Nesil emniyetini kavrayabilmek için "aile nedir?" sualine cevap bulmak zorundayız. Önce "aile" kelimesi üzerinde duralım. Bakıma muhtaç olmak ve fakir düşmek gibi mânâlara gelen "ayle"den türemiş, arapça bir kelime ile karşı karşıyayız. Istılâhta; "temelini ana babanın teşkil ettiği, kan ve süt bağıyla birbirine bağlı ferdlerden oluşan küçük topluluğa aile denir"ı şeklinde tarif edilmektedir. Ayrıca, nikâhları birbirine müebbeden (edebiyyen) haram olan ferdler de, aileden sayılır. Bir çok arisiklopedide ailenin "anne-baba ve çocuklardan meydana gelen topluluktur" şeklindeki tarifine rastlarsak da, buna katılmak mümkün değildir. Çünkü tarif "efradına câmi, ağyarına mani" olmak zorundadır.
Aile sisteminin, Hz. Âdem (as)'a indirilen on suhufla teşkil olunduğu, ilk ailenin Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva (r.anha)'dan meydana geldiği gerçeği inkâr olunamaz 2 Hz. Âdem (sa)'in kıssası Kur'ân-ı Kerîm'de yEr aldığı gibi, incil ve tevrat'ta da yer almıştır.3 Bu durumda müslümanların, nasranilerin ve yahudilerin; ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (as)'e inanmaları zarûridir. İnsanı, maymunun evrim geçirmiş şekli kabul eden darwinizmi esas alanlar, müslüman olamıyacakları gibi, nasrâni ve yahudi de (yani ehl-i kitap) olamazlar.
Hz. Âdem (as)'in iki oğlu arasında (Habil ile Kabil) cerayan eden kanlı mücadelenin, temelde aile sistemine dayandığı dikkate alınırsa, "nesil emniyeti"nin önemi kavranır.4 Hz. Habil (ra)'e nikâhlaması suhuflarla sabit olan İklima'ya gönlünü kaptıran Kabil; aile sistemini heva ve heveslerine kapılarak değiştirmek istemiştir. Kardeşi Habil'i öldürerek hedefine varmaya kalkan Kabil, ideolojik sistemlerin kurucusu olarak kalmamış, ilk katliamı da gerçekleştirmiştir. Günümüzdeki bütün ideolojilerin temelde "katliam"a dayanması, Kâbil kompleksinin tabii bir sonucudur. Bu noktada Resûl-i Ekrem (sav)'in "Hiçbir âdemoğlu zulm ile öldürülemez. Ancak onun kanının günahından Âdem (as)'in oğlu Kabil'e bir pay ayrılır. Çünkü bu cinayeti âdet edenlerin önderi (lideri) odur"5 mealindeki hadis-i şerifini iyi düşünmek durumundayız.
İmam-ı Gazzalî: "Zina eden erkek ve kadınların cezalandırılması, nesil emniyetinin tahakkuku içindir" hükmünü zikrediyor.6 Bilindiği gibi dâru’l-İslâm'da zina eden erkek ve kadın, bekâr ise yüz değnek cezasına, evli iseler recm'e tâbi tutulurlar. Ancak dâru'l-harp'te bu cezalar uygulanamaz. Zira nesil emniyeti yoktur. Dolayısıyla hadd-i zina ve recm'in uygulanmadığı toplumlar, "dâru'l-harp" özelliğini taşırlar. Türkiye'de, genelevlerin bile devletin resmi izniyle işletildiği, zinanın kitle yayın organları (TV, radyo, gazeteler vs.) ile övüldüğü ve şer'i muamelatın yasaklandığı gerçeği gizlenemez. Böyle bir topluma "Efendim, dâru'l-İslâm da diyemeyiz, dâru'l-harp de diyemeyiz" cümleleriyle, sahip çıkanlar "delâlet-i ve subûti kat'i hükümleri" dikkate almayacak derecede zihnen çürümüştür. Muhkem ve müfesser âyetlerin, hükmü katiyyet ifade eden mütevatir sünnetlerin ve Sahabe-i Kiramın inkâr edildiği toplumlara "dâru'l-harp" denilmezse, İslâmî mücadelenin mânâsı kalmaz.
İslâm dini; erkek ve kadınların, birbirleri üzerine hüküm koyma, hak ve yetkilerini tayin etme fülerini kabul etmemiştir. Her iki cins de, "Allah (cc)'ın indirdiği hükümlere" boyun eğmek ve İslâmî bir hayat yaşamak zorundadırlar. Bu sebeple İslâın toplumlarında "feminizm" diye isimlendirilen felsefi cerayanların etkisi görülemez.
"Nesil emniyeti" ile yakından alâkalı bir ıstılâh da fuhuştur. Fuhuş, lûgatta söz ve işin çok çirkin olması, hududu ve ölçüyü aşmak, kötü olarak bilinen her türlü söz ve iş mânâlarına gelir 9 Cahiliyye döneminde açık ve gizli olarak yapılan zina , İslâm dini tarafından kesinlikle haram kılınmıştır. Ayrıca zinayı teşvik eden müzik ve bunun gibi bütün yollar haram kılınmıştır. Türkiye'de olduğu gibi, cahiliyye döneminde de, açık yerlerde yapılan zina kötü görülürdü. Ama gizli ve kimsenin göremiyeceği yerde yapılanı katiyyetle ayıplamazlardı. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Açık olsun, gizli olsun fuhşiyata yaklaşmayınız."(10) emri, "gizli olan" fuhşu da kesinlikle haram kılmıştır(11).
Muhkem ve müfesser âyetlerle ve hükmü kat'iyyet ifade eden mütevatir sünnetle, "aile"nin nasıl teşekkül edeceği izah buyurulmuştur. Bu hududların dışındaki her türlü ilişki (siyasî yönetimler, kanunlarla tayin etse de, etmese de) fuhuştur. Çünkü insanların kendi heva ve hevesleriyle, aile sistemi kurmaları kat'iyyen haramdır. Aile, İslâm'ın belirttiği hududlarla teşekkül eder.
KAYNAKLAR
(1) İslâmî Bilgiler Ansiklopedesi, İst:1981, c. I, sh.129.
(2) İbn-i Kesir, Tefsirû'l Kur'ân'il Azim, Beyrut: 1969, D.Marife Yay. c. IV, sh. 217.
(3) Melâhat Aktaş, İslâm Toplumunda ve Çağımızda Kadın, İst:1983. (4. bsm.) Ölçü Yay. sh. 25 vd.
(4) Muhammed Emin Hirevi, Mearicû'n-Nübüvve, İst. 1978 (4. bsm.) sh.134.
(5) Abdi'llatif ez-Zebidi, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, Ank. l975, (3. bsm.) c. IX, sh. 83 Had. No:371.
(6) İmam-ı Gazzalî, el-Mustasfa Min ilmû'l Usûl, Beyrut:l937, c. I, sh. 287 vd.
(7) Ebû'l Hasen Ahmed b. el-Kudurî, Kuduri Metin ve Tercümesi, İst.1979, Eser Yay., sh. 342-343.
(8) Ebû'l Hasen Ahmed b. el-Kudurî, a.g.e., sh. 345.
(9) Râğıb el-İsfahani, el-Müfredat, "Fe-Ha-Şe" mad.(nakleden: Tevhid Gazatesi, 26 Mart 1979, sayı 14. sh. 6).
(10) En'am sûresi:151.
(11)zebidi. Sh105