Malaylar, namazlarını cemaatle kılmaya özen gösteriyorlar. Eğer birden fazla namaza duracak hazır kişi varsa çoğunlukla cemaat oluşturuyorlar. Çocuklar ise camilerin süsü. Malezyalı Müslümanlar camilere giderken çocuklarını yanlarında götürüyorlar.
Bilhassa Kuala Lumpur’da, kamuya ya da özel sektöre ait çok sayıda yüksek bina var. Bu tür yüksek binalara Malaylar, "menara" adını uygun görmüşler. Bizdeki Türkiye’ye has güzellikte, Türklere özgü göklere uzanan minareler, bu ülkede adlarını gökdelenlere vermişler. Cami minareleri ise çoğunlukla kısa, köşeli. Türk tarzı minareler yok denecek kadar az. Sadece, dünyanın en yüksek minareli camisinin bulunduğu Şah Alem’de Türk minarelerini hatırlıyorsunuz. Bu Mavi Cami’nin (Blue Mosque) minareleri uzun ama, bizim minarelerin aksine köşeli...
BU milletten İslam dünyası çok şey öğrenecek. Özellikle hızla iktisadi kalkınmayı, birlikte barış içinde yaşamayı, çok temiz ve aşırı düzenli olmayı, dünya ölçeğinde küresel yarışa etkin katılımı, işbirliğini, vb olumlu diğer medeniyet ölçütlerini ve bilhassa kendine güvenmeyi…
Malaylar kendilerine güveniyorlar… 1990 yılında, 23 yıl bu ülkenin başbakanlığını yapan Dr. Mahathir MUHAMMED’in öne çıkardığı ‘MALAYSIA BOLET!’ (Malezya can do it!’-Malezya Becerir! yaklaşımı, her Malay veya her Malezya vatandaşı için ‘vizyon’ haline gelmiş, getirilmiş… Özetle; Din-i İslam’ı bu kadar sünnete uygun yaşama cehdi, gayreti içinde olan başka müslüman millet henüz tanımadım. Türkler de dahil… Belki diğer Malay devleti olan Endonezyalılar da bu tanıma girecekler. Onları görmeden söyleyemem… Ancak Endonezya’dan eğitime katılan arkadaşımdan aldığım bilgiler doğrultusunda kesin olarak, Malezya müslümanları için yaptığım yukarıdaki tanımı teyid ediyorum.
Eğitim aldığım kurumda çok sayıda bayan uzman ve görevli var. Kurum, bir devlet müessesesi... Kurumdaki bayanların % 80-90’ından fazlası başörtülü, zarif, sade giyimli ve çoğu da uzman. Kendilerini yetiştirmişler. 25 Temmuz 2006 tarihinde Malezya ekonomisini ve ülkenin planlı kalkınma sürecini anlatan hanım da başörtülü idi. Aynı zamanda doktoralı. Ders bitiminde yaptığı uyarı dikkat çekici: “Bugün Receb’in birinci günü. Oruçlu olmak sünnet. Bugün oruçlu olmayanlar en azından ayın ikinci ve üçüncü günü oruçlu olabilirler!”.. İlginç bir ülke burası...
Müslüman coğrafyanın hilali, anlaşılan yeniden, Malay Yarımadası’ndan doğup inşaallah Anadolu’da ve Rumeli’de yeniden bedir olacak…
MALAY MESCİDLERİNDEN İZLENİMLER…
Malaylar, her nasılsa bendeniz çözemedim namazlarını istisnasız çorapsız kılıyorlar. Hangi camiye girdimse Malayların çoraplı olanını görmedim! Eğer namaz kılan bir çoraplı varsa, mutlaka ben gibi misafirdir. Kuala Lumpur’un merkezini oluşturan KLCC İkiz Kuleleri’ndeki camide ve Cum’a namazlarında da aynı gözlemi yapıyorum. Selangor Eyaletinin başşehri, Şah Alem’deki (Shahalam) eyalet camisi olan Şah Alem Mescidi’nde de durum aynı. Çorapsız erkek cemaat... Halbuki bizde namazı çorapsız kılmak çok da hoş karşılanmaz. Allah’ın huzuruna en güzel kıyafetle çıkılır. Bu hususu aydınlatmasını istediğim İslam Merkezi sorumlusu beyefendi de açıklama yapamıyor. Çünkü dini bir dayanağı yok. Anlaşılan sıcak ve nemli iklim, bu hususta belirleyici.…
Cuma namazlarına gittiğimizde fes ile namazını kılan orta yaşlı ve yaşlılar çoğunlukta idi. Namaza çocukları ile gelen Malaylar, oldukça fazla. Namazın ardından bizdeki gibi tesbihat yok. Bu nedenle, mescidlerde tesbih göremiyorsunuz ya da yok denecek kadar az. Camilerin hepsinde sadece Allah ve Muhammed lafızları yazılı olan levhalar mevcut. Şafii fıkhını takip ediyorlar.
Her işyerinde, her otelde mutlaka mescid var. Mescidlerde hanımlar için de ayrı bölüm ve abdest alma yerleri mevcut. Abdest alma yerlerinde oturamıyorsunuz. Çünkü oturak yok. Alafranga tuvaletlerine, bizdeki gibi su bağlı ilk ülke burası gördüğüm… Türk tuvaletlerini de nihayet bu ülkede görebildim. Türk tarzı “alaturka” tuvaletler çok yaygın. Her yerde, otelde, mescidde, kamu binalarında, özel işyerlerinde mutlaka mescid var. Camilere mescid diyorlar. Küçücük mescidlere de “Surau” deniliyor. Tuvaletlerini çok temiz tutuyorlar. Kullanımları kolaylaştırılmış. Mescidlerin yanındaki tuvaletlerde, engelliler için de kolay kullanımlı ayrıca düzenlenmiş tuvaletler mevcut.
İKİ NEHRİN BİRLEŞTİĞİ YER: KUALA…
Malay Yarımadası haritasını incelediğinizde, çok sayıda “Kuala” ön takısı ile başlayan yerleşim adı göreceksiniz. Ben de merak ettim nedir Kuala’nın manası diye… İki nehrin/ırmağın birbirine kavuştuğu (Türkçe’de “çat“ kelimesi kullanılıyor) ve birleşip büyüdüğü noktaya ‘Kuala’ diyorlar. Kuala Lumpur, Kuala Kangsar, Kuala Pilah, Kuala Dong, vd… Ancak ilginçtir, yarımadanın aksine Borneo Adası’nda, Kuala adı ile başlayan yerleşim yeri haritada hiç göremedim.
Kuala Lumpur, Klang ve Gombak nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş. İki nehrin tam birleştiği yerde ise şehri kurarken burada yapılan ilk cami mevcut. Tek katlı ama çok geniş. Alçacık minaresi, Türk-Moğol mimari tarzı ile yapılan bu büyük caminin adı; Mescid Cami (Masjid Jamek). Halen şehrin ana merkezlerinden bir mekan... Tek ayaklı viyadükler üstünde çalışan ve tam şehir merkezine gelmeden yer altına indirilen hızlı trenin de ana duraklarından birisi burası. İşte bu caminin hemen dibinde birleşen iki nehrin taşıdığı sel suları tam da 9 Eylül’de, aşırı yağmurda köprüye kadar yükselip, kızgınlıktan gözleri kızıllaşan boğalar gibi delicesine akıyordu...
Malaylar, namazlarını cemaatle kılmaya özen gösteriyorlar. Eğer birden fazla namaza duracak hazır kişi varsa çoğunlukla cemaat oluşturuyorlar. Eğer henüz cemaat tesis edilmemişse, namaza tek başına duran müslümanı gören yeni gelen/gelenler hemen arkasına geçip cemaat oluşturuyorlar. Gerek Hanefi, gerekse Şafii fıkhındaki bu tarz cemaat tesisine Türkiye’de kaşılaşılmıyor.. Bakıyorsunuz sessizce tek başına namaza başlayan Malay, ardında saf tutan cemaate imamlık yapmaya başlıyor. Akşam ya da yatsı, sessizce namazını kılarken açıktan sesli olarak imamlık yapmaya başlıyor.
Vakit
"Bu gezi (izlenim ve değerlendirme) yazısı;
Anadolu'da Vakit Gazetesinde 8 Eylül 2007 tarihinde
başlayarak bir hafta boyunca yayıma girmiştir."