Bazı dostlar benim Kemalizm"e fazla kafayı taktığımı, bu konuda çok ideolojik düşündüğümü, Kemalizm"in artık kendi haline bırakılması gerektiğini, zaten kendi kendine yok olup gitme sürecine girdiğini, aksi takdirde tepki toplayacağını ve yeniden canlanacağını söylüyorlar.
Acaba öyle mi? Kendilerine de söylediğim gibi, bu düşüncenin yanlış olduğuna inanıyorum.
Her şeyden önce Kemalizm bu ülke insanının kendi arzusu ve merakıyla yaşadığı ve şu anda da yavaş yavaş terk ettiği siyasi bir dönem değildir.
Kemalizm, bu ülkenin tarihinde insanımızın ister istemez mola vererek gelip geçtiği bir merhale, yaşamak zorunda olduğu bir mevsim değildir.
Devrim adı altında yapılan Kemalist dayatmaların hiç biri halkın arzu ve isteğiyle gerçekleşmemiş, yukarıdan dipçikle, baskıyla dayatılmıştır.
Kemalizm bizim elimizde olmadan tarihin bir döneminde esip geçen ve kimsenin müdahale etme gereği duymadığı, kendi iradesinin dışında maruz kaldığı bir rüzgâr değildir.
Kemalizm, bir moda gibi insanların heveslenip daha sonra hevesleri geçince eskitip attığı bir giysi değildir.
Kemalizm, bu ülke insanına zoraki giydirilmeye çalışılan, kolları, bacakları dışarıda kalan bir deli gömleğidir.
Kemalizm, bir milletin zoraki içine sokulmaya çalışıldığı bir cenderedir.
Kemalizm, doksan yıldan bu yana iki büyük hedefi gerçekleştirmek için çırpınmıştır:
Birincisi, başta Kürtler olmak üzere bu coğrafyada yaşayan herkesi Türkleştirmektir.
İkincisi, daha sonra da hepsini birden laikleştirmek, dinsizleştirmektir.
Yani Kemalizm, kurulduğu günden bu yana Hakk"la ve halkla savaşmıştır.
Bugün Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıklarının tamamının ortak bir özellikleri vardır, hepsi de Kemalist"tir. İster CHP"li olsun, ister MHP"li olsun, ister asker kökenli olsun, ister sivil bürokrat olsun, hepsi de katıksız Kemalistlerdir.
Ortaya çıktığı günden bugünümüze, Kemalizm"in ve Kemalistlerin değişmeyen ortak bir özelliği vardır: Dayatmacıdırlar, kendisini siyasi iradenin yegâne temsilcisi olarak görmektedirler.
Kemalizm"in bu ülkeye maliyeti üzerinde kesinlikle çok yönlü araştırmalar yapılmalı, dosyalar açılmalıdır.
Bu uğurda imha edilen insanlar tespit edilmelidir, rakamlar ortaya çıktığında herkesin dehşete düşeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Kemalizm uğruna katledilen insanların, İstiklal savaşı esnasında bütün cephelerde verilen şehit sayısından hiç de az olmadığı unutulmamalıdır. Yok, eğer biz abartıyorsak o zaman kendileri gerçek rakamları ortaya koymalıdırlar.
Kemalizm"in bu ülkeye yerleştirilmesi için tüketilen yıllar ve boşaltılan hazineler kesinlikle masaya yatırılmalıdır.
Özellikle otuz yıldan bu yana bu ülkenin içerisine düştüğü şiddet ortamının yegâne sorumlusu, bütün bu belaları bu ülke insanının başına saran, ülke insanını birbirine düşman eden, birbirinin kurduna dönüştüren dayatılmakta olan bu Kemalizm değil de nedir?
Ta baştan beri bu ülkedeki darbecilerin ve bugün yargılanan son darbe suçlularının hepsinin ortak yanları Kemalistler olduğu halde bu durum niçin dile getirilmiyor, gerçek suçlunun Kemalizm olduğu niçin itiraf edilmiyor?
Söyleyin şimdi böyle bir Kemalizm"in sessizce çekip gitmesine, yaptığı bunca zulümden dolayı hiç kimseye hesap vermeden sıvışıp kaybolmasına müsaade edilebilir mi?
Eğer böyle yapılırsa dayatmacılar için aynı kapı yine açık bırakılmış olmuyor mu?
Şimdi lütfen, bütün bunlar öncelikle yetkililer tarafından itiraf edilmelidir.
Dikkat ederseniz bu konu ısrarla es geçilmektedir, darbecilik ve dayatmacılık suçu sadece bireylerin kendilerine yüklenmektedir. Sanki birtakım bürokrat ve generallerin şahsi zaaflarıymış gibi sunulmaktadır.
Yani demek istiyoruz ki Kemalizm, halka hesap vermeden sessizce sıvışıp gidemez. Kimlere zulmettiyse mutlaka hesabını vermelidir.
doğruhaber