Köylüler toplanmışlar kendi aralarında sızlanmaya başlamışlar:
“Nedir yahu şu ağadan çekip durduğumuz? Buğdayı bizden, unu bizden, yağı bizden peyniri bizden, her şeyi bizden, yeter artık çektiğimiz, yine peynir günleri geldi. Gidelim konuşalım, artık bundan sonra kendisine hiçbir şey vermeyeceğimizi söyleyelim...”
Üç dört kişiden oluşan bir heyet, bu sene peynir vermeyeceklerini bildirmek üzere varmışlar; ağanın kapısını çalmışlar, girmişler içeri. Ağa, ağalığa yakışan bir gürlemeyle:
“Ne var ulan, gene niye geldiniz?” diye bağırınca bizimkilerin dizlerinin bağı çözülmüş ve
“Şeey ağam... Bu seneki peyniriniz tam yağlı mı olsun yarım yağlı mı olsun diyecektik de...”
Ağa aynı ses tonuyla “her seneki gibi olsun!” demiş ve bizimkileri göndermiş.
Köyün peynir sezonu gibi Türkiye’nin de anayasa değiştirme mevsimi geldi galiba. Numan Kurtulmuş’un öncülük ettiği ekip, çalışmalarına başlamış durumda.
On iki Eylül darbe dönemi biraz geçtikten sonra Kenan Evren anayasasından rahatsızlıklar başlamış, hayatla bağdaşmayan, sırıtan birtakım maddeler o günden bu yana değişikliğe uğramış, bu işe öncülük eden, bununla avunmuşlar daha doğrusu avutmuşlardır.
Kendilerine göre Anayasa konusunda birçok şey yaptıklarını, hatta bunların devrim niteliğinde olduğunu iddia edenlere bir çift sözümüz, aslında bir kaç sorumuz var:
Bin yıldan bu yana, yani yüz yıl öncesine kadar bir tek Allah’a ibadet eden bu millete dipçikle Kemalist tapınma dayatıldığını bilmiyor musunuz, görmezden mi geliyorsunuz?
Şu anda bu milletin resmi dininin Kemalizm olduğunu görmezden mi geliyorsunuz?
Beyler, lütfen kimse kimseyi kandırmasın; yüz yıldan bu yana bu milletin tanrısı değiştirilmiş, kıblesi değiştirilmiş, kitabı değiştirilmiş, Allah aşkına bunun farkında değil misiniz?
Durum böyle olunca sizin çalışmalarınızın varacağı son nokta:
“Ağam, bu seneki peyniriniz nasıl olsun, ne kadarı yağlı ne kadarı yarım yağlı?”
Anayasayı değiştirmekle sanki çok önemli bir şeyler değişecekmiş gibi kimse kimseyi boş yere heyecanlandırmasın.
Selam ve dua ile.