte, ‘bedene’ indirgemekte ve sömürmektedir.
Bu diziler ve bu dizilerde rol alan sanatçı(!)lar, aile kurma ve çocuk sahibi olma gibi değerlere karşı insanları duyarsızlaştırmakta, nikahsız birliktelikleri teşvik etmektedir.
Maalesef reyting rekorları kıran bu diziler ve yarışma programları nikah, mahremiyet, kadının kutsallığına saygı, vefa ve sadakat gibi değerleri altüst etmektedir. Çocuklarımız, akşam ayakta oldukları saatlerde, Türk aile yapısına ve dini yaşantısına uygun olmayan, mahremiyetin hiçe sayıldığı sahnelere maruz kalmaktadır.
Dizilerin nerdeyse tamamında, arkadaşlık ilişkileri cinsel boyutlara indirgenmekte ve gençlerin hayat tarzlarının merkezine cinsellik yerleştirilmektedir.
Yarışma programı adı altında reyting çekme uğruna, kadınlar cinsel bir meta olarak teşhir edilmektedir.
Kadın kutsal kimliğinden çıkarılıp bedensel zevkleri tatmin eden bir meta olarak değersizleştirilmektedir.
Bu dizilerdeki ve yarışma programlarındaki kişiler çocuklarımız tarafındanmodel alınmaktadır. Bu durum ise bireyleri, ahlaki ve kültürel değerlere karşı duyarsızlaştırmakta; cinsel sapkınlıktan tutun, uyuşturucu kullanımına kadar birçok olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir.
Yakın tarihte fuhuş, uyuşturucu satmak ve kullanmaktan suçlu bulunan ünlü isimlerin en çok izlenen dizilerde karşımıza çıkmaları fuhuşu, uyuşturucu kullanımını ve ahlaksızlığı meşrulaştırmakta ve bu kişileri model alan gençlerimizi teşvik etmektedir.
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Zeynep Gültekin’in hazırladığı yüksek lisans tezinde ele alınan sadece bir dizinin 55 bölümünün faaliyet raporunda; ‘411 cinayet, 152 yaralama, 137 saldırı, 147 dayak, 155 tokat, 175 kavga, 110 işkence, 3 tecavüz, 191 taciz, 145 silahlı çatışma’ ortaya çıkmıştır...”
SAPIKLARI TV’LER ÜRETİYOR!
Görüyorsunuz ya;
Rakamlar dehşet verici!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Sadece bir tek dizi”nin “55 bölüm”ünde, “411 cinayet” işleniyor, “saldırı, yaralama, dayak, tokat, kavga, çatışma ve işkence” gibi “şiddet sahneleri”yer alıyor!..
Dahası;
“Sadece bir tek dizinin 55 bölümü”nde “3 tecavüz, 191 taciz”seyrediliyor!..
Sonra da, toplum olarak ayağa kalkıyor ve “Özgecan cinayeti”ni protesto ediyoruz...
Tamam, tepki gösterelim de;
Bu “tecavüz”lerin, bu “sapıklık” ve “cinayet”lerin “tarlası” kim?..
“Tarla, medyadır!”
Bir kısım “gazeteler”dir, “dergiler”dir, özellikle “televizyonlar”dır!.
“Gerçek suçlu, medyadır!”
Siz, “Fatmagül’ün Suçu Ne” gibi dizileri yayınlamaya devam ederseniz, o“tarla”lardan Suphi Altınöken ve Fatih Gökçe gibi “sapık ve cani”ler yetişmeye devam edecektir!..
Bence; “sivrisinek”leri değil, onların yetiştiği “bataklık”ları protesto etmeli, o “tarla”ların önünde gösteri yapılmalıdır!..
Aksi halde;
“Daha çook Özgecan’lar ölür!”
************************************************************************************
Emre Uslu, sana sesleniyorum... Zaman’cılar da cevap verebilir...
Hem “Biz Paralelci değiliz” diyorlar, hem de “Paralelcileri savunmak” için olağanüstü bir çaba sarfediyorlar!..
Hem “Fuat Avni’nin bizimle alâkası yok” deyip, “3 gündür yayınlanan Fuat Avni haberleri”ne suskun kalıyorlar, hem de “Fuat Avni’nin son twiti”ni sürmanşetten yayınlıyorlar.
“Zaman gazetesi”nden söz ediyorum...
Dünkü “sürmanşet”lerinde, “Fuat Avni’nin son twiti”ni yayınlamışlar!..Fuat Avni, diyesiymiş ki; “Bank Asya’dan istenen belgeler, hiçbir bankadan istenmedi!”
Bu haber ne anlama gelir?..
Zaman gazetesi, “Fuat Avni’nin twiti”ni esas aldığına, Star ve Akşamgazetelerinde 3 gündür yayınlanan “Fuat Avni, Emre Uslu’dan başkası değil” haberleriyle ilgili “tek satır” bir şey demediğine göre; demek oluyor ki; gazetelerin “Fuat Avni” haberleri “doğru”dur, “gerçek”tir!..
Eğer “yalan” derlerse, o zaman “dünkü” haberleri de “yalan” demektir...Fuat Avni kod adlı Emre Uslu, eğer “Paralel’in kullandığı bir tetikçi”olmasa; Zaman, onun için “Twitter fenomeni” demezdi!..
Emre Uslu’ya bir çağrım var:
“Çık ortaya ve hangi twitinin doğru, hangisinin yalan olduğunu açıkla!”
Emre Uslu’ya sesleniyorum ama, biliyorum ki, “cevap” Zaman’dan gelecek!..
Öyledir ya; “köpeğin kuyruğu”na basılırsa; ses “baş”ından gelir!..
yeniakit