Doç. Dr. Ahmet Kavas'ın incelemesi
Afrika ülkelerinden İngiliz sömürgesi olanların Fransız sömürgelerine göre bağımsızlık sonrasında demokrasi, insan hakları gibi pek çok konuya daha rahat bir geçiş yaptıklarını ifade etme alışkanlığı vardır.
Belki bağımsızlık sonrasındaki ilk yıllar için bu düşüncede kısmen de olsa bir haklılık payı vardı. Gerçi Nijerya’da, Sierra Leone’de ve Sudan’da yaşananlar bile bu görüşü çürütmeye yeterdi, ama bunlarda yaşananlar istisnaî durumlar gibi gösteriliyordu.
Batı Afrika’da son yıllarda kaynayan Fildişi Sahili uzun yıllar Fransız sömürgelerinin içinde demokrasiye geçişte örnek ülke gibi takdim ediliyorsa, Doğu Afrika’da da Kenya İngiliz sömürgeleri için benzer bir konumu temsil ediyordu. Oysa son günlerde Kenya’da yaşananların kıtanın diğer bölgelerindeki uygulamalardan pek farkı olmadığını gözler önüne serdi. Aslında burada bugün yaşanan kardeş kavgasının temelleri de daha sömürgecilik döneminde atılmıştır. Yaşananlar yaklaşık 50 sene medeniyetten uzak yaşamaya mahkûm edilen insanların kaybettikleri yılları kolayca aşarak telafi etmelerinin mümkün olmadığını ortaya çıkarmıştır. Kenyalılar belki İngilizler tarafından köleleştirilmediler ama ellerinde kıymet ifade eden ne varsa alındığı için tam bir yoksulluğa sürüklenmişlerdi.
İngilizler Kenya’yı Nasıl Sömürgeleştirdi:
Yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından zengin olması dolayısıyla Kenya’nın verimli toprakları sömürge dönemi öncesinde İngiliz aristokratlarının dikkatlerini derhal buraya çevirmişti. Lord Delamere, Cecil Rhodes, Jean Smuts ile Charles Eliot gibi önde gelen İngiliz sömürgecileri 1895 yılından itibaren Güney Afrika’dan Kenya’ya kadar uzanan Doğu Afrika sahillerine ve iç kısımlara beyaz insanları taşıyarak beyaz bir Afrika kurmayı planladılar. İlk sömürge valisi Charles Eliot bu fikri uygulamak için Avustralya ve Amerika kıtasındaki İngiliz sömürgelerine gidecekleri dahi özel teşviklerle buraya yönlendirdi. Başlangıçta Hindistan sömürgelerinden zorla getirdikleri Hintlilere daha sonra sınırlama koydular. 1948 yılında Kenya’daki Hintlilerin sayısı 100.000’e çıkmışsa da 1968 yılında içlerinden çok sayıda tüccar sınırdışı edildi. Sömürgecilik döneminde bölgedeki İngiliz şirketlerine büyük imtiyazlar tanınarak geniş araziler almaları sağlandı. Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere’ye dönen askerlere Kenya’nın yerli halkının elindeki verimli araziler tahsis edilerek buraya yerleşmeleri temin edildi. 1915 yılında bu arazilerin tapuları normal olarak verilen 99 yıl yerine 999 yıl üzerinden verildi. Ancak getirilen bu İngilizler kendi başlarına bırakılmamış ve İngiliz aristokrasi sınıfı tarafından yönetilmişlerdi. Beyazların elindeki toprak miktarı 1923 yılında 1,6 milyon hektar iken 1928 yılında 2 milyon hektara çıktı. 1927 yılına gelindiğinde Kenya halkının %75 kadarı kendi topraklarını beyazlara terk etmek mecburiyetinde bırakılmış ve Avrupalıların buradaki yeni toprak işgalleri 1936 yılına kadar devam etmişti. Afrika’daki İngiliz sömürgeleri içerisinde en fazla Avrupalı nüfusun bulunduğu Kenya’da 1950 yılında 60.000 beyaz göçmenin elinde 43.000 km2 toprak vardı. Toplam nüfusun % 1’ini teşkil eden Avrupalılar ülke genelinde ekilebilir arazilerin % 25’ine sahip olmuşlardı. Avrupalıların elindeki toplam 3.368 adet çiftliğin büyüklükleri 8.000 ile 20.000 hektar arasında değişirken yerliler ise en fazla 4 ile 26 hektar arasında toprağa sahiptiler.
Bağımsızlığa Giden Uzun Yol:
Böylesine hassas bir dönemde başlayan bağımsızlık girişimleri Kenya Afrika Birliği (Kenya African Union -KAU) adlı siyasi yapılanma ile 1946 yılında ateşlendi ve bir yıl içinde de başına Jomo Kenyatta geçti. İngilizler Doğu Afrika’da son derece stratejik bir konuma sahip bu sömürgeyi bırakmaya hiç niyetli değillerdi. Çünkü İngiltere’den buraya getirilen binlerce çiftçiye en verimli araziler tahsis edilmiş ve yerliler topraklarından çıkarılarak kendilerine zorla çalıştırdıkları birer esir muamelesine tabii tutulmuşlardı. 1949 yılında “Mau-Mau” adıyla İngilizler aleyhine başlatılan isyan giderek her tarafa yayıldı. Ancak İngilizlerin hiç acıma duygusu yoktu ve kısa süre içinde 15.000 Kenyalıyı gözlerini kırpmadan öldürdüler. 1952 yılına gelindiğinde Kenyatta ile birlikte 98 adamı ve isyana katılanlardan 100.000 kişi tutuklanarak hapse atıldı. Ardından da kendisi sürgüne gönderildi. Ne var ki bağımsızlık ateşi sönecek gibi değildi ve ülkenin iç kısımlarındaki verimli arazileri sahiplenen İngilizler can güvenliği kalmadığı için buraları terk edince sömürge idaresi de çökmeye başladı. Milli kahraman haline gelen Jomo Kenyatta 1961 yılında sürgünden döndü ve mücadeleye kaldığı yerden devam etti. 12 Aralık 1963 tarihinde ülke bağımsızlığına kavuştu ve Kenyatta bağımsızlık yıldönümünde ülkenin ilk devlet başkanı seçildi. 22 Ağustos 1978 tarihinde ölene kadar bu göreve iki defa daha seçilerek getirildi ve onun ardından yerine 1966-1978 yılları arasında yardımcılığı görevini yürüten Daniel Arap Moi seçimle geldi. Ne var ki o da Jomo Kenyatta gibi iktidarı kimseye kaptırmaya niyetli olmadı ve 2002 yılına kadar yapılan seçimlerin hep galibi olarak 24 yıl iktidarı elinde tuttu. 1992 ve 1997’de yapılan seçimlerde kendisini zorlayan Mwai Kibaki’yi geçerek görevini sürdürdü. Ülkede giderek artan siyasi bunalım neticesinde 2002 seçimlerini kaybetti ve seçimler Kibaki’nin zaferiyle sonuçlandı.
Kenya kendi halinde bir istikrar ülkesi görünümü vermekteydi. Aslında bu görünümünün ardında başta ABD olmak üzere uluslararası dengeleri yönlendiren bazı güçlerin bu görünümde etkisi fazlaydı. Eğer bu ülke bir dönem Uganda’da yaşanan sürece girerse, dahası Somali ile herhangi bir sıcak temas Kenya’yı çabuk etkileyebilirdi. Çünkü sömürgecilik öncesinde asırlarca Müslümanların hakimiyetinde kalan Kenya sahil yerleşim yerlerinde, Mafya, Lamu ve Pemba adalarında, kıta kısmında ise özellikle Mombasa başta olmak üzere ülkenin Somali ve Tanzanya sınır bölgelerinin tamamına yakını Müslüman halktan oluşuyordu.
Daniel Arap Moi’nin iktidarını yolsuzluklarla mücadele edeceği vaadiyle yıkmayı başaran KİBAKİ ne var ki bir müddet sonra kendisi de aynı konuma düştü ve ülkede giderek artan siyasi çürümeden sorumlu tutulmaya başlandı. Gerçi ekonomiyi epeyce düzeltmesinden dolayı iş çevrelerinden büyük destek gördüğü de bir gerçekti. 2007’nin bitmesine haftalar kala seçim havasına giren Kenya’da siyasi tansiyon giderek yükselmeye başladı. Muhalefet partisi lideri ve 2002 seçimlerinde en büyük dava arkadaşı olan Raila ODİNGA ilk alınan sonuçlara dayanarak kendisini galip dahi ilan etti. Fakat mevcut devlet başkanı seçimler tamamlanmasına rağmen kesin sonuçların ilan edilmesini geciktiriyordu. Kenya Seçim Komisyonunun verdiği sonuçlara dayanarak beklenen açıklamayı yapıp kendisinin yeniden seçildiğini ilan etmesiyle birlikte Kenya bir ateş yumağına dönüştü.
581.000 km2’lik yüz ölçümü ve 32.5 milyonluk nüfusuyla bölgenin bugüne kadar en istikrarlı ülkesi kabul edilen Kenya’daki siyasi isyan giderek derinleşme sürecine girdi. Üstelik toplumu oluşturan etnik unsurlar da artık birbirlerine karşı tavır koymaya başlayınca ortam iyice gerildi. Çünkü 42 farklı yerli etnik grubun yaşadığı ülkede bunların en kalabalık nüfusa sahip olanları Kikuyu (% 22), Luhya (% 14), Luo (% 13), Kalenjin (% 12), Kamba (% 11), Kisii (% 6) ve Meru (% 6) soyludur. Geriye kalan Afrika kökenli kabilelerin tamamının oranı ise % 15 civarında olup toplam nüfusun % 95’ini yerliler meydana getirirken Arap, Asyalı ve Avrupalıların oranı % 1 civarındadır. Seçimlerden sonra karşı karşıya gelen iki etnik gruptan birincisi Mwai KİBAKİ’nin de ait olduğu Kikuyu, diğeri ise Raila ODİNGA’nın ait olduğu Luo etnik grubudur.
2007 Seçimlerinin Sonuçları Ülkeyi Sarstı:
2007 devletbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları resmen açıklandığında Demokratik Portakal Hareketi (Orange Democratic Movement (ODM)) lideri Raila ODİNGA’nın seçimleri dört puan önde kazanarak ülkenin dördüncü devlet başkanı seçildiği ilan edildi. Ne var ki uzun yıllar sonra devlet başkanı olan ve seçimleri kendisinin kazanacağına inanan Milli Birlik Partisi (Party of National Unity) lideri Mwai KİBAKİ nihai sonuçların Kenya Seçim Komisyonu’nun kararıyla geçerli olacağını bildirdi. Fakat komisyon başkanı Samuel Kiviutu bazı bölgelerin sonuçları kendisine teslim etmemeleri dolayısıyla bir türlü duyuru yapamıyordu.
Kenya Seçim Komisyonu KİBAKİ’nin etrafındakilerin baskısıyla açıklamak zorunda kaldığı sonuçların eski devlet başkanını öne çıkardığını duyurunca Raila ODİNGA’nın itirazı sert oldu ve bu sonuçları kabullenmediğini açıkladı. Zira bu açıklamaya göre ülke genelinde kullanılan toplam 14 milyon oyun 4.584.721’ini KİBAKİ’nin, 4.352.993’ünü ise ODİNGA’nın aldığı ilan edildi. Buna göre aralarında sadece 231.728 oy farkı vardı. 210 seçim bölgesinden 183’ünün sonuçları alınınca ODİNGA’nın önde gittiği anlaşıldı. Zaten seçim öncesi yapılan anketlerde de ODİNGA’nın hep önde olduğu açıklanıyordu. Ama komisyonun açıklaması onun bütün hesaplarını bitirdi. ODİNGA en az 300.000 fazla sahte oyun KİBAKİ tarafına eklendiğini söyledi. ABD her ne kadar KİBAKİ’yi yeniden seçildiği için kutlasa da seçim sonrası yaşananların durumu kritik hale getirdiğini, Avrupa Birliği ise seçimlere hile karıştırıldığının çok açık olduğunu bildirdi. Çünkü her iki adayı destekleyen grupların 210 seçim bölgesinin 88’ininde hileli yollara başvurduklarını tespit etmişlerdi. Mesela bir bölgede toplam seçmen sayısı 1200 iken buradan alınan ve KİBAKİ adına kullanan oy sayısı 12.000 olarak açıklanmıştı.
Devletbaşkanlığı seçimi yanında, parlamento için 210 milletvekilliği ve 2484 mahalli idarecinin seçileceği Kenya seçimlerinin büyük önemi vardı. İktidardaki KİBAKİ ve Milli Birlik Partisi beklendiği gibi büyük oy kaybetti. Halen hükümetteki 20 bakan bile meclise milletvekili olarak girememişti.
1982 yılında yaşanan darbenin ardından Kenya ilk defa bu kadar ciddi bir karışıklık içine girdi. ODİNGA bu sonuçlar karşısında halkı pasif bir şekilde tepki göstermeye davet etti. 3 Ocak günü ise ülke genelinde gösteri yapılmasını istedi. Ancak devletbaşkanı KİBAKİ ülke genelinde gösteri yasağı getirdi ve buna uymayanların kim olursa olsunlar polisin öldürmek dahil en sert tavrıyla karşılaşacağını söyledi.
Seçim günü başlayan olaylar Cuma günü iyice tırmandı ve aradan geçen bir hafta sonunda en az 330 kişi hayatını kaybetti. Pazartesi günü yılbaşı dolayısıyla tatildi ve o günün sakin geçmesinin ardından Salı günü tam bir kâbusa döndü. Yaşanan insanlık dışı olayların en vahşi görüntülere sahne olanı ise Eldoret şehrinde kiliseye sığınan 400 kadar Kikuyu etnik grubuna mensup kişiden en az 35 kadarının kadın çocuk erkek demeden diri diri yakılmasıdır. ODİNGA dahi bunun bir etnik soykırımı olduğunu açıkladı. Uganda sınırına yakın olan Eldoret ile Kisumu seçim sonrası en fazla olay çıkan iki şehir oldular. Burada ODİNGA’nın ait olduğu Luo kabilesi kalabalık olarak yaşıyor. Zaten bu bölgede kullanılan oyların %90 gibi oldukça yüksek bir oranı kendisine verildi. Haliyle bu bölgede yaşayan 70.000 kadar Kikuyu etnik grubuna mensup insanlar evlerini terk ederek daha güvenli yerlere göç ettiler. İçlerinde binlercesi ise Uganda’ya sığınmaya başladı.
Kibaki – Odinga Farkı:
Kenya’da son beş yılda ekonomik bakımdan yaşanan müspet gelişmeler, ilköğretimin bedava yapılmasının uygulamaya konulması Mwai KİBAKİ’yi iş adamları nezdinde öne çıkarmaktaydı. 1965 yılından itibaren kurulan hükümetlerde bakanlık yapması dolayısıyla devlet idaresi konusunda oldukça tecrübeli bir kişiliği var. İş çevreleri kadar kendisinin de mensup Katolik Kilisesi’nin de desteğini arkasına aldı. Seçimler öncesinde Müslümanların da oyunu almak için ülke genelinde Kurban Bayramını da ilk defa resmi tatil ilan etti. Ne yazık ki Daniel Arap Moi döneminde bozulan siyasi düzenle mücadelede vaat ettiğini gerçekleştirememişti.
Reila ODİNGA ise özellikle başkent Nairobi’nin kenar semtlerinde zor şartlar altında yaşayanların tercih ettiği bir lider oldu. Daha önce Mwai KİBAKİ ile aynı siyasi çizgide beraber hareket eden ODİNGA Kenya’nın ikinci devlet başkanı Daniel Arap Moi zamanında dokuz yıl hapishanede tutuklu kaldı. 2002 seçimlerinde KİBAKİ’nin en önde gelen destekçilerinden oldu ve kurulan hükümette bakanlık yaptı. Kendisinin de ilk seçimlerde devlet başkanı adayı olabileceğini düşündüğü anda istifa etti. Kenya Anglikan Kilisesi’ne bağlı ODİNGA 62 yaşında olup 72 yaşındaki KİBAKİ’nin son seçimlerde en zorlu rakibi oldu.
Bugüne kadar ülkenin en sakin kenti olan tarihi Mombasa’da da olaylar çıktı ve sonuçlar açıklanır açıklanmaz burada da ölenler oldu. Her geçen gün artan ekonomik göstergeler büyük bir yara aldı. Çünkü 1998 yılında ülkede yabancı turistlere karşı yapılan saldırıların ardından turizm yeniden canlanmıştı. 2006 yılında Kenya turizmden 617 milyon avro kazandı.
Uluslararası çevreler Kenya seçimleri sonucunda yaşanan olayların bir an evvel sona erdirilerek tarafların bir araya gelip ülkeyi huzura kavuşturmaları çağrısında bulundular. Özellikle Afrika Birliği dönem başkanı ve Gana devletbaşkanı John KUFUOR ile İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) heyet başkanı Ahmed Tejan KABBAH Kenya’daki iki rakip adayın aynı masa etrafında toplanarak bir milli birlik hükümeti kurarak barış sürecine girmeleri için aracı oldular. Ancak Kenya’da aracılık yapılmaya gerektirecek bir durum olmadığını belirten KİBAKİ ile seçimleri kaybettiği halde kazanmış gibi davranan biriyle aynı masa etrafında buluşmayı reddeden ODİNGA’nın bu girişime sıcak bakmadıkları görüldü.
Kenya Seçimlerinde Dinin Etkisi:
Sömürgecilik öncesi Kenya halkının sahil şeridinde yaşayanları Müslüman olup iç kısımlardakiler ise yerli inanç sahibi idiler. Sömürgecilikle birlikte bölgede başlayan misyonerlik faaliyetleriyle birlikte 20. nci yüzyılda halkın en az %50’si Hrıstiyanlaştırıldı. Gerçi Avrupalı kaynaklar nüfusun %45’inin Protentan, %33’ünün Katolik ve %10’unun ise Müslüman olduğunu bildirmektedirler ki bu durumda Hrıstiyanların oranı %78’i bulmaktadır. Ancak Müslümanlar kendi oranları konusunda en az %25 civarında bir oran vermektedirler.
KİBAKİ’nin şahsında Katolik Kilisesi net olarak kendisini desteklediğini ilan ederken Kenya Anglikan Kilisesi de ODİNGA tarafını tutuyordu. Aslında kullanılan oylardan da anlaşıldığı gibi ülkedeki Katolikler ile Protestanlar oran bakımından eşitler. Burada seçim sonuçlarını belirleyici taraf olarak Müslümanlar görünüyordu. Böyle olduğu için her iki aday da seçim öncesinde Müslüman toplumla ilgili ciddi adımlar attılar. Devlet başkanı KİBAKİ ilk devlet başkanı Kenyatta’nın sadece Ramazan Bayramını ülke genelinde resmi tatil ilan edip, Kurban Bayramının ise sadece Müslümanlar için tatil yapılması kararını 2007 yılında genişleterek onu da diğer millî ve dinî bayramlar konumuna getirdi. Ancak ODİNGA’nın Müslümanlarla olan yakınlaşmasını aşması mümkün değildi. Çünkü rakibi Müslümanların önde gelen liderlerinden Şeyh Abdullah Abdi (Sheikh Abdullahi Abdi) ile 29 Ağustos 2007 günü bir anlaşma metni (Memorandum of Understanding-MOU) imzaladı. Bu metne göre ODİNGA seçimleri kazandığı takdirde Müslümanlara kendi özel hayatlarında şeriatı uygulamalarının yolunu açacaktı. Bu karşılıklı anlaşma ile Müslümanlar çoğunluk olarak ODİNGA’yı desteklemeye karar verdiler. Kilise çevreleri yapılan bu anlaşmaya çok büyük tepki göstererek bu anlaşma ile Kenya’nın Sudan ve Somali gibi Afrika boynuzunda yeni bir şeriat devletine dönüşeceğini iddia etmeye başladılar.
tasam.org