Kendi katilinin izini sürmek

ETÖ savcılarının ruh hali nasıldır acaba?

Adem Yavuz ARSLAN /BUGÜN

KENDİ AZRAİLİNİN İZİNİ SÜRMEK!

ETÖ savcılarının ruh hali nasıldır acaba? Düşünsenize ülke tarihinin en önemli soruşturmasını yürütüyorsunuz. Milyonlarca insanın gözü üzerinizde. En ufak bir hata yapma lüksünüz yok. Ama en ilginci 'kendi Azrailinin izini sürmek' olmalı. Malum İSTEK Vakfı'nın arazisinde lav silahları, bombalar bulundu. Sanık olarak karşınızda oturan insanların niyeti sizi öldürmek. Hepsi de profesyonel asker. Zırhlı bir aracı bile parçalayabilecek silahları var. Tabiri caizse kendi Azrailinizi sorguluyorsunuz. Savcıların ruh halini düşünmek bile kötü.

ORGANİZE İŞLER BUNLAR

Her iki Ergenekon iddianamesinde de savcıların ısrarla vurguladığı bir nokta var. ETÖ organize bir yapı. Üstelik de iktidara-devlete talipler. Bunun için iş dünyasından medya camiasına, sivil toplum örgütlerinden üniversitelere kadar her alanda örgütlü ve organize bir yapılanmanın içindeler. Örgütlenme yapısı; birbirinden bağımsız hareket edebilen gruplardan oluşuyor. Bir 'güç ağı modeli' denebilir. O yüzden birçok ETÖ mensubu birbirini tanımıyor ya da irtibatta değil.

Sonuçta darbeyi elinde silah olanlar yapar. Fakat darbe yapacak askeri sahaya çekmek için nedenleri, başka bir ifadeyle de 'kaos ortamını' hazırlayacak olan ise sivillerdir. İddianamenin eklerinde yer alan belgelere göre de sivil unsurlar çeşitli. Hepsinin yeri ve konumu farklı.

Bu yüzden soruşturmanın her dalgasından sonra 'bu kadar saygın isimler nasıl olur da aynı örgütte olur?' tartışması başlıyor. Ama unutulan bir şey var. Kamuoyunu yönlendirme gücü 'saygın' insanların elindedir. Hedef darbe ortamı oluşturmaksa bunu manavla, terziyle yapmak mümkün değil.

Cuma günü ETÖ sanıklarının ev ve ofislerinde çıkan birtakım fişleme bilgileriyle ilgili haber yayınladık. Şener Eruygur da çıkan 'Dışişleri' belgesine göre ETÖ kendine yakın ya da iş birliği içinde olabileceği bürokratları, diplomatları fişlemiş. Yine notlardan anlaşıldığına göre işbirliği uzun yıllara yayılıyor. Düşünün, bir bürokratın bakanlığa girişine 'yardımcı olunuyor' o görevdeyken 'korunuyor' ve daha etkin makamlara gelebilmesi için 'tayinine müdahale' ediliyor. Kendilerine yakın bürokratların bakanlığa girişinden etkin görevlere gelişine kadar her aşamada birtakım yardımlar yapılmış. O bürokratlar da yardımları karşılıksız bırakmamış.

Merak edilen noktalardan birisi de şu: Hangi istihbarat örgütü ETÖ sanıkları için bu bilgileri temin etti ya da bu kadar kapsamlı bir takibi kim yapabilir?

Bu fişlemelerin 'maceraperest birtakım cuntacıların işi' olduğunu düşünsek bile çok organize bir yapı ile karşı karşıya olduğumuz muhakkak. Bu listelerde yer alan bürokratların ETÖ üyesi olduğunu iddia etmek abartılı olabilir. Bir kısmı kariyer beklentisinden, bir kısmı maddi menfaat temin etmekten, bir kısmı da beğenmediği siyasi iktidara muhalefet olsun diye bu yapılanmaya yakın durmuş olabilir.

Ama bu durum darbe yapmaya niyetli ve ihtiyaç durumunda çok sayıda silahı temin edebilecek güce sahip bir ekibin, bürokrasiyi de arkasına almak için çalıştığı gerçeğini değiştirmiyor.

BAŞKAN RÜŞVET SORUŞTURMASINDA AKLANDI

Dokuz Eylül Üniversitesi'ne rektör atanması süreciyle ilgili Ankara 15. İdare Mahkemesi Başkanı Cengiz Aydemir hakkındaki iddialara yer vermiştik. Ankara Adliyesi'ni karıştıran iddialardan birisi Aydemir'in 'menfaat karşılığı iş takip ettiği' yönündeydi. Konunun yargıya intikali üzerine Adalet Bakanlığı müfettişleri söz konusu iddiaları araştırdı. Yapılan inceleme sonucunda da iddiaların gerçeği yansıtmadığı tespit edilerek mahkeme başkanı hakkında işlem yapılmasına gerek olmadığına karar verildi. Bu sonuç her şeyden önce Türk adaleti için önemli. Çok kritik bir mahkemenin başkanının maddi menfaat karşılığı iş takipçiliği yaptığı iddiası ürkütücüydü

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı