Birkaç gün sonra 1 Kasımda seçilen milletvekilleri her zaman olduğu gibi yemin ederek görevlerine başlayacaklar, bu yemini yapmayanlar milletvekili sayılmayacaklar.
“…laik cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim” diyecekler.
Diyoruz ki, işte tam bu noktada millet itiraz etmeli değil mi? Onları seçip Ankara'ya gönderen insanlar; “hop, bir dakika” diyerek ayağa kalkmalı, seslerini yükseltmeli değil mi?
-Sen neler söylüyorsun arkadaş? Biz seni Ankara'ya böyle bir şey için göndermedik. Sen bizden oy isterken de kesinlikle böyle bir şey dememiştin.
-Eğer bizi vekil seçerek Ankara'ya gönderirseniz Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağım, hep bu istikamette çalışacağım diye bir şey söylemedin bizlere. Bizden bunun için vekâlet istemedin.
Hatta halktan önce kendilerine böyle bir yemin dayatanlara, önlerine böyle bir yemin metni koyanlara milletvekilinin kendileri itiraz etmelidir;
-“Kusura bakmayın, ben seçmenlerime böyle bir vaadte bulunmadım, beni seçip Ankara'ya göndermeleri halinde laiklik için, Kemalist ilkeler için çalışacağım diye bir şey söylemedim onlara. Şimdi nasıl olur da benden böyle bir yemin istersiniz?” demeleri gerekmez mi?
Evet, kim neyi vaad etmişse, kendisini seçip Meclis'e gönderenlere neyin sözünü vermişlerse onun üzerine yemin etmeli, and içmelidir. Mesela birileri böyle yapmışlarsa, İzmir'den seçilip gelenler, Trakya'dan veya bir başka yerden seçilip gelenler kendilerini seçenlere böyle bir vaadte bulunmuşlarsa; başta laiklik olmak üzere Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çalışacaklarına dair söz vererek seçilmişlerse, buyursunlar bu yemini etsinler.
Fakat başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere biz hiç kimseden böyle bir vaad duymadık, bu şekilde bir seçim konuşması dinlemedik, seçim beyannamelerinde böyle bir şey görmedik.
Meydanlarda, salonlarda CHP adaylarının ağzından bir defacık olsun laiklik sözü duymadık, ilke ve inkılapları titizlikle işleteceklerine dair bir söz işitmedik.
Çünkü bunun hiçbir getirisi yok, insanımız hiç itibar etmiyor. Kemalizm kaybetmiştir beyler, gelin bunu itiraf edin.
Bugün hangi siyasetçi halkın karşısına geçerek Kemalizm adına oy isteyebilir? Yapsa yapsa bir tek Doğu Perinçek yapar, Emine Ülker Tarhan yapabilir ve yapmaktadırlar. Eğer seçilmiş olsalardı bir tek onların yemini dürüstçe bir yemin olabilirdi. İşte onların aldıkları oy miktarı da ortadadır.
Kemalizm'in bu ülkeye kaça mal olduğunu insanımız çok iyi bilmektedir.
Her şey bir tarafa, defalarca belirttiğimiz gibi, Kemalizm'in en önemli meyvesi PKK'dir, Kemalizm dayatması, PKK'den daha büyük bir ürün vermemiştir.
Bu ülke insanı Kemalizm'i hiçbir zaman gönüllü olarak tercih etmemiş, kendisine dayatılmıştır. Bugün de aynı şekilde dayatılmaya devam edilmektedir. Ülkeyi yönetmek üzere seçilen yetkililere de dayatılmaktadır.
Yok, eğer milletvekillerinin gönüllü bir şekilde isteyerek bu yemini ettiklerini söylüyorsanız, bu durumda onlar yalancıdırlar, bizi kandırmışlardır, ikiyüzlüdürler, seçmenine bir türlü, Ankara'da bir türlü oluyorlar demektir.
Eğer bu yemin kendilerine dayatılıyor, zoraki yaptırılıyorsa, kendileri de buna itiraz etmiyorlarsa, bu durumda korkaktırlar.
Ne acı bir tiyatro! Halkın gözünün içine bakılarak yalan yere yemin ediliyor, ettiriliyor, hiç kimse sesini çıkaramıyor, bu duruma bir tek itiraz eden yok.
Üstelik bütün bu olup bitenler halkın gözünün önünde naklen cereyan ediyor.
Galiba yeryüzünde bizim gibi bir tek Kuzey Kore kalmış olmalıdır, var mı başka bir ülke?
Herkesin birbirini kandırdığı, birbirinin gözünün içine baka baka yalan söylediği, herkesin birbirine baka baka yalan dinlediği, ses çıkaramadığı bir dünyada yaşamak nasıl bir şeydir?
Tekrar ediyoruz, bırakınız bu yemini sadece Kemalist siyasetçiler yapsın, Kemalizm'e inanan ve Kemalizm'i vaad eden siyasetçiler yapsın.
Az kalsın unutuyordum, bu yemini bir de HDP milletvekilleri yapmalıdırlar. Sadece yeminin başında birkaç kelimeyi değiştirsinler veya o kısmı hiç söylemesinler, geri kalan kısmı, yani “Laik cumhuriyet, Atatürk ilke ve inkılapları” gerçekten tam da kendilerine göredir. Hem de çekinmeden, gönül rahatlığıyla bu andı içmelidirler
Öyle ya, Kemalizm Kürtler üzerinde fazla etkin olmamıştı, bütün zulüm ve dayatmalarına rağmen Kemalizm'in dayattığı hayat tarzını benimsememişlerdi.
Kemalizm'in doksan yılda yapamadığını HDPKK beş on sene içerisinde başarmıştır.
Herkes birbirinin gözünün içine baka baka yalan söylüyor, hem birbirlerini kandırıyor, ondan da önce herkes kendisini kandırıyor.
Milletvekiliyle, seçmeniyle bütün bir ülke dürüst olmalıdır. Kimse kimseyi ve öncelikle hiç kimse kendisini kandırmamalıdır.
Başta siyasiler olmak üzere niçin koskoca bir millet münafıklığa, ikiyüzlülüğe itiliyor ki? Niçin koskoca bir ülkeye inanmadığı, dönüp itibar etmediği şeyler dayatılıyor ki?
Niçin koskoca bir ülke insanının ağzı başka, kalbi başkadır? Koskoca bir millet niçin birbirlerinin gözünün içine baka baka yalan söylüyor? Niçin dürüst olunmuyor, niçin herkes birbirine rol yapıyor?
doğruhaber